Gönderi

Babam, Hayrettin Varol.. Bafra'nın Sarıköy'ünden.. "Ordulu Hayriddin" derlerdi daha çok.. İbi Emmi, "Afkat" diye seslenirdi.. Çevre köylerde, "Dabancacı" ya da "Fişekci" diye de tanınırdı.. Ufaktan o işlere de bakardı ankayacağınız.. İyi adamdı babam, Allah rahmet eylesin.. Her ne kadar, dabancacılık, fişekçilik işleri yapmış olsa da o herkesin her işine koşardı.. Bir sırt pompası vardı, sarı mı hardal mı, o tonlarda bir rengi vardı, onunla komşuların ekinlerini ilaçlardı, hatta bir keresinde zehirlenmişti adamcağız, ölüyordu neredeyse.. Şırınga takımı vardı, ta aşağı mahallere bile hastalara iğne yapmaya giderdi, tabi iğne dediğin sey öyle bir seferlik değil, o iğne bitene kadar giderdi, günlerce.. Bisikletine atlar, kambur kambur, ince bacaklarıyla pedal cevire cevire giderdi.. Serum takardı.. Askerde sıhhıye bölüğündeymiş.. Fırın yapardı meselâ.. Hani böyle kümbet gibi fırınlar varya, onlardan işte.. Arkadaşlarının saç traşlarını yapardı.. Bunları öyle para karşılığında filan da değil, yanlış anlaşılmasın.. Bedava.. Şimdi, Allah var, komşularımız da bizim çok işlerimizi görüyordular.. Mesela, traktörümüz, atımız, öküzümüz yoktu bizim.. Komşuların ya traktörleriyle ya da atlarıyla çiftimiz sürülürdü.. Su tankerimizi dahi komşuların traktörleriyle, yine komşuların su sondajlarından doldururduk.. Bu da babamı ve anamı herkesin sevdiğinden, saydığından kaynaklıydı tabi.. Babamın damarı atarsa çok küfür ederdi, kendine has, kimsenin bilmediği, kullanmadığı küfürler ederdi, ancak onun küfürlerine bile kimse kızmaz, ona darılmazlardı.. Köyümüzde, çocuğundan yaşlısına kadar herkes severdi babamı.. Damarının tez atmasına rağmen.. Gün yüzü görmemiş küfürler etmesine rağmen.. Çocuk gibi masum ve saf bir kalbi vardı, herkes kandırırdı onu.. Ondan mermi alırlar, fişek doldurturlar, parasını vermezlerdi mesela.. Herhangi bir alışveriş yapardılar, üç kuruş için adamcağızı bekletirlerdi.. O da söverdi onlara.. Ne var ki, babamın küfürleri kimseye işlemezdi, darılmaz, gücenmezlerdi ona, gönlüne ederler, bir süre sonra yine kandırırlardı.. Çok dostları vardı babamın, halen de hayırla, sevgiyle, muhabbetle anılır, yattığı yere rahmetler gönderirler.. Anam, Nazmiye.. Kimlik ismi Fikriye ama kimse bilmez bunu.. "Ordulların Nazmiye Garı" derlerdi.. Şimdi herkes her şeyi çok biliyor, yeni yeni icatlar, nerden kaynaklandığı belli olmayan kurallar filan çıkartıyorlarya, "karı" hakaret sayılıyor.. "Ay öyle denirr mıı? Ay, karı da neymıııss?" filan tuhaf şekillere giriyorlarya.. Bizim oralarda "garı"ydı hep, analarımız, komşu teyzelerimiz filan.. "Anşa Garı", "Kezban Garı", "Fadime Garı".. Böyleydi yani.. Anam da Nazmiye Garı'ydı.. "Nazmiye Garııı.." diye seslenirdi, Hüriye Yenge, pek bir sesle, uzata uzata.. Durun, bu mahallemizin "garı"larını da başka bir yazı da anayım.. Benim anamı sevmeyen tek bir kişi gösteremezdi hiç kimse, bizim köyümüzde.. Sadece bir "garı"yla kavga etmişliği vardır ki, o kadının da lakabı daha doğrusu isminin önündeki titresi "Deli" idi.. O da herkesle kavga eden biriydi zaten, çoluk çocukla bile.. Herkesin her derdi benim