Gönderi

696 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Silmarillion İzi
Ön Pazarlık: Bu sözde inceleme teşebbüsü sizlerin de desteği ile zaman içre genişletilecektir. Sıkı bir Yüzüklerin Efendisi hayranı olduğumu çevremdeki her insan biliyor olsa da ne hazindir ki çevremdeki birçok insan henüz Tolkein'in evreniyle ve Yüzüklerin Efendisi sinematik evreni ile tanışık değil. İnkar edemem, yılda birkaç defa exended bölümleriyle izliyor, her defasında da aynı hazzı farklı dozlarda alıyorum. Elbette Tolkein evreni ve sinematik evren arasında dünyalar kadar fark var. Her şey işte bu kitapta başlıyor. "Ainulindalë" yani Ainur'un Müziği ile başlıyor. Fakat biz mutat olduğu üzre, -sözde- incelememize müelliften başlayacağız. J. R. R. Tolkien, filolog bir akademisyen. 1. Cihan Harbi başladığında Oxford'da üniversitesinin son sınıfında okuyordu. 1 yıl sonra birincilikle mezun oldu ve orduya teğmen olarak katıldı. Fransa'ya gemiyle gönderildi. Burada rahatsızlandı ve İngiltere'ye tekrar gönderildi. Her kalem sahibi gibi ona da ilham kaynağı olan bir eser vardı. İsmi "Fantastes." Bu eser Tolkein'de o kadar büyük izler bırakmıştı ki; "Karakterlerimin bazılarını doğrudan George MacDonald’a borçluyum.” demek zorunda hissetmişti kendini. Henüz üniversite çağlarındayken başlamıştı Yüzüklerin Efendisi Üçlemesini yazmaya. Günün sonunda ortaya koyduğu -ki birçok eseri vefatından sonra oğlu Chirstopher Tolkein tarafından tasnif ve terkip edilmiştir- eserler, tahminlerin ötesinde bir başarı yakalamıştı. Onun evreni gıyabında ihtisas yapmış birçok insan var. Tezler, makaleler ve ansiklopediler... Öyle ki Filolog Tolkein tarafından icat edilmiş olan Elfçe, bir zamanlar Google Dil Ailesi'ne eklenmişti. Bana en şaşırtıcı gelen şey ise Yeni Zelanda'da "Yüzüklerin Efendisi Bakanlığı" kurulması olmuştu. Elbette her büyük yazar gibi Tolkein de ortaya koyduğu eserin bu noktalara geldiğini göremeden göçüp gitmişti. Koca bir ömrünü Orta Dünya tasavvuruna sarf eden bu insanı hayret ve saygıyla anmakla iktifa edelim şimdilik. Modern çağın en büyük mitolojisi olan Tolkein evreni, eli kalem tutan herkesi hayret vadilerinde gezdirmiş ve haklı bir saygıyı zimmetlemiştir. İnatçı ruhların büyük bir sabırla ve sarsılmaz sebatla dalabileceği bu umman, en çetin okuma mesailerinden birini talep ediyor bizlerden. Kitapta geçen soyağacı ve haritalara sürekli müracaat etmek zorunda kalacaksınız. 57. sayfadan, 250. sayfaya geçecek, 113. sayfadan 26. sayfaya dönecek ve kitap bittiğinde birçok şeyin havada kaldığı zannına düşeceksiniz. İnat tam da burada giriyor devreye. Orta Dünya uzmanları, Silmarillion'un başlangıç kitabı olduğunu biliyor ve buna rağmen 14 kitaplık Tolkein külliyatı okuma rehberleri oluştururken bu kitabın ilk önce okunmasını tasvip ve tavsiye etmiyor. Onlara göre, Tolkein evrenine bu kitapla başlamak bir nevi intihar olacaktır. Nitekim mübalağasız bir yoğunluk var kitapta. "Önce sevin, sonra sevginize inat katarak bu kitaba erişin" diyorlar bir nevi. Onlara hak veriyorum. Buna ek olarak, Silmarillion kitabına inceleme yapılamayacağı