Gönderi

128 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
Adem vardır cismi semiz. Abdest alır olmaz temiz
●Solakzade Mehmet Handemi Efendi’nin YSS’in Anadolu’daki eylemlerini övdüğü şu satırları da naklederek: “Bundan başka kan damlayan kılıcının başı, alevi kalabalığını nice defa perişan eyledi. Kimdir bu YSS? Bir kere daha hatırlatalım! YSS Osmanlı tahtının IX. padişahıdır. YSS özellikle Alevî-Şiî topluluklara karşı katliamcı bir tutum almıştır. Resmî tarihin inkârı bile, bu hakikâtin acı yazgısını silemedi. YSS, 1512 -1520 arası 8 yıl padişahlık yaptı. Öz babası Beyazıt’ı zehirleterek öldürdüğü yaygın bir kanıdır. YSS tahta darbe ile çıkan darbeci bir padişahtır. YSS 8 yıl padişahlık döneminde 2 kardeşini, 6 yeğenini boğdurarak öldürtmüştür. YSS ve Şeyhülislâmları, Anadolu’ya kin ve nefret tohumları ekmişlerdir. ●YSS’in tarihçilerinden Hoca Saadettin Efendi’nin anlatımı: “Bundan önce ayağı uğurlu padişah Rum diyarında (anadolu) yerleşmiş bulunan Alevî tavşanlarını araştırmak için ülke yöneticilerine uyulması gerekli buyruklar gönderip, yediden yetmişe varınca ol yaramazlardan ne idüğü saptanan eşkıyanın adları defter olunup, mutlu kapıya bildirilmelerine Ferman-ı Hümayun çıkmıştı. Cihanda geçerli bu buyruk gereğince yöneticilerin araştırma ve taramalarıyla sayıları kırk bini bulan bunların kimi ortadan kaldırılıp, kimi de hapse attırıldı.” ●●●Bilerek Alevî tarihçilerini kaynak göstermiyorum...!!!●●● ●Bu da bir başka İslâm tarihçisinin anlatımı: “İbn-i Kemal gibi bir âlimden de gerekli fetvayı aldıktan sonra, Anadolu’yu kasıp kavuran ve alevi adı altında her yerde Osmanlı Devleti’ne karşı kıyam eden bu insanların teftiş ve tahkik olunarak, katil edilmelerini emretmiştir. Bunların sayıları bazı tarihçilere göre yaklaşık 40.000 kişidir ve bunlardan ne kadarının öldürüldüğü de kesin belli değildir. ●Fransız tarihçi Alphonse de Lamartine de aynı bilgiyi teyit ediyor: “Sultan Selim casusları aracılığı ile Anadolu ve Rumeli’nin bütün köy, kasaba ve aşiretlerinde yaşayan Alevîlerin listelerini hazırlattı. Bu listelerde yedi yaşından ihtiyarlara kadar kırk bin kişinin adı yazılmıştı. Bursa sarayından verilen bir işaret üzerine bu kırk bin kurban milli inanç adı altında acımasızca boğazlandı. ●İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “tarihçilerin kutbu” olarak nitelendirilen, uzmanlık alanı ömrünü adadığı Osmanlı tarihini incelemek olan ve Osmanlı tarihinin belgeleriyle incelenmeden, kanunname ve arşivi okunmadan doğru anlaşılamayacağını savunan bir tarihçidir. Konuyla ilgili verdiği bilgiler şöyle: “Bundan akdem padişah Anadolu’da aram eden alevileri teftiş için hükkam-ı memalike hükümler gönderip yedi yaşından yetmiş yaşına varınca alevi olduğu sabit olanların isimlerini deftere kayıt ile kendisine gönderilmesini emretmişti. Padişahın emri ile kırk bin kişi tevkif olunarak kimi katledilmiş ve kimisi hapis olunmuştur.” ●Şeyhülislâm Ebusuut şunları demişti: “Peygamber, ‘ehl-i sünnet topluluğunun da içinde bulunduğu yetmiş üç topluluktan yalnız ehl-i sünnet kurtulacak, ötekiler ateşe atılacaktır’ buyurmuştur. Bu alevi topluluğu o yetmiş üç topluluktan bile değildir. Her birinden biraz kötülük, biraz suç, biraz ortalığı karıştırıcılık almış, kendi inançlarına göre benimsedikleri küfre, sapkınlığa katıp karıştırmış, yeni bir küfür yolu yaratmışlardır. Gün geçtikçe de çoğalmaktadırlar. Şimdiye kadar sürdürdükleri bilinen kötülükleri, suçları konusunda şeriat kuralları gereğince geniş anlamlı yargı şudur: O acımasız kişiler yüce Kur’an’ı, yüce şeriatı, İslâm dinini küçümsemekle, şeriat kitaplarını yermekle, ocağa atıp yakmakla, din bilginlerini kendi bilimleri uğruna acımasızca suçlamakla, liderleri (şeyhleri) olan arabozucu kötü kişiyi Tanrı yerine koyup önünde eğilmekle, haram olduğu kesinlikle ortaya konan, dince yasaklanan içkileri üretip içmekle, Ebubekir ve Ömer’e sövmekle kâfir olduklarından başka; Peygamber’e bile kötü sözler söyledikleri ortaya çıktığından, çağlar boyunca gelen bilginlerin ortak konuda