Gönderi

AZ DAHA KALDI
Bir abinin günlüğü bu, Yıpranmış ruhunu sere serpe yaşamaya çalışıyor. Kaç yolcu var içinde, Saydığı yeter mi ömrüne? Hiç bir okuduğum kitapta yok, Sazı, sözü biraz yorgunluğu. Kaç derbeder binalar var üzerinde, Fikrinin müteahhiti kentsel dönüşüme karşı. Bir sessizliğin çizgisi bu, Süregelen ve devamı olmayan. Bir bekleyişin belki iyi haberi, Ama umutsuzca kaçan... Abiye bakıyorum ha uçan kuşlarda kaldı rüyalar, Belki bulutlarla geldi geçti hayal. Sallandı arzular yaprak üzerinde, Bu kör böcek değil umutsuzluk ... Günlerden bir Perşembenin alengirli sofrası, Cuma gününe borçlu kalmış gönül. Bir tevazu gibi yaşamak ömür, Yada ölümü beklemek gibi adımlar. Vahlar vahlar edip günü bir yıl etmiş, Ve koyu bir hüzün. Yeşerecek gibi ya olur olmaz, Biraz telaşa muhtaç. Acı kahvesi bundan daha mı acı? Söylemek istemez suskun acısını. Ona baktıkça satırlarca dökülüyor haykırışı, Özür dilerim ben sağır oldum. Bu bitirmiş onu kederler içinde, Bilmez nasıl direnir... Gözler haykırmaktı biraz da isyana çalar, Bilmem kaçıncı kayıp olurdu yağmurları yağınca... Bakındım ve hiç bir kitapta bulamadım bunu, Abi çok dertlisin sigaran söndürür mü? Saalerden hızlı hızlı akar ömür, Yetişirse ne mutlu. Bir yanında gülen yüzler, Direnemiyor aklı takıldı onlara. Şimdi yakacak İstanbul'u, Yakarsa ne âlâ... Saat akşam beşin bir yarısı, Asrın çeyreği gibi. Konuşmak istiyor bir çuval birikmişini, Susmak ondan yetmez. Evet gülüyor biraz biraz, Sesi kadeh kadeh alaz alaz. Biraz acı bayağı ihtiras, Yıkılmak üzereydi dünya. Hayvan kadar var mı bu dünya? Hak edecekmiydi oysa? O iç dünyasında, Öyle böyle kavgalar yok... Şairlerde yok derman, Durgunluk böğrüne bıçak. Bir çocukla göz göze, Sözler yetişemez ve yetişmedi. Bir abinin karalaması bu, Kendisine ayna tutarak. Gözlerini açtığı canına tutanak, Kayıp epey ve bayağı. Gençliği bayatladı avuçları içinde, Küflendi duyguları sözünde. Adı ne bunun böyle? Tüketmek üzere gününü. Yarın, bugün, evvelsi gün, Yada hiç bir zaman. Aklında kalıyor çoğu zaman, Dünyayı kaybetti. Eski bir minibüse binip gidecek, Ve geri gelmeyecek gibi defalarca. Yığıntı sanki cumhuriyet, Yeşermeye değilde solmaya açık gibi. Yarın gibi dünya, Ay tepemizde. Geceye kaldığını zannediyor insan, Ama ne zaman bu abiye? Abi bana bir dert söyle, Yada gözlerinden anlarım. Sakıncalı adımların nasıldır, Nasıl alışır dünyana?... O gemilerle gidiyordu hayali, Yetişecek mi? Hep özendiği, Ağlamakla geçerdi sanki ama olmadı. Selam söyle o eskilere abimizden, Gökyüzünde ki kuşlar. Günü birlik dalgalı umutlar, Yine yeniden gelin bekleriz. Abiye ayna tutuyor hiçlik, Kendisini görmedi. Kişisine göre davranıyor takvimler, Canı istediğince insanlar. Abi bana bir şey söyle, Bu suskunluğun kara topraktır. Ne yaman çelişki, Belki ömür yettiğince. Şu evren kaçta ne insana bedel, Ve hangisinde çok iyi yaşam bulursun? Baktım abinin kalbinin cebine, Bir şeyler biriktiriyor sürekli. Bir çaresizliğin sessizliği bu, Görmediğim bir yerlerinden kan akar. Saat tükenmek üzere, Hadi gidelim abi. AYKUT BARIŞ ÇELİK
·
39 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.