kanaati taşıyanlardan biriyim. İnceleme yapabilmek için muhtasar bir eser ortaya koymak gerekir ki bu da münferit bir eser demektir. Eserde 300'den ziyade karakterin geçiyor olması, tezimi desteklemeye yeterli olacaktır. *Silmarillion İzi* Roman okuma alışkanlığı olmayan ve bir dizi teşebbüsün ardından tahammül yitimi yaşayan biri olarak, Silmarillion'u iki defa bitirdiğimi ve tekrar tekrar okumaya hazır ve niyetli olduğumu belirterek başlamak istiyorum. Aynı kitabın içinde; en şiirsel mitolojiyi, en büyük kahramanların geçit törenini, en acıklı insan hikayesini, en tutkulu aşk öyküsünü, en destansı savaş hikayesini, en pürüzsüz kahraman gelişimini okumuş olmak hangi hisse denk düşüyorsa, o hisse giriftar olarak yazıyorum bunları. 300'den ziyade karakterle tanışıyorsunuz. Garip olan şu ki çok azı yan karakter hükmünde ve hemen hemen hepsiyle duygusal bir bağ kuruyor; hepsi için söylenecek birçok şey buluyorsunuz. Söz konusu evrende 25'den fazla farklı ırkın olduğunu ve bu ırkların çeşitli dil ve lehçelere sahip olduğunu görüyoruz. Sanıyorum Tolkein evrenini eşsiz kılan şey tam olarak bu. Yüzeysel bir tanıtım olması açısından biraz destek alarak ırkları şöyle sıralayabiliriz; *ÖZGÜR HALKLAR* *Ainular* Ainular (çoğulu Ainur), Eru İlúvatar'ın her şeyin başlangıcında yarattığı meleksi varlıklardır. Ainular kendi içlerinde iki gruptan oluşmaktadır. Üstün olan grup Valalardır (çoğulu Valar). Valar halkının öncüleri Melkor ve Manwe'dir. Bu grup Valinor'da Ölümsüz Diyar'da ikamet etmektedirler. Ancak İkinci Çağ'ın sonunda Ölümsüz Diyar'ı Arda'nın ötesinde bilinmeyen bir mekana taşıdılar. İkinci grup Ainur, Maialardır (çoğulu Maiar). Maiaların bazıları Orta Dünya ile yakından ilgilenmiştir. Bunların içinde İstarlar (çoğulu İstari) yani Büyücüler sayılabilir. Gri Elf Thingol'un hanımı Melian'da Orta Dünya'da uzun süre ikamet eden ve Orta Dünya'nın işleriyle ilgilenen bir Maiaydı. Maiaların en güçlülerinden Sauron ise, çağlar boyunca Orta Dünya'da ikamet eden ve Orta Dünya'da hesapları olan bir Maiaydı. *Cüceler* Cüceler, dağlarda ve mağaralarda yaşamayı tercih eden ölümlü bir ırktır. Başlıca memleketleri, Yalnız Dağ Erebor, Demir Tepeler, Mavi Dağlar (Ered Luin), Moria (Khazad-dûm). Cüceler, Demirci Aulë tarafından Eru'nun izni alınmadan yaratıldılar. Aulë'ye Eru tarafından verilen ceza sonucu İlkdoğanlar (Elfler) uyanmadan önce uyanmamak üzere uykuya daldırıldılar. Cüceler Orta Dünya'nın dağlarında madencilik yaptılar ve değerli metalleri çıkarıp işlediler. Cücelerin dili Khuzdul, Aulë tarafından icad edildi. Cücelerin ilk yedi topluluğunun kökeni, cücelerin yedi atasının ilk kez uyandığı Gundabad'a dayanmaktadır. Ufakcüceler, daha küçük bedenli ve daha asosyal bir cüce grubuydu. Saldırgan tabiatlı ve savaşçı bir cüce topluluğuydu. *Devler* Hobbit romanında bahsedildiğine göre, Dumanlı Dağların vadilerinde devler yaşıyordu. Bunlar Thorin Meşekalkan’ın yolculuğu sırasında o ve kafilesi tarafından görüldüler. *Elfler* Elfler ya da İlkdoğanlar, Eru'nun yarattığı iki grup içinde ilk uyandırılan ırk elflerdi. Ay ve güneş