birleşen yargıları gereğince katledilmeleri uygun görülmüştür. Suçlulukları konusunda kuşkuya kapılanlar da suçludur.” Burada yeri gelmişken bir kere daha anımsatmam gerek: Alevîlik farklıdır; bir yoldur; Hallac-ı Mansur’dur; Hoca Ahmet Yesevi’dir; Hacı Bektaş Veli’dir; Hubyar Sultan’dır; Yunus Emre’dir; Abdal Musa’dır; Şeyh Bedrettin’dir; Şah Hatayi’dir; Pir Sultan Abdal’dır… Siz bakmayın “Alevîliği, İslâm dışı veya İslâm öncesi ilan etmeye çalışmak; ya kopkoyu cehalet ya da kötü niyetten başka bir anlam taşımaz… Türkiye Alevîliği’nin kültüründe elbette Türk kültürünün Türkistan’dan, tarihinden, Türkiye coğrafyasından derin izleri vardır. Türkiye Alevîliği elbette Cumhuriyet’in değerlerini özümsemiştir. “Yedi kere ben bu cihana geldim Arşta duran iki nişan bendedir Yerde gökte tanrı diye ararlar Biz Hakk’ı severiz Hak da bendedir,” diye haykıran Alevîlik bir yoldur... Alevîler inanışlarına bağlı kendi yaşam biçimini adlandırırken yol derler; buna bir din, mezhep ya da tarikat demek yerine bizim yolumuz vardır diye tanımlarlar. Bu bütün Alevî ozanlarında vardır örneğin, Pir Sultan: “Yolumuzu yol eyledik Hâlimizi hâl eyledik Her çiçekten bal eyledik Arıya saydılar bizi” der... Bu konuda en çok bilinen ise Nesimi’nin, “Sorma be birader mezhebimizi biz mezhep bilmeyiz yolumuz vardır,” haykırışıdır. 12 Eylül döneminin emniyet müdürlerinden Refet Küçüktiryaki’nin Malatya merkezde yaşayan 40 bin Alevîye nasıl “kan kusturduğunu” anlattığı… mektupta Küçüktiryaki övünçle kendini “Yavuz Sultan Selim’den sonraki en büyük Alevî düşmanı” ve Türkiye’de “resmî olarak Alevî soykırımını devlet adına” başlatan kişi ilan ediyordu.” Söz konusu anlayış ve tutumda hiçbir zaman temelli bir değişim olmadı. Recep Tayyip Erdoğan 2011 yılında 9, 2012 yılında 6 kez Alevîlere yönelik “nefret” söyleminde bulundu..... 23 yıllık AKP iktidarı, Alevîliği inkâr etti ve Alevîleri oyaladı; oyaladıkça da istismar etti. 2007’de ‘Alevî açılımı’, 2008’de ‘Alevî iftarı’, 2009 – 2010’da ‘Alevî çalıştayları’, 2013’de ise ‘demokrasi paketi’ ile oyalayarak, Alevîleri siyasal istismar malzemesi hâline getirdiler. Sanki özel talepmiş gibi, üniversite tabelası değişikliği ile Alevîlere bir parmak bal verip, 22 yıllık Alevî istismarını devam ettirdiler. Alevîlerden gizlenen ‘çalışmalar’, Alevîlere teolojik kimlik dayatması olup, Alevîlerin yaşadığı acı hakikâtlerin gizli ajandasıdır.” 2 Kasım 2013 gecesi Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde verdiği konserde Sezen Aksu’nun, Alevîlerin Türkiye’de zulüm gördüğünü ve Alevîlerin tarih boyunca hiç huzur görmediği vurgusuyla, “Ben bir kardeşiniz olarak yanınızdayım. En çok zulmü onlar gördüler. Bunu görmezden gelemezsiniz. Vicdanı olan herkes bu zulmün karşısında durmak zorunda… Artık bunu çözmek zorundayız,” dediği üzere Alevîlerin yüzyıllardır Alevî olmaktan kaynaklanan bir baskı gördükleri şüphesizdir. Son olarak; ‘Hünkar Hacı Bektaş Veli Dergâhı’ Postnişini Veliyyettin Hürrem Ulusoy’un işaret ettiği gibi, “İnancımıza göre hükümet ya da devlet eliyle inançlara müdahale etmek ya da bir inancın yararına diğer inanç toplumlarına baskı uygulamak kabul edilemez. Çağdaş demokratik hukuk normlarına, insan hakları ilkelerine göre kimsenin görüşü zorla-şerle değiştirilemez, hiçbir toplum zorla asimile edilemez…” Nihayetinde “Alevîlerin eşit yurttaşlık talebi olarak cemevleri sorunu yalnız Alevîlik değil, laiklik ve demokrasi meselesidir.” Keyifle okuyunuz.....!!!
Alevi İnanç ve Erkanı
Alevi İnanç ve ErkanıKolektif · Can Yayınları · 20131 okunma
·
484 views
gizli özne okurunun profil resmi
İlgilenenler için
Bedri Noyan Dedebaba 
Bedri Noyan Dedebaba 
da epey fayda sağlayacaktır.
Öner APAYDIN okurunun profil resmi
Bu zulmü ve düşmanlığı gerçekten anlamıyorum . Nasıl bu kadar aptalca bir kin besleniyor Aleviliğe gerçekten anlamıyorum. Tamamiyle bir hanedanın iktidar hırsı yüzünden toplumu şekillendirmesiyle bu kin oluşuyor . Gerçekten cahil oğlu cahil bir toplumuz
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.