Şüheda: "Bunu okumazsan gece rüyana yılan girsin!": Bunu okumazsan gece rüyana yılan girsin! ATATÜRK’ümüzün aramızdan ayrılışından bu yana biz devrimleri, değil ileriye götürmek yerinde tutamadık. O, koşmayı emretti. Biz sırt üstü yattık. O, milli şuur, millî vicdan ve millî birlik dedi. Biz bunların hepsini parçaladık. O, vatana bakın, ormanları koruyun, sanatı, ziraati, kültürü ileri götürün dedi. O, gerici şeyhi, dervişi ve kara... - 1000Kitap

ATATÜRK’ümüzün aramızdan ayrılışından bu yana biz devrimleri, değil ileriye götürmek yerinde tutamadık. O, koşmayı emretti. Biz sırt üstü yattık. O, milli şuur, millî vicdan ve millî birlik dedi. Biz bunların hepsini parçaladık. O, vatana bakın, ormanları koruyun, sanatı, ziraati, kültürü ileri götürün dedi. O, gerici şeyhi, dervişi ve kara yobazı lâyık oldukları mezbeleliklere itin, medeni ve müsbet kültürü alarak vatandaşları aydınlatın, cehli boğun, Türk çocuklarını birer Mustafa Kemal olarak yetiştirin dedi. Fakat: 1950’den bu yana, dini alıp devlet işine soktuk, politikacılar olarak yobazın önünde cebimizdeki bozuk paradan verir gibi ATATÜRK devrimlerinden tâvizler saçarak yerlere yatıp riyakâr taklalar attık. Zalim baltalara ve kara keçilere ormanlarımızı gösterdik. Aziz vatanı bakımsız, çorak ve verimsiz bozkırlar ve çöller haline soktuk. Milleti ağa denen gözü doymaz habislerin eline teslim edip aç ve sefil bırakarak kasabadan kasabaya, kasabadan şehre akın eder hale getirdik. Zeki Türk yavrularını kara cahil yobazın pençesine teslim edip hâfiz mekteplerinde beyni sulanmış, istikbalin softası yaptık. Genç kadınlarımızın göbeklerine bir takım ahlaksız, dinsiz, imansız şeyhlerin şehvet akan elleriyle çocuk duaları yazdık. Falcılığı, muskacılığı açıktan açığa sanat haline getirdik. Ahlâklıya budala, ahlâksıza açık göz dedik. Namuslu ile sersem diye alay ettik. Namussuzu baş tacı yaptık. Doğru söyleyeni ezdik, yalancı, riyakâr ve dalkavuğu kendimize akıl hocası edindik. Medeni şapkayı çıkarıp yerine Cizvit Papazlarının kara beresini din kisvesi yapıp koyduk. Kadını peçeye ve çarşafa soktuk. ATATÜRK gençlerine saldıran kudurmuş yobazlar yerine, gençlerimizi öldürdük ve sakat ettik. Hürriyet diyeni boğduk, ATATÜRK diyene din düşmanı gibi baktık. ATATÜRK heykellerini kırdık. Said Nursi denen, cehaleti nisbetinde dalavereci bir Şeyh bozuntusunu, yeşil bayraklarla karşıladık. Komşumuz Yunanistan bizi yüz sene ileri geçerken biz, dünyanın dört köşe olduğunu iddia eden cahil hocanın önünde diz çöküp Hu çektik. Park Otelde fuhuş yatağından çıkıp sarhoş olarak Eyüp Camiinde mezbaha koyunlarını kurban edenleri, kır atlarına bindirip Kâbelerde dolaşan Evliyalar yaptık. Ve hülâsa cemiyet yine birbirine düşmüş, devrimler parçalanmış, millet yobazın, muhteris kötü politikacının ve vurguncu madrabazın elinde, sen ve ben kavgasının içinde, münevverleri birbirini yemekte, hırs ve menfaat duygularının pençesinde partizan kinleriyle birbirine yan bakmakta, Komünizm propagandası alabildiğine çalışmakta, millet kahve köşelerinde tembel tembel oturup parti münakaşaları ile meşgul olmaktadır.

Sayfa 8Kitabı okudu