gökyüzünde yükseltilmeden önce dünyaya uyanan elfler, ışığa karşı özel bir alâka duyarlar ve özel yetenekleri olan bir rûha sahiptirler. Elfler kendilerine Quendi derler, anlamı "Konuşanlar"dır. Kendilerini böyle adlandırmalarının sebebi, Cuivienen'de uyandıkları dönemde bir süre kendilerinden başka konuşan mahlûka rastlamamalarıdır. Daha sonraki zamanlarda da Elfler dil yeteneği ve müzik konusunda diğer konuşan ırklar olan insanlar, cüceler, orklar ve diğer denklerinden üstündüler. Yakışıklı ve güzel bir görünüme sahip ve düzgün vücutlu bir ırk olan elfler, gururlu ve parlak fikirlidir. Güçlü yapılı, görece uzun boylu ve atik bir tabiatları vardır. Özgür halklar içinde en çok nimete mazhar olmuş ırktır. İnsan ırkının gündüz görmesi gibi, ay ve yıldız ışığında net görebilirler. Aynı zamanda ölümsüz bir ırktır. Onları ancak aşırı kederden kaynaklanan yaşamaya isteksizlik veya katledilmek öldürür. Öldüklerinde Mandos'un Salonlarına giderler. Aynı bedenleriyle reenkarne olabilme seçeneği kendilerine verilmiştir. Bunun sebebi akıbetlerinin insanlarınkinden farklı olarak Arda ile bağlı olmasıdır. Ancak İkinci Çağ'ın sonunda Ölümsüz Diyar, Arda'dan ayrıldığı zaman, elflerin Arda'yla olan bağları sona erdi ve bölük bölük Arda'yı terk etmeye başladılar. Quendi (bütün elfler), uyandıktan sonra gruplara ayrıldılar. Daha sonra da alt-gruplar ortaya çıktı. İlk bölünme, bir kısmının Orta Dünya'yı terkedip, o sıralar Arda üzerinde olan Valinor'a gitmeye karar vermesi ile ortaya çıktı. Valinor'a gitmek için kendilerine yapılan daveti kabul edenler Eldar olarak isimlendirildi. Daveti reddedenler ise Avari olarak isimlendirildi. Orta Dünya'da kalıp, Valinor'daki İki Ağaç'ın ışığını hiç görmemiş olanlar Moriquendi (Karanlık Elfler) olarak nitelendirildiler. Kara olarak nitelendirilmeleri kötü olmakla ilgili olarak kendilerine verilmiş bir yakıştırma değildi. Sadece, o sıralarda henüz Güneş ve Ay'ın ışığının olmadığı ve sadece yıldız ışığının alacakaranlığının olduğu dönemlerde Orta Dünya'da kalmayı seçtikleri için Kara Elfler olarak isimlendirildiler. Elfler, bütün gruplarıyla birlikte Morgoth tarafından nefret edildiler. Valinor yolculuğunda, yolculuğu sürüncemeye alan Teleri grubu ana gruptan ayrıldı ve oyalandı. Bunlar içinde, kara elflerle ilişki içine girmeyenler Laiquendi (Yeşil elfler), Sindar (Gri elfler) ve Nandor olarak üç alt gruba ayrıldılar. Valinor yoluna çıkan fakat Orta Dünya’da kalmaya karar veren bu elf gruplarına Úmanyar (İsteksizler) denildi. Valinor’a ulaşan elfler de üç alt gruba ayrıldılar; Vanyar, Noldor ve Teleri. Bu üç grup Calaquendi (Işık elfleri - Yüksek Elfler) olarak bilindiler. Böyle denmesinin sebebi, Valinor’un İki Ağacının ışığını temaşa etmeleriydi. Daha sonra Noldor, Silmarilleri Morgoth’tan geri almak için Orta Dünya’ya döndü. Vanyar ise Valinor’da kaldı. Yüksek Elfler içinde en önemlileri arasında Finwe, Fëanor ve Fingolfin yer almaktadır. Karanlık Elfler içinde bilinen bir tanesi Kara Elf Eöl’dü. Aslında Teleri kökenli olan Eöl, hiçbir elfi hazzetmezdi. Karanlık yüz ifadeli ve asık suratlı birisi