anamın derdiydi.. Herkesin hastasına o üzülür, herkesin cenazesine o ağlardı.. Cenaze sahibinden fazla anam ağlardı.. Onun cenâzesinde de herkes ona ağladı.. Çoluk çocuk, yaşlı, genç, herkes ağladı anama.. Elli yıl, altmış yıl önce komşuluk yaptığı ama o kadar zamandır başka şehirlerde yaşamalarına rağmen, onu arayan, arkadaşlıklarını sürdüren dostları vardı.. Kocaman bir telefon rehberi vardı, rehberin içinde ayrıca kuçük kağıtlara yazılmış telefon numaraları.. Nereye gitse, hatırlı muhabbetler tesis etmiş, telefon numaralarını almış, onun numarasını almışlar, araşırdılar hep.. Sadece yaşıtları filan da değil; genç kızlar, genç gelinler, yeğenlerinin kocaları hatta yeğenkerinin kocalarının kardeşleri dahi.. Çünkü anam herkese sevgisini gösterirdi.. Haliyle muhatapları da onu severlerdi.. Köyümüzden ayrılmış gençle, köye geldiklerinde anama uğramadan dönmezlerdi.. O gençlerden birinin durumu kötümüymüş, bir derdi mi varmış, anam, anaları kadar dertlenirdi.. Hele ki bir çift ayrılmış mı? Anam için kıyamet gibi bir şeydi.. "Tüh..tüh..tüh.. N'olucaklar şimdi bunlar? Böyle olur mu yav?" der dururdu.. Namazlı, abdestli, eli tesbihli, ağzı sürekli oruçlu bir insandı benim anam.. Günah işlemekten çok korkar, günah olmayan bir çok şeyi de günah zannederdi.. Uyurken bile başını örterdi, "melekler görürümüş, açuk görüseler gücenürlerimiş" derdi.. Kanser olup yatağa düştüğünde bile, onu ziyarete gelenlerin yanında habre eteğini, üstünü başını düzeltmeye, açılma olasılığı olan yerlerini kapatmaya çabalayışını gördüm, anamın.. Dizlerinin onu taşımadığı günlerinde bile her vaktine abdest alarak namazlarını kıldı.. Buraya, benim yanıma geldiğinde, apartmanımda yıllarca komşu olmamıza rağmen, bir türlü komşuluk kuramadığım insanlarla dahi arkadaş oluyor, gittikten sonra da telefonlaşıyorlardı.. Eli açıktı, çok şeyi yoktu ama hediye vermeyi severdi.. Ordu'ya gittiğinde getirdiği fındıkları herkese dağıtırdı.. Birilerine vermek için sürekli pötibör bisküviler bulundururdu evinde.. Cenazesi çok kalabalık oldu.. Kimler, kimler.. Kaç yil önceki komşuları, komşularının çocukları, komşularının torunları, komşularının torunlarının kocaları/gelinleri, herkes.. Anam da babam da çok sevildiler bu dünyada.. Eminim ki, âhir dünyada da seviliyorlar.. İki ablam var benim.. Fatma ve Sunay.. Duysalar ki isimlerini buraya yazmışım, "ayy" derler, "sen o gadar insanın gördüğü yere niye yazdın biziii", ürkerler, korkarlar.. Şuan dünya üzerinde yaşayan, en iyi iki insan, diyebilirim.. Hatta, eğer ki, dünyaya yeni peygamber gönderilirse, büyük ablam peygamber, küçük ablam da yardımcısı olur.. O kadar temiz insanlar yani.. İkisi de.. Ablamlar da çok sevildiler köyümüzde.. Gelin gittikleri yerlerde de çok sevildiler.. Abim, Sebahattin.. Sebo.. Namı diğer, Sakal.. Ya da Bafralı Sebo.. Yahutta, roman mahallesindeki nâmıyla; Müslüm Abi.. Çok kral adamdır, abim.. Abimi, uzaktan yakından, muhabbeti olan olmayan, yaşlısı genci, herkes severdi.. Ona herkes, her seyini teslim eder, gözleri de arkada kalmazdı.. Onun şakalarına, taklitlerine bayılırlardı bizim çevrede.. Herkesin taklidini