Gönderi

392 syf.
9/10 puan verdi
·
Read in 12 days
Aşk-ı Memnu Neden Teknik Bakımdan Başarılı Bir Romandır?
Aşk-ı Memnu, 1899-1900 yıllarında ilk kez Servet-i Fünûn dergisinde tefrika edilmiş, 1901 yılındaysa kitap olarak yayımlanmış, edebiyatımızın Batılı anlamda Mai ve Siyah’la (1897) birlikte ilk romanlarından biridir. Aslında romanın en önemli özelliği de bu Batılı anlamda ilklerden biri olmasıdır. Roman, Türk edebiyatına Tanzimat’la birlikte girdi. Romanın bizdeki tarihsel gelişimine baktığımızda Mai ve Siyah, Aşk-ı Memnu gibi ilk örneklere gelinceye kadar geçen süre bir hayli azdır. Ortalama 40 yıllık bu zaman diliminde yazılan romanlarımız teknik bakımından kusurlu, mantık hatalarıyla dolu, tesadüfi bir olay örgüsüne sahip basit örneklerdir. İlk örnekler olması nedeniyle bu girişimlerin hepsi çok değerlidir ve bizde romanın gelişimine bu ilk örnekler büyük katkı sağlamıştır. Fakat Halit Ziya, ki kendisi Türk romancılığının babası kabul edilir, artık romana farklı bir soluk getirmiş, o acemiliği kırmış ve yetkin romanlar ortaya koyan ilk yazar olmuştur. Bu girizgâhtan sonra bu romanın hangi özellikleriyle sağlam bir tekniğe sahip olduğundan bahsetmek istiyorum. Zira dizi sayesinde herkes genel hatlarıyla da olsa olay örgüsüne hâkim diye düşünüyorum. Tabii dizi ile roman arasında ciddi farklar mevcut. Ben bu kıyaslara girmeden, içerik bilgisi vermeden teknik bakımdan değerlendirme yapmaya çalışacağım. Bu romanda özellikle dikkat çeken ilk şey bence olay örgüsü değil. Evet, dönemine göre oldukça iddialı bir konu seçmiş Halit Ziya. Ki benzer bir konu Mehmet Rauf’un Eylül’ünde de karşımıza çıkıyor. Hemen hemen iki roman da aynı dönemde tefrika ediliyor diyebiliriz. Günümüzde bile aldatma konusu, ahlaki değerlerin yozlaşması ciddi bir konu. Bundan 120 küsur sene önce sanırım toplumun bu konuya yaklaşımı günümüzden daha serttir. Halit Ziya’nın aslında döneminde yaşanan olayları yansıttığını söyleyebiliriz. İnsanın var olduğu her dönem, aldatma da vardı. Halit Ziya, benimsediği sanat anlayışında belki daha bireysel konulara eğilmiştir. Fakat bu romanda konu aldatma, ihanet, kıskançlık, aşk, zengin çevrelerin yaşadığı sahte hayatlar olduğu kadar toplumsal bir sorundur. Ahlaki bir probleme değinir Halit Ziya. Romanda karşımıza çıkan karakterler olay örgüsünün önündedir. O sebeple az önce ilk dikkat edilmesi gereken öge olarak olay örgüsünü görmediğimi söyledim. Roman kahramanlarının her biri oldukça iyi işlenmiş, derinliği olan, psikolojik tahlilleri son derece başarılı yapılmış karakterlerdir. Bu konuda Halit Ziya da şöyle demektedir: Aşk-ı Memnu’nun diğer romanlardan farklı olarak en önemli tarafı kişilerinin çokluğu ve her birinin, ‘’hususî ve zatî bir hayat yaşaması’’dır. Gerçekten de kahramanların her biri, özel ve kişisel bir hayat yaşamaktadır. Kişi kadrosu oldukça geniştir. Bu kadroyu dört başlıkta sınıflandırabiliriz: Melih Bey Takımı, Adnan Bey ve Ailesi, Yabancılar, Hizmetçiler. Yine mekân olarak özellikle Boğaziçi’ni söyleyebiliriz. Denize nazır yalılarda yaşanan, alafranga hayatlar görüyoruz. Yine mekân olarak zaman zaman İstanbul’un çeşitli mesire yerleri ile Adalar’ı görüyoruz. Romanda özellikle gerilim ve çatışma unsurları çok başarılı. Nihal ve Bihter arasında roman boyunca yaşanan gerilime zaman zaman diğer karakterler eklense de ana unsur olarak bu iki kadının mücadelesini okuyoruz. Başlangıçta bu mücadelede Nihal için babası söz konusuyken romanın sonlarına doğru mücadelenin odağı değişir, Behlûl olur. Romanda dikkat çeken bir diğer konu ise erkeklerin pasifliğidir. Adnan Bey, son ana kadar her şeyden habersizdir. Behlûl ise eğlence peşinde, uçarı, yer yer ahlaksızlığın