olan Eöl, Fëanor’dan sonra bütün zamanların en iyi demirci elfiydi. Karanlık Elfler'in en önemlileri arasında Luthien, Thingol ve Cirdan yer almaktadır. *Entler* Entler, ağaca oldukça benzeyen bir ırktır. Ağaçlara çobanlık yaparlar. Çobanlık yaptıkları ağaçlar da diğer ağaçlardan farklı olup, hareket edebilmektedir. Fakat ent gibi bir bilinçleri yoktur. Bu yüzden entler tarafından sürekli kontrol edilirler. Entler, Vala ırkından Yavanna tarafından yaratıldılar. Onlara Tanrı Ilúvatar can verdi. Üçüncü Çağ’da, entlerin sayısı oldukça azalmıştı. Bunun sebeplerinden birisi, Enthanımları ile uzun bir zaman boyunca iletişimlerini kaybetmeleriydi. *Hobbitler* Genellikle farklı bir ırk olarak görülen Hobbitler, İnsan ırkından bir halktır. Ayakları meşin gibidir, bu yüzden ayakkabı giymezler. Saçları genelde kıvırcıktır, boyları ise insanların normal boyundan oldukça kısadır. Hobbitlerin çoğu Shire’da ve Bree'de yaşarlar. Ataları ise bir zamanlar Anduin nehrinin kıyılarında yaşamışlardır. Çiftçilik, yemek kültürü ve sosyal yaşam gibi, içinde macera olmayan bir hayata meyillidirler. Üç gruba ayrılırlar; Kılayaklar, en kalabalık olan ve Hobbit romanında anlatılan Hobbit tasvirlerine uyan gruptur. Ülkenler, yüzmeye, sulara ve su vasıtalarına meyillidirler. Samanpostlular ise diğerlerine nazaran maceracı gruptur. *Huornlar* Entlerin yakın akrabası olan huornlar, duyusal yeteneğe sahiptir. Ses çıkarırlar. Fakat onları sadece entler anlayabilir. Huornların zamanla daha duyarlı hale gelmiş ağaçlar mı, yoksa zamanla daha ağaçsı hale gelmiş entler mi olduğu belirsizdir. Huornlar, Fangorn ormanında ve muhtemelen Erdiyarı yakınındaki Yaşlı Orman’da vardır. Legolas, ağaçları uyandıranın elfler olduğunu söylemiştir. Buradan, bir kısım elflerin huornları anlayabildiği çıkarılmaktadır. *İnsanlar* İnsanlar ölümlü bir ırktır. Yüzüklerin Efendisi romanının konusunun geçtiği Üçüncü Çağ’ın sonlarında, özgür insan halklarının çoğunluğu Gondor ve Rohan’da yaşıyorlardı. Ayrıca Bree’de, Esgaroth’ta, Drúadan ormanında ve buzlu Forochel diyarında da insanlar yaşıyordu. Kötü güçlere hizmet eden insan halkları, Bozdiyar, Rhûn, Harad ve Umbar ülkelerinde yaşıyordu. Ayrıca, insanlar İkinci Çağ’da Númenor adasında yaşadılar. Ada denize batırıldığında, sadece Valara bağlı olanlar kurtuldu ve Orta Dünya’da Gondor ve Arnor krallıklarını kurdular. İnsanlar içinde en meşhurları arasında Beren Erchamion ve Túrin Turambar yer almaktadır. *Kartallar* Kartallar, çok büyük boyutta uçan kuşlardı. Konuşabilen bir ırktı. Kartallar, Birinci Çağ'ın sonunda Öfke Savaşı'nda Valar'ın ordusu, Elfler ve Edain ile birlikte savaştılar. Kartalların efendisi Thorondor'du. Üçüncü Çağ'da Thorondor'un soyundan gelen Gwaihir ve Landroval, Yabaneller'de Dumanlı Dağlar'ın doğu tarafından bir kartal yuvasında ikamet ediyorlardı. *Nehir Hanımları* Nehirlerde ve su yakınlarında yaşayan peri gibi yaratıklardır. Tolkien bunlardan ikisinin adını vermektedir, birisi Tom Bombadil’in hanımı Altınyemiş, diğeri de annesi Nehir Kadını. Bu varlıkların kendine özgü bir tür mü yoksa Maia ırkından