Gönderi

500 sene sonrada aynı hislerle ağlayış.. şehzadem...
ŞEHZADE MUSTAFA MERSİYESİ Meded meded bu cihânûn yıkıldı bir yanı Ecel Celâlîleri aldı Mustafâ Han'ı İmdat! Eyvanlar olsun! Bu cihanin bir yanı yıkılde zira ölum eşkiyaları Şehzade Mustafayı yok ettiler. Tulundi mihr-i cemâli, bozuldi dîvâni Vebâle koydılar âl ile Âl-i Osmâni. Yüzünün güneşi batti, divanı dağıldı Osmanlı sultanın hile ile günaha soktular Geçerler idi geçende o merd-i meydânı Felek o cânibe döndürdi şâh-ı devrâni. O savas meydanlarının yiğidini adı geçtikçe çekiştirirlerdi Felek zamanın padişahin o fiftiracılardan yana döndürdü. Yalancınun kuru bühtâni bugz-ı pinhâni Akıtdı yaşumuzi yakdı nâr-ı hicrâni. Yalancının kuru iftirası ve gizli kini gözyaşımızı akıttı, aynrılık ateşini yaktı Cinayet itmedi cânî gibi anun cânı Boguldı seyl-i belâya, tagildi erkânɩ. O cani gibi cinayet işlemedi fakat kendi cani, bela selinde boğuldu, erkânı dağıldı. N'olaydı görmeye idi bu mâcerâyı gözüm Yazuklar ana revâ görmedi bu râyı gözüm. Keşke gözüm bu olup biteni görmeseydi Yazıklar olsun! Gözüm bu muameleyi ona layık görmedi. Tonandi aglar ile nûrdan menâre dönüp Küşâde-hâtır idi şevk ile nehâre dönüp Nurdan bir minare gibi ak giysilerle donandı Gönlü şevk ile gündüz gibi aydınlık idi Görindi halka diraht-ı şükûfe-dâre dönüp Yürürdi kulları önince lâlezâre dönüp. Çiçek açmiş bir ağaç gibi halka göründü kulları bir gelincik tarlası gibi önünde yürüyorlardı Tururdı şâh-ı cihân hiddetiyle nâre dönüp Otagi haymeleri karlu kûhsâre dönüp. Cihan Sultanı kızgınlığından ateşe dönmüş halde duruyordu otağının çadırları karlı dağlara benziyordu. Müzeyyen idi bedenlerle ak hisâre dönüp El öpmege yüridi mihr-i bî-karâre dönüp. Bedenlerle süslenmiş beyaz bir hisara benziyordu. Yerinde duramayan güneş gibi el öpmeye yürüdü Tutuldi gelmedi çünkim o mâhpâre dönüp Görenler agladılar ebr-i nev-bahâre dönüp. O ay parçası tutuldu, dönüp gelmeyince bu durumu görenler ilkbahar bulutu gibi ağladılar. Bir ejderhâ-yı dü-serdür bu hayme-i dünyâ Dehânına düşen olur hemîşe nâpeyda. Bu dünya çadır ikibaşlı bir ejderhadir Onun ağzına düşen elbette görünmez olur O bedr-i kâmil ü ol âşinâ-yı bahr-i ulûm Fenâya vardı telef itdi anı tâli’-i şûm. O olgun dolunay gibi kemale ermiş şehzade, o ilimler denizinin aşinası yok olup gitti,onu uğursuz talih telef etti. Dögündi kaldı hemân dâg-i hasretiyle nücûm Göyündi şâm-ı firâkında toldı yaş ile Rûm. Yıldızlar dövünüp tamamen şehzadenin hasreti yarasıyla kaldı Anadolu, onun ayrılık akşamında yandı, yaşla doldu. Kara geyürdi Karamana gussa itdi hücûm O mâhı ince hayâl ile kıldılar ma'dûm. Gam Karaman'a hücum etti karalar giydirdi. O ay ustaca hilelerle yok ettiler. Tolandi gerdenine hâle gibi mâr-ı semûm Rizâ-yı Hak ne ise râzî oldi ol merhûm Zehirli yılan gibi kement boynuna hale gibi doland; o merhum [şehzade] Allahin takdirine ise razı oldu Hatâsı gayr-i muayyen günâhi nâmalûm Zihî şehîd-i said ü zihî şeh-i mazlûm Suçu belirsiz, günahı malum değil. Ne kutlu bir şehit ve ne büyük zulme uğramış bir şah Yüz urdi hâke o meh aslına rücû itdi Seâdet ile hemân kurb-i Hazrete gitti O ay [gibi parlak şehzade) yüzünü toprağa koydu, aslına döndü Mutlulukla çabucak Allah'in huzuruna gitti Getürdi arkasını yire Zâl-i devr ü zemân Vücûdina sitem-i Rüstem ile irdi ziyân. Zamanın Zali Işehzadenin arkasını yere getirdi, vücuduna Rüstem'in zulmü ile zarar geldi Döküldi gözyaşı yıldızları çoğaldı figân Dem-i memâtı kıyamet güninden oldı nişân. Gözyaşı yıldızları döküldü, feryat çoğald onun ölüm saati koyamet gününü andırdı. Girîv ü nâle vü zâr ile toldi kevn ü mekân Akar su gibi müdâm aglamakda pîr ü cüvân Käinat feryat, figan ve inilti ile doldu Genç, ihtiyar herkes akar su gibi durmadan ağlamakta Vücûd iline akın saldı akdı eşk-i revân Eyâ serîr-i seâdetde pâdişâh-ı cihân. Ey saadet tahtında oturup duran] cihan padişahı Dökülen gözyaşları vücut ülkesine akın salıp aktılar. O cân-ı âdemiyân oldi hâk ile yeksân Diri kala ne revâdur fesâd iden şeytân. O insanların canı gibi sevdiği şehzade] toprak ile bir oldu. Fitne çıkaran şeytanın diri kalması reva midir? Nesîm-i subh gibi yirde koma âhumuzı Hakâret eylediler nesl-i pâdişâhumuzi. Padişahımızın soyunu tahkir ettiler Ahımızı sabah rüzgan gibi yerde birakma. Bir iki egri fesâd ehli nitekim şemşîr Bir iki nâme-i tezvîri kıldı katline tîr. Kiliç gibi eğri birkaç fesatç birkaç sahte mektubu şehzadeyi öldürmeye ok gibi kullandılar Gelür ezelde mukadder olan kalîl ü kesîr Hezâr kayserün oldi leyâl-i ömri kasîr Ezelde az veya çok olarak takdir edilen her şey başa] gelir. Binlerce kayserin ömür geceleri kısa oldu. Eceldür âdeme derbend-i teng ü târ-ɩ asîr Zarûrîdür bu iki ugrar ana cüvân ile pîr. Ölüm insan için dar ve karanlık olan zorlu bir geçittir Genç ve ihtiyar [herkesin ona uğraması kaçınılmazdır. Yirini zîr-i zemîn eyledi o mihr-i münîr Yirini gitdi cihândan nite ki merd-i fakîr. O parlak güneş yer altına yerleşti. Dünyadan fakir bir kimse gibi yerinerek gitti Bu vâkia olumaz halka kâbil-i tabîr Ki Erdişîr-i velayetde ola âdet-i şîr. Bu rüyanın halka yorumlanması mümkün olamaz. Velayetin Erdişirinde arslan ädeti bulursun Bunun gibi işi kim gördi kim işitdi aceb Ki oglina kıya bir server-i Ömer-meşreb. Acaba böyle bir işi kim görmüş, kim işitmiştir? Ömer tabiatli bir hükümdar oğluna kıysın. Ferid-i âlem idi, âlim idi, alem idi Muhammed ümmetine mevti mevt-i âlem idi. Alerde biricik id alim idi hatta çok alim idi. Onun ölümü Muhammet ümmetine alemin olümü gibi oldu. Ziyâde mâtem idi, haylî emr-i muzam idi Salâh ü zühdî kavî itikâdı muhkem idi. (Şehzadenin ölümü) büyük bir yas, pek büyük bir hadiseydi. Onun iyiliği, zühdu ve takvasi kuvvetli, inancı sağlamdı Meşâyih ile musâhib ricâle hemdem idi Kerâmetiyle kerîmü'l-hisâl âdem idi. Şeyhlerle sohbet eder, rical ile bir arada olurdu. Kerem ve insanıyla yüce hasletiere sahip bir kimseydi. Nücûm gibi cihândîde vü mükerrem idi Vücûdı muhteşem ü şevketi muazzam idi. Yildizlar gibi dünya görmüş ve hürmet edilen id Vücudu ihtişamli ve heybeti azometliydi. Tevâzu ile selâmında hôd müsellem idi Aceb o bedr-i temâmun ne âdeti kem idi Onun tevazu ile selam alıp veriş: de (herkesçe bilinirdi Acaba o tam dolunay (gibi olgun zat in ne huyu kusurluydu? Hayflar oldi ana iftirâ ile gitdi Huzûr-ı Hakk'a düâ vü senâ ile gitdi Ona çok yazık oldu, iftira ile gitti Allah'ın huzuruna dua ve övgülerle gitti. Sipihrün ayenesinde göründi rûy-i fenâ Kodi bu kesret-i dünyâyı kıldı azm-i bekâ Feleğin aynasında yokluğun yüzü göründü bunun üzerine şehzade) bu çokluk alemini bırakarak sonsuzluk alemine yöneldi Garibler gibi gitdi o yollara tenhâ Çekildi âlem-i bâlâya hemçü mürg-i Hümâ. Kimsesizler gibi o yollara yalnız başına gitti Hüma kuşu gibi yüce âleme çekildi. Hakikaten sebeb-i rifat oldı düşmen ana Nasibi olmasa tan mı bu cîfe-i dünyâ. Gerçekte düşman onun yücelmesini sağladı. Bu dünya leşi onun kısmet olmasa buna şaşırmı? Hayât-ı bâkîye irişdi rûhi ey Yahyâ Şefiki rûh-ı Muhammed refiki zât-ı Hüdâ. Ey Yahyal (Sehzadenin ruhu sonsuz hayata kavuştu. Şefkatçisi Muhammetin ruhu, yoldaşı ise Allahın zatıdır). Enîsi gâyib erenler, celîsi ehl-i safâ Ziyâde ide yaşum gibi rahmetin Mevlâ. Dostu gayb erenieri, oturup kalktığı kimseler safa ehli[dir] Allah rahmetini yaşım gibi çok eylesin. İlâhî cennet-i Firdevs ana durag olsun Nizâm-ı âlem olan pâdişâh sag olsun. Allahim! Firdevs cenneti ona mesken olsun. Aleme nizam veren padişah sağ olsun. Taşlıcalı Yahya Bey (1489-1582)
Yahya Bey
Yahya Bey
·
1 artı 1'leme
·
353 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.