Gönderi

Graves ve Ben
Ben bir graves hastasıyım. Hipertroidim var. Bir kaç yıldır tedavi görüyorum ancak bir arpa boyu yol almış değilim. Benim için hastalığın kendisi bir sorun değil, ancak hastalığın sonucu büyük bir sorun. Hastalığın şöyle bir getirisi var: hipertroid, insanda çok fazla sinir/öfke yapıyor. Dolayısıyla en ufak problemlere bile çok fazla öfkeleniyor ve çok büyük tepkiler veriyorum. Üstelik o sinirle de saatlerce baş edemiyorum. Uyuyabilmeyi başarırsam ne ala, ancak çoğu zaman bunu da başaramıyorum. Hatta bazı geceler öfke nöbetlerim, uykuyu bana haram kılıyor. Kazara uyuyabilirsem o zaman da rüyalarım benim için işkence oluyor. Sonu gelmeyen kavgalar, muazzam şiddetli cinayetler ve dahi neler neler... Öfkem rüyalarımda dahi sönmüyor ve güne öfke ile uyanıyorum. (En son ne zaman huzur içinde uyuyup uyandığımı hatırlamıyorum.) Fakat benim hayatımı bu durumdan daha fazla çekilmez hale sokan bu öfke dayatmaları değil, onların farkında olmam. Farkında olmasam o sinirle anı yaşayıp kurtulabilirim onlardan. Zira diğer graves hastalarında bunu ziyadesiyle gözlemlemiştim. "İnsan öfke ile nasıl mutlu olabilir ki?" diye sorabilirsiniz. Evet doğru bir soru bu, ancak şöyle bir cevabı var: Şayet birini kırmaktan rahatsız olmuyorsanız öfkeyle de mutlu olabilirsiniz. Hatta öfkeyi menfaatleriniz için kullanabilir ve onu hırsa dönüştürebilirseniz mutlu bir gelecek bile yaratabilirsiniz. Tıpki ödünlemeleriyle ziyadesiyle gündemi işgal eden ünlüler gibi... Oysa ben öfkemle sürekli bilinçli olarak mücadele etmek zorundayım. Çünkü onun farkındayım ve öfkemden rahatsızlık duyabilecek kadar da özbilincimi geliştirmiş durumdayım. Dolayısıyla bir duruma sinirlendiğimde kendi kendime "sakin ol, ufak bir mesele hipertroidin sana meseleyi büyüttürüyor" diye telkinde bulunuyorum. Ancak bu telkin sinirimi daha da hoplatıyor. Ve finalde eğer tepkimle karşı tarafı da kırmış isem muazzam bir vicdan azabı ve haklı olduğumu düşündüğüm için de şiddetli bir öfke patlamasıyla mücadele etmek zorunda kalıyorum. Bu durumu yaşamadan asla bilemezsiniz. Şöyle bir metaforla somutlayayım: Bir anda vücudunuzda bir şeyin gezdiğini hissediyorsunuz. Fevkalade bir irkilme ve büyük bir korku. Ancak bu şeyin vücudunuzda gezdiği yere bakıyorsunuz, orada hiçbir şey yok. Bir vehimden ibaretmiş deyip ratlamsnız ve birkaç dakika içinde de bu anı unutmanız olası. Peki ya baktığınızda o şeyi görürseniz? Üstelik o canlının korkunç bir görüntüsünün var ve bedeninizdeki hassas bölgeye doğru yavaş yavaş ilerliyor. Üstelik müdahele de edemiyorsunuz, sadece izleyebiliyorsunuz. Bu durumda hissedeceklerinizi, içinizde oluşan o dehşetli korkuyu bi hayal edin... İşte tam olarak bunu yaşıyorum uzun süredir. Lakin tüm bunlara rağmen bu hastalığın hayatıma olumlu katkısı da olmadı değil. Zira o ufak meseleleri o kadar gündemimde tuttum ki bu, kendi davranışlarımdan o ufak hataları tamamen silebilmeme vesile oldu. Mesela artık alt katımın boş olduğunu bilsem dahi evde ayak ucunda yürüyorum. Olurda üst veya yan komşu rahatsız olabilir diye bir düşünceye sahibim her zaman. Sonra telefonum genellikle sessiz modda. Bir başkasını