mı oldukları bilinmemektedir. *Tom Bombadil* Tom Bombadil’in ırkı bilinmez. İnsansı bir yaratıktır. İnsansı duyuları vardır. Diğer ırklara nazaran, Tek Yüzük’ten hiç etkilenmemektedir. Bombadil, elfler ve insanlardan önce yaratılmış bir türdür. Tolkien, Bombadil mevzusunu özellikle gizemli bırakmış ve bazı şeylerin açıklaması yapılabilir olsa da gizemli kalması gerektiğini savunmuştur. Tom Bombadil, ayrıca “İlk Olan”, “Tom Efendi”, “Iarwain Ben-adar” (Sindarin dilinde “Babası olmayan en yaşlı” anlamına gelmektedir) olarak da bilinir. Noldor ona “Orald” ismini vermiştir, anlamı “çok yaşlı”dır. Cüceler ona “Forn” derler, anlamı “çok eski”dir. Orta Dünya'ya düşen ilk yağmur tanesini görmüştür. *KÖTÜCÜL HALKLAR* *Balroglar* Ateş ve gölgeden meydana gelen şeytani yaratıklar olan balroglar, Morgoth’a sadık olan maialardan oluşmaktaydı. Birinci Çağ’ın savaşlarında yer aldılar, çağın sonundaki Öfke Savaşı’nda büyük ölçüde yok edildiler. Geriye kalan balroglar içinde bilinen tek balrog, Durin’in Felaketi, Moria Balrogudur. O, Gandalf tarafından öldürüldü. *Ejderhalar* Birinci Çağ savaşları sırasında Morgoth tarafından yetiştirilen akıllı ve çok güçlü sürüngenlerdir. Birçoğunda deri kanatlar, ateşli bir nefes ve konuşarak etkileme gücü vardır. Glaurung gibi bazılarının kurbanlarını hipnotize edip etki altına alma kabiliyetleri vardır. *Goblinler* Goblin, Tolkien tarafından ork kelimesinin yerine kullanılan eşanlamlı bir kelimedir. Hobbit romanında ise goblinler, Tolkien tarafından orkların daha küçük bir alt türü olarak ve Dumanlı Dağlarda yaşayan bir ırk olarak anlatılmaktadır. *Höyüklü kişiler* Angmarlı Cadı Kral’ın yolladığı karanlık ruhani varlıklardır. Dúnedain’in eski hanedan mensuplarının bedenlerini ele geçirerek sahiplendiler. Bu varlıklar, Bree yakınındaki Höyük Yaylalarını tekinsiz hale getirdiler. *İnsanlar* İnsan ırkının bir kısmı iyi güçlere bağlıyken, bir kısmı ise kötü güçlere itaatkârdır. Birinci Çağ’da Morgoth’a, İkinci ve Üçüncü Çağ’da ise Sauron’a hizmet eden insan toplulukları olmuştur. Bunların içinde Haradrim (Güneyliler), Doğulular, Kara Númenórlular (daha sonraları ise Umbar Korsanları), Araba Sürücüleri ve Khandlılar sayılabilir. *Orklar* Orklar, Morgoth tarafından yetiştirilmiş bir türdür. Güneş ışığını sevmezler ve genelde dağlarda mağaralarda yaşarlar. Birçoğu Dumanlı Dağlarda, birçoğu da Mordor’da yerleşiktirler. Aynı zamanda goblinler olarak da bilinirler. Orklar, yoktan var edilmediler. Tolkien “Kötülük, yoktan yaratamaz, ancak var olanı bozabilir” diyerek bu konudaki felsefesini belirtmiştir. Orkların kökenlerine dair bir rivayet Peter Jackson’ın Yüzüklerin Efendisi üçleme filminde geçmektedir. Buna göre, ilk orklar, işkence ve türlü garabetle değişikliğe uğratılmış elflerdi. Sauron ve Saruman, Üçüncü Çağ’da orkların içinde yeni bir alt tür türettiler. Bunlara uruk-hai denmektedir. Uruklar, güneş ışığından rahatsız olmazlar. Yetiştirilen bir başka alt tür, insan ve ork melezi yarı-orklardır. *Ölüler* Hayaletler ya da gölgeler olarak da bilinirler. Öldükten sonra ahiret alemine geçemeyen