yapardı, hem de yüzlerine yüzlerine.. Kızmazdılar, gücenmezdiler abime.. Çok şekil adamdı.. Allah'ım, abime uzun ve sağlıklı ömürler versin.. O, 62 yaşında bir delikanlı şimdi.. Halen karizma, halen şekil.. Bir poz verişleri var, dersiniz, aktör.. İki kez cezaevine girdi, çıktı.. Orada bile sevildi.. Düşmanları bile sevdiler abimi.. Minibüsçülük ve taksicilik yaptığı yılları hatırlatıyorlar bana, abimi taniyanlar.. "Onun direksiyona yan bir oturuşu vardıya, sol kolu da hep camdaydı, ayrı bir stildi ya" diyor, tebessümle anıyorlar.. Çocukluğundan beri hep çalışmış, ama parayla pek işi olmazdı onun.. Olan parasını da iyi harcardı.. İyi yerlerde harcardı.. Hani, anlarsınızya, öyle harcardı yani.. Anasını ağlatırdı paranın.. Güzel, kafa dostları vardı, severdiler abimi.. Minibüsçülük yapardı, neredeyse bir çok kişiden para almazdı.. Dedim ya, parayla pek işi olmazdı onun.. Uzun yıllardır da Bursa'da yaşıyor.. Orada da aynı.. Bir sürü seveni, arayanı, kahveye gelmesini bekleyenleri olmuş.. Abimden ve ablamdan olma yegenlerim de öyleler, herkes tarafindan çok seviliyorlar.. Hele bir Serdar var, mahallenin sevgilisiydi resmen kerata.. Kendi kurduğum ailemde de gerek eşim, gerek oğlum, çevremizde, çevrelerinde sevilen sîmalar oldular.. Böyle çok sevilen bir ailem var benim.. Şimdi, tüm bunları düşünüyor, dönüyor, kendime bakıyorum.. Asık suratlı, kasıntı, hep bir artislikler, soğuk, buz gibi bir müsvedde.. Bulunduğu topluma hep bir ters düşmeler, çoğunluğun fikrine ille de muhalefet etmeler, bir aykırı haller.. Herkese anında tavir koymalar.. Bir ortama girdiğimde oraya negatif bir hava getirmeler.. Öyle, öyle.. Üstüme yönelen bakışlardan hissediyor, anlıyorum bunu.. Ben nasıl bişey oldum böyle? Öyle bir aileden nasıl böyle bir buz kütlesi çıktı, hayret.. Köyümüzde hiç sevilmezdim.. Tüm aile fertlerim o kadar sevilirken, beni sevmezdi kimse.. Ben de kimseyi sevmezdim.. Hayır.. Kimseyi sevmeyişime, sevilmeyişimi bahane göstermiyorum, her iki durumu da ifade ediyorum.. Anam beni doğurmadı, başka birinden almış diyemem, doğduğum gün belli, şahitler var.. Ebemi bile tanıyorum.. Çok soğuk bir günde doğduğum için kızıyordu bana, beri yıllarda.. Çok zahmet çektirmişim ona.. Babam, babam değil miydi acaba, hiç diyemem, kardeşlerin arasında babamiza en çok benzeyen benim.. Yaşlandıkça da rahmetlinin kopyasına dönüyorum.. Yani bu manada bir sıkıntı asla yok.. Böyle, buz gibi, baştan ayağa trip, kapris, insanlara, çevreye nefretle, çatık kaşla, asık suratla bakan, küçücük bir hata da olsa hemen dostlarıyla irtibatı kesen, affetmeyen, hoş görmeyen, kasıntı, ucûbe, sevimsiz, itici bir tip.. Ardında düşmanlar bırakan, nefretleri üzerine çeken, etten kemikten bir mıknatıs.. Kendi kurduğum ailemde bile herkes herkesi ölesiye seviyor ama herkes beni az seviyor, sevmiyorlar bile.. Seviyorsalar da çok az seviyorlardır.. Niye sevilmiyorum? Niye sevmiyorum? O muhterem anadan babadan, o münevver kardeşler arasından nasıl böyle bir şey çıkmış, önümüz bir kaç gün oturup, bunu düşüneceğim..
Hayri Varol
Hayri Varol
·
128 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.