rahatsız etmek korkusu hayatımın merkezinde. Bir tanıdıkla sohbet ederken özeline dair sorulardan mümkün olduğunca uzak duruyorum mesela. Boş bir alanda dahi yüksek sesle konuşmuyor, hatta bir kaç tanıdığı bir yerde otururken gördüğümde rahatsız ederim endişesiyle yolumu değiştiriyorum. Tüm bunlar ilk bakışta takıntı gibi algılanabilir elbette ancak bu kadar ayrıntıyla saatlerce yaşadıktan sonra kesinlikle takıntı olmadıklarını savunabiliyorsunuz. Ve tabii bu yaşantımdan çıkarttığım en büyük ders, ötekine dair kabulüm oldu. Evvelden hayatımdaki insanlara dair müthiş bir özümsemeye sahiptim. Herkes benim anlamlandırdıklarım dışında bir varlığa sahip değildi. Ne olacaklarına, ne olduklarına ben karar veriyordum eskiden (zaman zaman şuurumu yitirdiğimde hâlâ böyle olabiliyor). Ancak artık fevkalade bir uyumsamaya edimine sahip oldum. Ve tabi bu anlayış beni çok fazla yoruyor. Bu nedenle çabuk olgunlaşıp yaşlanacağımı da rahatlıkla öngörebiliyorum ama kendisinden kısa sürede vazgeçmem mümkün görünmüyor. Umarım bir tecrübe olarak bu süreci atlatır ve kazanımlarımla yeni bir dünya görüşü kazanabilirim diyerek konuyu toparlayayım. Zira vurgulamak istediğim husus başka. Meramım şu: Lütfen, artık çevrenizdeki insanlara karşı daha hassas davranın. Alalade konuşmaktan ve aslında çok da dert etmediğiniz meselelerden yakınmaktan vazgeçin. Çünkü çevrede çok fazla teşhisi konmamış graves hastası var ve farkındalıkları da çok yüksek değil. Sizin öylesine kuracağınız bir cümle onların günlerine mâl olabilir, hatta bir canı kırmalarına ve o cana kıymalarına neden olabilirsiniz. Büyük cinayetleri iyi irdeleyin, birçoğunun sebebinin bu gayri ihtiyarı teşvik olduğunu göreceksiniz. Bu durumda tek suçlu onlar olmuyor, her ne kadar hukuk böyle kabul etmese de, sizler de en az onlar kadar suçlu oluyorsunuz. Zira bir cinayette asıl katil, sebeptir. Lütfen sebep olmayın veya sebep yaratmayın.
Suç ve Ceza
Suç ve Ceza
okumuş olanlar Dostoyevski'nin Raskolnikov'unu ile graves hastalığı arasında bağdaşım kurabilirler. Sizce o cinayetin tek katili Raskolnikov muydu? Raskolnikov teşhisi konmamış bir graves hastasıydı belkide sadece... Lütfen biraz daha davranışlarımızı ve söylemlerimizi seçelim en azından farkındalık için biraz yavaşlatalım. Not: Bu bir tmennidir, tehdit değil. Hatta bir rica ve dahi duadır. Lütfen(!)
··
782 görüntüleme
Derya okurunun profil resmi
Hiç öfkelenmeyen ben bu hastalıkla kendimi tanıyamaz oldum maalesef. Allah tüm hastalara Şafi ismi hürmetine şifa versin.
Muhammet İkbâl okurunun profil resmi
Âmin. Ben atom tedavisi aldım, 3. yılın sonunda. Özellikle ilacı aldığım bir kaç gün boyunca inanılmaz bir sükunet yaşadım; meğer beynimin içinde sürekli bir şeylerden şikayet eden o ses olmayınca, dünya ne kadar güzel bir yermiş. İnsanların kalbini kırmamak, etrafındaki olayları hep pozitif şekilde yorumlayabilmek gerçekten dünyayı cennetleştiriyor... Bugün hastalığı kısmen yenmiş sayılırım. İlacı bırakmayı deniyoruz doktorumla. İnşallah da bırakacağız. İnşallah siz de tez zamanda üstesinden gelirsiniz. Hakikaten yaşamayanın kesinlikle anlayamayacağı bir ahval bu. Allah, yardımcınız olsun.
