Gönderi

Ne zaman? Hiç bitmiyor değil mi günlerimiz? Dertlerimiz, işlerimiz, hastalıklarımız, borçlarımız, düğünlerimiz, okullarımız, sınavlarımız… Hep hayatımızda bahaneler üstüne bahane, olmazsa olmazlar üzerine kurulmuş bir ömür. Ne zaman gideceğiz Allah’ın huzuruna? Ne zaman sıra gelecek onun kapısına? Ne kadarda çabuk unutuyoruz? Kaybettiğimiz yakınlarımızı, Bir yaşlınında bir zamanlar genç olduğunu, En yakınım, dostum, eşim, çocuğum dediğimizin bir anda kaybolduğunu, Olmayan sağlıkta olan paranın vermediği mutluluğu, En ufak bir ağrımız, hastalığımız geçmediğinde o içimizdeki korkuyu, Yerin altındaki bir sarsıntı ile binlerce insanın yok olduğunu, Ne zaman anlayacağız bu hayatın, bu günün, bu saniyenin tekrarı olmayacağını? En güzel eşi, en çok para kazandıran mesleği hatta giyeceği kıyafetin bile derdine düşmüş biz nasıl oluyorda dönüp dolaşıp gideceğimiz yer için bir çivi bile çakamıyoruz? Ne zaman hatırlayacaksın içindeki Allah demek isteyen o sesi? Şu yazıyı bile okuyabilmenin nasıl bir nimet olduğunu ne zaman düşüneceksin? En önemli toplantına, işine, sınavına, otobüs biletine kurulan alarmın, sana seni veren için kurulmayacaksa huzurda ne diyeceksin? Bir ayet gelsin aklına “Keşke toprak olsaydım.” (Nebe Suresi 40. Ayet) Keşke… Keşke demeden Allah diyebilsen ey kalbim. Çalışmadan, karşılığını vermeden maaş bile talep edemediğin dünyada, nasıl olacakta Rabbinin karşısında af dileyeceksin…
··
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.