Gönderi

656 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 günde okudu
Başrollerin küçük bir çocuk olarak işlendiği roman ve hikayeler bende ayrı bir yer tutuyor. İşlenen çocuk karakterlerin çevresini algılama biçimi, sürekli sorgulayan, sorular soran halleri ve bu tutumlarının büyükler tarafından "haylazlık" olarak yaftalanması, masumlukları ve büyükleri anlamaya çalışmakla kendilerini anlatmaya çalışmak arasındaki sıkışıklığa şahit olmak farklı bir tat veriyor. Çoğunlukla ufak bir tebessüm, huzur ve ağırlık karışımı bir duygu, çocukların iç dünyasına karşı harlanan bir merakla okumamı tamamlıyorum. Tıpkı Çavdar Tarlasında Çocuklar ve Şeker Portakalı serisinde olduğu gibi... Eğer bu iki kitaptan birini okuduysanız ve sizde böyle hissediyorsanız Büyük Umutlar'ı kesinlikle öneririm. Kitabın bir kısmında da geçtiği gibi, önümüzde uzanan saatlerin ardını görmek olanaksız ve akışını durdurmak elimizde değil, yağ gibi kayıp ilerliyoruz. Gençleşiyoruz, yetişkinleşiyoruz, yaşlanıyoruz. Tüm bunlar olurken ise kişisel yolculuğumuza has kırılma noktaları yaşıyoruz. Ben tamda bu kısımda kitabın adıyla bir bağlantı kurdum. Büyük Umutlar başlığı, bu kırılma noktalarının yaşattığı umut ve umutsuzluk durumlarından geliyor diye düşündüm. Çünkü kırılma veya dönüm noktası yaşayan her insan bilir ki o noktaları hayatımızda dönemleştiririz, bir dönem olarak anımsarız ve "yaşamımızdaki büyük umutlarla dolu yıllarımızın birinci döneminin sonu" olabilir. Esasen bu kitabı okuma nedenim, YouTube'da içerik üreticisi olan Karavandaki Adam'ın belirli temalar altında derlediği kitaplar videosundan ileri geliyor. Benim seçtiğim tema aşk idi ve bu da temanın altında okuduğum ikinci kitabım. Bu tema altında çeşitlendirdiğim kitaplar bana adeta aşkın her halini, herkesin fazlasıyla kişisel yaşadığını, fazlasıyla özgün bir duygu olduğunu her seferinde hatırlatıyor. (Sanırım yaşadığım kendi aşkıma uygun bir kitap okuyana kadar seriye devam edeceğim:) Dolayısıyla daha çok üzerinde durmak istediğim konu aşk olgusudur. Ki kitabın ana karakteri olan Pip'in ilk kırılma noktası aşk etkeni ve aşık olduğu kızla arasındaki sosyal sınıf farkından ötürü yaşanıyor. Aynı zamanda bu noktadan itibaren Victoria döneminin izlerini görmeye başlıyoruz. Önceleri, şu anki halimizin etkilerinin sürekli olarak çocukluğumuza vurgu yapılarak açıklanmasını bahane ve insanların sorumluluğu üstlerinden atmak için kullandıkları bir düşünce biçimi olarak görürdüm. Ancak bazı olaylar silsilesiyle farkına vardım ki hakikaten %50'mizi çocukluğumuz -aile hayatımız- %50'mizi ise bizim kendimizi keşfetme ve değiştirme yolundaki çabamız oluşturuyor. Kitabı okurken iki ana karakterdeki -Pip ve Estella (sevdiği kız)- analizimde tam olarak bu çıkarımın kendisini gördüm. Düşününce tuhafıma gidiyor. Çünkü ben mesela ortalama gelire sahip bir ailede doğmasaydım, bir devlet üniversitesinde öğrencilik yapmıyor olsaydım, hep büyük şehirlerde yaşam sürmüş olsaydım derdim çok farklı olurdu. Kuvvetle muhtemel ekonomik krizi, eğitim sistemini, yardıma muhtaç insanları düşünmüyor olurdum. (Varlık içinde yokluğu anlaması çok zor oluyor.) Pip yakınlarında bataklık olan bir kasabada doğmamış olsaydı, annesi babası hayatta olsaydı, ablasından hiç dayak yemeyen biri olsaydı kim bilir belkide derdi Estella olmazdı. Ya da Estella, bir intikam uğruna erkekleri kendine aşık etmek ve kalplerini kırmak için yetiştirilmemiş olsaydı, kendinden emin bir duruşa sahip olması öğretilirken birazda vicdan, tutku, aşk gibi hisler öğretilmiş olsaydı böylesine zorlu bir aşk okutmamış olurdu bizlere. Evet dostlar, bu zorlu bir aşk hikayesidir. Estella'nın bazı kurduğu cümleler çok kırıcıydı. :") Tabii 600 küsür sayfalık kitap sadece bundan ibaret değil. Gidişata fazlasıyla yan olaylar giriyor, karakter zenginliği olan bir kitap, ki aşk açısındanda başka hikayelere yer veriyor. Örneğin mutsuz evlilikler, mutlu evlilikler, ihanetler... Dili sade ve akıcı, bazı tesadüfler gerçeküstü gelse de sanki gerçekten yaşamış biri anlatıyor gibi bir etki bıraktı üzerimde. Kaleme öylesine iyi alınmış. Son olarak ise hatırlatmakta fayda var: Bütün büyük dönüşler eve doğrudur. Pip nereye giderse gitsin, neler yaşarsa yaşasın, ne kadar çok insan tanımış olursa olsun, ne kadar lüks evde kalmış olursa olsun kendini evi hissettiği yere dönmüştür. Ve bence herkes yolun sonunda kendini evi hissettiği yere dönecektir. Tercihleriniz doğrultusunda iyi okumalar diliyorum.
Büyük Umutlar
Büyük UmutlarCharles Dickens · Can Yayınları · 202314,5bin okunma
·
1 artı 1'leme
·
112 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.