Gönderi

Aşağılamak - aşağılanmak
Alıntılamak arzusuna kapıldığım çok cümle vardı, bu yüzden tümünü bırakıyorum yazının. "Aşağılamak bizim milli hasletimiz. Ana babalar çocuklarını, abiler kardeşlerini, müdürler öğrencilerini, patronlar işçilerini, okuyan okumayanı, okumayan okuyanı, sözelci sayısalcıyı, sayısalcı sözelciyi, klasik müzikçi popçuyu, mühendis öğretmeni, doktor hemşireyi, memur halkı, tüccar memuru, tiyatrocu diziciyi, sinemacı komedyeni yani az ya da çok herkes herkesi aşağılar bu ülkede. Fakat son yirmi yılda bu haslet ziyadesiyle kurumsallaştı ve meşrulaştı. Bunu yapan da belli. Yanına arabeskçiyi alıp operayı, zanaatkarı alıp ressamı, soytarıyı alıp tiyatrocuyu aşağılamayı adet haline getirdi. Ulan bu devletin açık ara en temiz, en asil, en liyakatli ve devlet fikrine hakkıyla sahip mensupları olan diplomatları monşer diye aşağıladı. Sadece beyefendinin kendisi değil takipçileri de aşağıladı. Mesela kendisine pek bir hayran ve aşık bir abimiz vaktiyle iş takibi için teklif ettiği rüşveti kabul etmeyince beni aşağıladı. 'Ne falsomu gördün de ahlaksız olduğuma karar verdin,' dediğimde 'sen kirada oturuyordun değil mi, bu kafayla on yıl sonra da kirada otururursun, mal geldin mal gidiyorsun,' diyerek aşağıladı hem de. Hadi o abi uzaktan tanıdıktı. Ulan beni babam bile aşağıladı. 'Senin gibiler tarihte hep olmuş ama az olmuş çok şükür,' deyip kendince beni hoş gördü. Boğazından zerre haram geçmediğine emin olduğum adam sağda solda onca gurur duyduğunu söylediği oğlu olduğum halde, inandığı cehaleti yüzüne çarptığım için beni aşağıladı. Gerçi babam beni küçükken de 'okuduğu kitaplardaki adamlar kılıklı herif,' diye aşağılardı. Yıllar sonra 'bizim istediğimiz gibi olsaydı bu kadar iyi olmazdı,' dediği halde. Allah'ın işi ama babamı da şimdilerde güya büyükelçilik yapan bir celep aşağılamıştı mesela. Babamın vaktiyle bana 'beni niye bu kadar severler biliyor musun,' diye sorup sonra beklemeden 'çünkü onlardan bir şey istemiyorum,' dediğini anlatmıştım da güya büyükelçi kokuşuk 'senin baban da tam malmış,' deyivermişti. Şimdi böyle birine ne desen boş ama diğer yandan bizde mallık aileden demek ki diye geçirmiştim içimden. Ama babamı da aşağılayanın onun davadaşı olduğunu hatırlayınca şöyle göğe bakıp bir gülümsemedim değil. Gördüğünüz gibi aşağılama tarihimiz epey bir köklü. 'Ev danasından öküz olmaz,' diye bir söz vardır bizde. İşte bunlar hep aşağılama hasletimizin pek görkemli mirası. Bunca aşağılama geleneğinin kuramcısı, garantörü olan beyefendi bu milli hasletimize TSE standardı kazandırmışken bir kısmı da hep kayırmıştır elbette. Mesela eşeğe, damacanaya sulananı, içine mahkûm edildiği ezeli hıncını bronz bir büstten çıkarmaya çalışanı, karısını aldatıp kayınvalidesiyle kaçanı, kendisine emanet edilen Kuran talebesine halleneni, daha bir kaç yıllık evladını gözünü kırpmadan köprüden atanı, taksisine binen müşteriyi dağa kaldıranı, milletin anına koyanı, kendisine şifa verecek doktoru öldüreni, kızını üç kuruşa peşkeş çekeni, devlete emanet edilen öksüz ve yetimleri pazarlayanı, özürlüye tecavüz eden softayı, evladına sadece kinini miras bırakan ebeveyni, batıl inancıyla artık ekonomisini yaşatan neferleri, atalarının dinini kutsal belleyen cahili, irfan meclislerini işletmeye döndüren tarikat simsarlarını, yalancı tarihçileri, hırsız romancıları, ağlak ezgi pezevenklerini adeta bir kutsal emanet belledi. Yalnızca özel günlerde hatırlayıp sadaka dağıttığı bu asalakları, parazitleri yılın her günü, her saati başımıza kaktı. Bu yalnızca dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi basit bir anti-entelektüalizm değil organize bir eğitim, terbiye düşmanlığıdır işte. Bırakın normal zamanı siz hiç bir seçim zamanında herhangi bir entelektüelin, bir sanatçının ayağına giden, ona akıl danışan bir siyasetçi gördünüz mü? Ama taksiciler odasına kadar her yere koştura koştura gideni bol. Bir taksicinin entelektüelden, bir tarikat soytarısının sanatçıdan daha değerli olduğu bir ülkede başka bir aşağılama örneği vermeye gerek var mı? Diğer yandan entelijansiyasımız da pek masum değil