Gönderi

59 syf.
6/10 puan verdi
·
Read in 26 hours
Fakat Müzeyyen, bu derin bir tutku.
İlhami Algör'den okuduğum ilk kitaptı. Filminin de olduğunu öğrenince kitap biter bitmez filmini de izledim. Kitap başkahramanımızın iç dünyasından oluşuyor. Kitap yazmak istiyor ama bir türlü kitaplarının sonu gelmiyor. Çünkü ilhama ihtiyacı var. Aslında bu ilham da sevdiği kadından ayrılmasıyla geliyor. Ayrılık acısı en büyük ilham değil midir zaten? Sokaklarda yalnız başına dolaşıyor, şarkılar mırıldanıyor, iç dünyasındaki birçok ses onu esir alıyor. Aslında okurken birçok yerde "Burada ne anlatıyor şimdi?" diye kendi kendime sorduğumu inkar edemem. Bilinç akışı tekniği beni çok fazla içine alamadı. Müzeyyen hakkında güzel fikirlerim vardı. Kahramanımızı belki de gerçekten sevdiğini düşünmüştüm. Ama filmdeki Müzeyyen ile benim hayalimdeki Müzeyyen çok farklı çıktı. Onaylamadığım bazı kısımlar olsa da genel olarak güzel fikirler kazandıracak bir filmdi. Ayrılık acısı ve bu durumdaki insanın hâli çok güzel gösterilmişti. Özellikle de filmin sonu çok ayrıydı. Gerçekten başka bir son biçemiyorum bu filme. Bu son aslında çok önemli şeyleri gösteriyordu: Sevdiğin kişiden ayrılmak zorunda kaldığında ona veda edebilmek… Her ne olursa olsun karşındaki kişi seni istemediğinde ona son kez bakıp veda etmen gerekir. Çünkü seni istemeyen birini zorla yanında tutamazsın. Onun yeri artık senin yanın değildir. Bunları kabullenmek ne kadar zor olsa da kabullenmekten başka yapacak bir şey yoktur. Acı çekeceksin, üzüleceksin, kahrolacaksın ama bir gün unutacaksın artık. Ya da o aklına geldiğinde acı hissetmeyeceksin. "Bana güzel şeyler yaşattı ama yaşandı ve bitti. Böyle olması gerekiyormuş." deyip geçeceksin. Birkaç alıntı "Bana her şey seni hatırlatıyor." "Her şey benden önce olmuşsa, bana olacak bir yer, durum kalmıyor muydu? Bana ait tek kişilik bir iskemle, oda yok muydu bu dünyada?" "Müzeyyen," dedim, "sende hicran yarasından derin yara mı var?" "Bizim de buralarda kadınlarımız, icabında, ayıp, yasak, günah üçgeninde sıkıştırılmış vaziyetteydiler…" "Bir şekilde beni tel cambazı yap abi," dedi. "Telin tam ortalarında bir yerde iken, nasıl yürüneceğini unutan bir cambaz olayım. Orada öyle, gece gündüz takılayım." -bitse ne olur, bitmese ne?-
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutkuİlhami Algör · İletişim Yayıncılık · 201429.4k okunma
·
181 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.