3 sonraki yanıtı göster
R.T okurunun profil resmi
Yüce rabbim tüm hastalara ve sizlerede şafi ismiyle şifa versin 🤲🤲
Muhammet İkbâl okurunun profil resmi
Âmin, sağolun🙏
Meltem Zariç okurunun profil resmi
Yazı hem bir iç dökme hem de uyarı niyetiliğinde olmuş. Öncelikle geçmişler diliyorum. Bahsettiğiniz rahatsızlığı ilk defa sizden duydum. Bırakın birinin hastalığı olduğıunu düşünüp ona anlayış gösterme hassasiyetine sahip olmayı, o hastalığa dair bile bilgimiz olamayabiliyor işte benim gibi. Aslında yazınında irdelemeyi istediğim o kadar çok cümle kurmuşsunuz ki, tek tek hepsini ele alıp vaktinizi çalmayı çok isterdim. Onun yerine elimden geldiğince kısaltıcam. Dezavantajı avantaja çevirdiğiniz bir süreç yaşıyorsunuz. Evet duyarlılık sahibi olmak bize çok şey katmıyor olabilir ama inanın kendiniz gibi olan ve hassasiyet bekleyen insanlar için bir nimet oluyorsunuz. Ben komşularımın düşüncesizliği yüzünden uykusuzluktan bir ara öfke patlamaları ve anksiyete yaşamıştım. Ya da Üniversite zamanı yurtta anlayışsız insanlar yüzünden bir sürü o da değiştirdim. Dışardan bana deli gözüyle bakan bile olmuştu. Ama hassas kulaklarınız varsa bunu sadece sizin gbi olanlar anlıyor ve buna göre dikkat ediyorlar. Ta ki sabahları deodorantını bile sıkarken banyo kapısını kapayan bir oda arkadaşına denk gelirsiniz ve hıh işte olması gereken bu inceliktir dersiniz. Başkalarına karşı duyarlı olmanın, yaralarına dokunmamaya çalışmanın, sosyal anksiyetelerini tetiklememenin, travmalarını hatırlatmamanın çok kıymetli olduğuna inanıyorum. Dönüşüm acılıdır. Ama sonucu çoğunlukla iyi olur. Rahatsızlığınızı buraya evirmeniz çok hoşuma gitti🌿 Birilerini yadırgamadan önce acaba onun da vardır bir derdi, ondan böyle ağlıyordur ya da ani bağırmasına sebep olacak ne dedim diye düşünemiyoruz malesef. Bakın düşünmüyoruzcuları ayrı tutuyorum. Onların ki bile isteye
Muhammet İkbâl okurunun profil resmi
Üniversite yıllarınızda yurtta ve diğer zamanlarda komşularınız ile gerçirdiğiniz yaşantılar konusunda ortak deneyimlere sahip olmamıza sevindim. Zira bu konuda anormal olduğumu düşünmeye başlamıştım. Benden başka aynı şeyleri yaşayan birinin olması, anormal olmadığım konusundaki inancımı güçlendirdi. Dahası kendi yaşantınızdan yola çıkarak hususi durumuma dair empati kurmanız beni ziyadesiyle mutlu etti. Hastalığım sürecindeki deneyimlerimi paylaşmayı hep çok arzuladım. Ancak ne zaman bu konuyu açsam ve dahi bu durumdan umumi ilkeler çıkartacak olsam insanlar acıyarak bakmaya başlıyor, şifa dilekleri vs derken tedavinin sonuçlarına konuyu eviriyorlar. Bir çeşit üzücü duruma karşı geliştirdikleri bir refleks bu sanırım, bu yüzden kınamayıp olağan görüyorum. Ancak benim de bu deneyimlerimi aktarmaya ihtiyacım vardı o yüzden buraya yazmaya mecbur kalmıştım. Ve meramımın "yazdıklarınız sebebiyle" anlaşıldığını görmek, hassaten mutlu etti beni. Yorumunuzu zevkle okudum. Ancak eksik gelmiş, son cümleniz tamamlanmamış. Düşünceleriniz de ...☺️🙏
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.