gibi. Varlığını bilinmezlik toprağına gömenlere, kendi kürsüsünde talim terbiye eyleyip, kendi gökkubbesinde vakarıyla bu karanlığı aydınlatanlara sözüm yok. Ama ortada görünen, görünmeyi bırak gözümüze gözümüze girmeye çalışan entelejansiyamızı kuşatan sari bir aşağılık kompleksine yıllardır vakıfız çok şükür. Bu da bize şunu gösteriyor; memleketin insanları cahillikleriyle yüzleşmek, ondan kurtulmak için okumuyor, cahilliklerini makbul hale getirmek için okuyor. Tam da bu yüzden Heidegger 'i diline pelesenk etmiş ırgat, Skinner'dan ders almış simsar, İbn Arabî'yi zinmetine geçirmiş cazgır, Spinoza'yı ahbabı gören soytarı, Gazali'yi nefsine uşak belleyen mürtekip, Sloterdijk'in halifesi gibi davranan hasisle dolu memleket. Vaktiyle bir genelkurmay başkanı Gramsci'yi cümle içinde kullandı diye kırk gün kırk gece bayram yapılan bir ülkeden söz ediyoruz lan neticede. Böylesi görkemli bir kompleksin kılcal damarlarımıza kadar sirayet etmiş bir aşağılamadan neşet ettiğini bilmemenin imkanı var mı! Düşünün vaktiyle İBB başkanlığını Ekrem İmamoğlu kazandığında, sanki benim sayemde kazanmış gibi, beni arayıp 'ne olacak şimdi, İstanbul'da her yer çöp dağı olacak, metrolar duracak, mutlu musun,' diye sitem eden tasavvuf profesörü gördü bu gözler. Ki kendisi hurafelerle tahkim edilmiş Türk İslamına müntesip memleket kadınlarını 'bunlar da cennet tavukları işte,' diye aşağılayacak kadar da irfan sahibiydi! Ağdalı Türkçesi, hicaz makamında üslubuyla, saygın üniversitelerde, TV'lerde geleneğimiz, mimarimiz, kültürümüz, irfanımız diye poz kesen sonra da 'vay efendim onun yazısı nasıl benim yazımdan önce olur,' diye kıyamet koparan merdiven altı dervişler gördü. 'Bu memurlar hep böyle sanattan kültürden anlamaz kaba adamlar, beni bitirmek istiyorsunuz bunu biliyorum ama ahdim olsun ben de bunu cumhurbaşkanına ileteceğim,' diye tehdit eden koca koca, ödüllü mödüllü yönetmenler gördü. Hem ne zamandır bildiğini söylemek aşağılamak oldu. Asıl aşağılamak Deli Emin'in Götü gibi dizilerle millete kimlik kazandıracağına inanmaktır. Asıl aşağılamak bütün hastalığıyla sürünen bir topluma durmaksızın ne kadar da yüce olduğunu söylemektir. Asıl aşağılamak sağlığında bir kulübe bile imar etmesine müsaade etmediğiniz mimarlara büyük büyük ödüller vermeye cüret etmektir. Asıl aşağılamak gönlümüz Ali'yle deyip insanların gözünün içine baka baka Muaviye'yle ortaklık etmektir. Asıl aşağılamak donunun yırtığını görmezken kıçını döndüğün poyraza yalandan dayılanmaktır. Ne zaman bunlardan dem vurulsa vay efendim sen halkı aşağıladın! Hadi oradan! Halk dediğin çocuk mesabesindedir evladım. Bir çocuk tabii ki değerlidir, kıymetlidir, mübarektir ama sen evinin idaresini çocuğuna bırakan ebeveyn gördün mü, ciddi meselelerde çocuğuna danışan anne bana gördün mü, çocuğunun her dediğini yapıp pişman olmayan aile gördün mü! Yani kardeşlerim, Romalılar; halkı aşağılamak dediğiniz bizim milli sporumuz. Her şeyi üzerimize alınmakta ama asıl alınması gerekeni alınmamakta mahir bir millet olarak bunu karşımızdakine yansıtmakta da pek başarılıyız. Temel bir kural vardır. Seninle başkasının dedikosunu yapan başkasıyla da senin de dedikodunu yapar. Yani aşağılamayı adet edindiysen aşağılanmaya da ses etmeyeceksin. Hele kendi ahlakının altında ezilip büzülmüşken yine de insan olarak, kendi çapında entelektüel olarak, vicdan sahibi bir aydın olarak memlekete dair bir şeyler söyleyeni ağzına bile alamayacaksın. Onları anlayacak nasipten mahrumsun bari iki dakika efendi dur da, ünlü bilge Sedat Peker'in buyurduğu gibi gayretullahı incitme!" Usuyitik
··1 quotes·
463 views
Gülhnm okurunun profil resmi
Kendini yüceltme ihtiyacından dolayı Aşağılık kompleksinden kaynaklı bir durum
Mehmet Emin Alperen Kılıç okurunun profil resmi
Doğru. Fakat bu gözlemlenebilen sebep. Ve insanın klasik arızalarından. Yeni bir hikaye değil. Sebebin sebebine gitmek gerek sanki. Sebebin sebebinden kastım, bu hikayeyi bu derece cari kılan siyasi, iktisadi, toplumsal ettirgenler. Bunların peşine düşmek meseleyi giriftleştiriyor ister istemez.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.