insan ruhlarıdır. Bu türün en çok mevcut olduğu yer, Ölü Bataklıklar ve Ölüler Yolu’dur. Yüzüktayfları ve Höyüklü kişiler de ölüler türünden sayılabilir ancak onların fiziksel bedenleri de vardır. *Örümcekler* Orta Dünya örümceklerinin bir kısmı oldukça büyük, akıllı ve konuşabilen yaratıklardır. Bilinen ilk örneği, Birinci Çağ’da yaşayan Ungoliant’tır. Ungoliant Valinor’daki İki Ağaç’ı zehirleyerek söndürdü. Onun soyundan gelenler içinde, Kuyutorman’ın örümcekleri ve Shelob sayılabilir. *Yüzüktayfları* Nazgûl ve Kara Süvariler olarak da bilinirler. Bir zamanlar insan beyleri veya hükümdarları olan Yüzüktayflarına, Sauron tarafından güç yüzükleri verildi. Bu yüzükler, onları yavaşça yarı ölü kölelere dönüştürdü. Bundan sonra tamamen Sauron’un iradesinin esiri oldular. Yüzüktayfları hiç yorulmadan, Tek Yüzük’ü efendileri Sauron’a geri getirmek için aradılar. Fakat Yüzük’ü ele geçiremediler. *Troller* Troller güneşten hoşlanmıyorlar ve bazı türleri güneş ışığına maruz kaldıklarında taşa dönüşürler. Troller Dumalı Dağlar'da ve Mordor'da yaşarlar. Trol türleri arasında Taş-troller, her iki kafasını da Sauron'un yönettiği İki Kafalı Troller, Mağara trolleri, Tepelik troller, Dağ trolleri, Kar trolleri ve Far Harad Troll-adamları sayılabilir. Bazılarının isimleri hatta soy adları vardı. Bunlara Hobbit kitabında geçen 3 troll Tom Huggins, Bert ve William örnek verilebilir. Sauron, Olog-hai'yi güneşe dayanıklı, büyük, ve akıllı olarak yetiştirdi. Listede eksik olan birçok ırk olmakla beraber, yazar tarafından muğlak bırakılmış karakterler de var. Elbette adı geçen ırkların kahir ekseriyeti tek bir kitapta geçmiyor. Silmarillion'da ise başta Elfler olmak üzere, Valar'ın, Orkların, Balrogların, Maiaların ve İnsanların hikayesini okuyoruz. Bize bu ağır sıklete rağmen okuma takati veren şey ise şüphesiz Tolkein'in dilindeki letafeti olanca lezzetiyle Türkçeye çeviren Berna Akkıyal'ın üstün becerisidir. Kitabın bende bıraktıklarını bir bütün olarak burada kaleme alamam elbette. Kitabın giriş kısmındaki şu pasajın taşıdığı ontolojik anlamla sizi baş başa bırakıyor ve bu sözde incelemenin bir arşiv hüviyetine ulaşması için ilgilileri yoruma bekliyorum. Buradan başlayacağız. Bu pasajı ögelerine ayırarak başlayacağız; "Önce Eru vardı, Tek Olan, Arda'da Ilúvatar diye isimlendirilen; ve ilk önce düşüncesinden doğurduğu Ainur'u, Kutsal Olanlar'ı yarattı ve onlar, hiçbir şey yaratılmadan önce onunlaydılar. Müziğin temalarını oluşturarak onlarla konuştu; ve onlar Eru'nun huzurunda şarkı söylediler ve o mutlu oldu. Uzun bir süre boyunca her biri sadece kendi başına ya da birkaçı bir arada şarkı söylerken geri kalanı dinledi; çünkü her biri, Ilúvatar'ın düşüncelerinin sadece kendi doğdukları kısmını kavramıştı, zamanla birbirlerini anlayışları gelişti, ama yavaş yavaş. Yine de dinledikçe daha derinden anlamaya başladılar, birlik ve uyum çoğaldı." Uyum için: youtube.com/watch?v=cwod3Tm... Uyumla...
Silmarillion
SilmarillionJ. R. R. Tolkien · İthaki Yayınları · 20185.3k okunma
·
697 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.