sınırlarını fazlasıyla zorlayan bir gençtir. Romanın sonlarında yaşadığı acizlik de ortadadır. Romandaki diğer erkekler, Nihat Bey, Beşir, Bülent etkisiz elemandır desek yeridir. Beşir sonlarda o büyük sırrı Adnan Bey’e söyleyen karakterdir fakat onun haricinde varlığıyla yokluğu birdir. Kadınlar ise romanın başını çeker. Nihal-Bihter çatışmasının yanında Firdevs Hanım’ın yönlendirmeleri ve etkisi romana başka bir hava katar. Romanda bir başka başarılı unsur da mekân tasvirleridir. Gerek iç mekân (yalı vb.) gerekse dış mekân (Göksu, Adalar vb. mesire yerleri) tasvirleri oldukça detaylı ve gerçekçidir. Romanın realist-natüralist bir çizgide olduğunun kanıtı da bu başarılı tasvirlerdir. Yine müzik, romanda önemli bir unsur olarak karşımıza çıkar. Nihal’in piyano çalması, Fransız mürebbiye Mlle de Courton’un gözetiminde aldığı eğitim önemlidir. Romanda Avrupalı birçok müzisyenin ismi geçer. Yine dönemin bir etkisi olarak müziğin önemini görüyoruz. Halit Ziya’nın üslubuna da değinmek isterim. Her şeyden önce kendisi Servet-i Fünûn Dönemi’nin en büyük romancısıdır. Türk edebiyatının da en büyük düzyazı ustalarından biridir. Fakat dönemi, şiirin daha revaçta olduğu, özellikle Fransız şiirinin ve sembolizmin zirve yaptığı bir dönemdir. Hâl böyle olunca romandaki ahenk, şiirsel üslup dikkati hemen çeker. İkili, üçlü tamlamalar, alışılmamış bağdaştırmalar, kelimelerin birbiriyle olan uyumu ve müzikalitesi kendini belli eder. Dönemin bir özelliği olarak dil oldukça süslü, ağdalıdır. Halit Ziya, aynı zamanda mensur şiirler (düzyazı şeklinde şiirler) yazan bir sanatçıdır. Tüm bunlar yazdığı romanlarda da etkisini göstermiştir. Karakterlerin ve olayların gelişimi, mekânların dar ama etkili kullanımı, gerilim ve çatışma unsuru bu romanı teknik bakımdan sağlam kılan başlıca özellikler. Roman her ne kadar durağan başlasa da ortalara doğru temposu yükselen, son bölümlerde ise gerilimi bir hayli artan bir yapıya sahip. Sadece belli olayların oldukça hızlı gelişmesi belki olumsuz bir eleştiri olarak belirtilebilir. Behlûl-Bihter aşkının birdenbire ortaya çıkması, yine bir şaka olarak ortaya atılan Nihal-Behlûl evliliğinin Adnan Bey tarafından çabucak benimsenmesi ve olayların çok hızlı gelişmesi dikkatimi çeken eksiklikler diyebilirim. Başta da dediğim gibi her ne kadar bireysel bir konu ele alınıyor gibi görünse de ahlaki bir durum, bir yozlaşma romanın temelinde bulunuyor. Halit Ziya bu iddialı ve toplumun büyük bir kesimi tarafından hoş karşılanmayacak keskin, tehlikeli konuyu toplumun tepkisini azaltacak bir yolla sonuca ulaştırıyor. Sonuç olarak Bihter’i cezalandırıyor, Bihter intihar ediyor. Belki onunkisi gibi büyük bir ceza olmasa da Behlûl de evden kaçıyor. Kitaptaki akıbeti bilinmez ama Behlûl’ün o şen, eğlence ve lüks dolu hayatının da bittiğini söyleyebiliriz. Bu cezalandırma konusu dönem romanları için önemlidir. Bir benzerini daha önce de bahsettiğim Eylül’de de görüyoruz. Yazarın vermek istediği mesaj açıktır: Ahlak dışı davranışlar, ilişkiler en nihayetinde feci sonuçlar doğurur ve mutlaka cezalandırılır. Aslında roman kahramanları tek tek konuşulsa bu inceleme daha sayfalarca sürer. Ben genel hatlarıyla bahsetmeye, romanın teknik özelliklerine ve değerine değinmeye çalıştım. Çok uzun yıllar önce orijinal metinden okumuştum. Şimdi ise İş Kültür’ün günümüz Türkçesiyle yayımladığı baskıdan okudum. Sadeleştirme aslına sadık, oldukça tadında yapılmış. Eski dile aşina olmayan okurlar için özellikle bu baskıyı tavsiye edebilirim.
Aşk-ı Memnu
Aşk-ı MemnuHalid Ziya Uşaklıgil · İş Bankası Kültür Yayınları · 202118k okunma
··
1 plus 1
·
1,042 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.