Arkadaşım attığım iletide kastımın ne olduğunu anlamamasına ve alakası olmamasına rağmen bu yoruma cevap vermek istiyorum. Bunu evvela arkadaşa bişiler öğretmek için değil müsvedde kağıdı olarak kullandığım bu hesaba kendime bir not eklemek için yapıyorum
Cinayeti işlememek için bunu bilmek yeterli olsa dünyada hukuk diye bir şey zaten olmazdı. Ama işin özüne inmek gerekirse cinayetin suç olarak bilinmesi bile ahlak felsefenin bir konusudur. Basit duyarlarla üstü örtülebilecek bir konu değil
Adam öldürme hususunda biz yine bizim bi yakınımızı öldüren katile veya insanları topluca katleden bir zalim diktatöre karşı da kısas/idamdan adam öldürmek suç diye kaçınacak mıydık? Kaçınmazdık, çünkü adalet duygumuz bunu iktiza ediyor.
Bu halde adam öldürmek mutlak olarak kötü değil bazen adaleti sağlayıcıdır.
Ama cinayetten kastımız masum insanlara karşı ise, katili haksız mağduru haklı kılacak bir hakikat zemini gereklidir. İşte mesele bu hakikat zeminin ne olacağı…
Naturalist ve bilimsel olarak (doğadan) çıkarımlanan bilgiler olsa, bu bilgilerin bize aksiyolojik sorumluluklar yükleyemediği açıktır.
Hümanist ve insan kıstaslı bir hakikat zemini olması gerekirse; o zaman her insan (ontolojik eşitlik bakımından) haklıdır demek lazım. Sen cinayete suç dediğinde karşıdaki kişi de (ben merkezli düşünerek) senin böyle demen benim üzerime niye bağlayıcı olsun? Ben hayatımı idame ettirmek için bunu yapmak zorundayım bu benim için daha etik dicektir. Bu konuda “bence”leşen ve izafileşen ahlak artık yerini herkesin her yaptığını etik gördüğü anarşizme bırakacaktır
En nihayetinde anlıyoruz ki evrensel ve normatif bir ahlak istiyorsak, bu insanların ontolojik olarak üzerinde ve aksiyolojik önermeler vaz eden bir kişi olmalıdır ki biz buna tanrı diyoruz.
(Buna melek Ya da cin demiyoruz çünkü bunların bilgisi de tanrıyı bildikten sonra onun vazıyla bize ulaşıyor.)
Anlıyoruz ki doğru ve normatif ahlak için tanrının vazı/vahyine ihtiyaç vardır.
Elbette mesele bunların vaz edilmesiyle de bitmiyor, çünkü bunları uygulamak yine bireyin iradesine teslim edilen bir konu. Birey doğru bilse bile yapmayabilir. İşte burda devreye en temelinde vicdanını sorumlu kılacak (teşvik edici veya tazir edici) bir ahiret kaygısı ve bunla da yetinmezse tanrının vazını/vahyini somutlaştıracak ve terbiye edici bir hukuk işlev görmekte.
Eğer bunlara dikkate alınır ve uyulursa cinayetlerin olmayacağı söyleyebiliriz