Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Edebiyat
Arapça edeb sözcüğünden türetilen kavram ilk kez Şinasi tarafından günümüzdeki anlamıyla, bir sanat türünün adı olarak kullanılmıştır. (...) Günümüzde edebiyat kavramı şu anlamlarda kullanılmaktadır: 1- Düşünce, duygu, olay ve imgeleri güzel ve etkili bir biçimde anlatan söz sanatı. 2- Bu sanatın ilkelerini, kurallarını ve bu yolda oluşturulmuş ürünleri inceleyen bilgi dalı. 3- Bir çağda, bir dilde yaratılmış, sözlü ya da yazılı, sanat değeri taşıyan yapıtların bütünü. 4- Herhangi bir bilim dalıyla ilgili yazı ve yapıtların tümü (Türkçede bu anlamda genellikle literatür sözcüğü kullanılmaktadır). Ayrıca deyim olarak edebiyat yapmak, bir konuda gereksiz, boş, süslü söz söylemek anlamına gelir. Yalnız bu tanımların, bir sanat olarak edebiyat kavramını nitelemeye yetmediği belirtilmelidir. Söz gelimi birinci tanım edebiyatın konusunu, kullandığı aracı ve bunun kullanılış biçimini vermektedir ama sanat olarak edebiyatın ne olduğunu açıklamaya yetmez. Çünkü edebiyat, öteki sanatlar gibi, tarihsel süreç boyunca gelişip değişen nitelikler taşır. Nitekim tanımdaki “güzel ve etkili” sözlerinin yüklendiği anlam da yalnız çağlara göre değil kişilere göre de değişir. Üstelik edebiyatın ne olduğu üzerinde düşünenler, belli kuramlar öne sürenler kimi özellikleri, nitelikleri önemli sayıp tanımlarında bunlardan yola çıkarlar. Bu özellikleri taşımayan bir yapıtı edebiyat ürünü saymazlar. Oysa aynı doğru, edebiyat yapıtı için başka özelliklerin varlığını gerekli sayan karşıt anlayış için de doğrudur. Edebiyatı duyguların anlatımı sayan sanat anlayışıyla duyguyu yadsıyan görüş hangi doğru tanımda birleşebilir? Öyleyse burada söz konusu olan edebiyat kavramının nelere işaret ettiğini bilmek, sanat türleri arasındaki yerini belirlemektir. Belli başlı edebiyat kuramları ve anlayışları şunlardır: Sanatı bir yansıtma olarak yorumlayanlara göre edebiyat, dünyaya tutulmuş bir aynadır; toplumu, gerçekliği yansıtır. Dolayısıyla da insanı, yaşamı açıklar. Yansıtma kuramını benimseyen kimi düşünürlerse bunu yeterli bulmaz, edebiyatın eğitici bir nitelik taşıması gerektiğini öne sürerler. Onlara göre edebiyat yapıtı gerçekliği yansıtmakla yetinmemeli, toplumsal ya da siyasal açıdan insanları eğitmeli, bilinçlendirmelidir. Bu görüşlere bağlı olarak bir edebiyat yapıtının değerlendirilmesinde iki ölçüt geçerlidir: Gerçekliğin yansıtılışındaki başarı ve okur ya da toplum üzerindeki etkinin niteliği. Anlatımcılar ise sanatçının duygularını dile getirmesinin, aktarmasının önemli olduğunu öne sürerler. Burada da okuru eğitme söz konusudur ama bu duygusal bir eğitmedir. Böyle olunca anlatım ve aktarım ile aktarılan duygunun ahlaki açıdan değeri ölçüt olarak kullanılmaktadır. Duygusal etkiyi savunanlar, sanatın, dolayısıyla edebiyatın estetik zevk vermesi gerektiğini söylerler. İşlevi bu olan sanat, onlara göre başka amaçlara hizmet edemez. Üstelik güzel, estetik değer gibi şeyler bizim dışımızda değil, içimizdedir. Bu nedenle de güzellik ölçütleri özneldir. Biçimciler ise edebiyatın asıl işlevinin estetik yaşantı uyandırmak olduğunu savunurlar. Ama bunu doğuran, yapıtın yapısındaki biçimsel özelliktir. Edebiyat yapıtları çeşitli etkiler uyandırabilirlerse de asıl biçimlerinden dolayı sanat değeri taşırlar. Bu nedenle de ancak yapısal ölçütlerle değerlendirilebilirler. Edebiyatın başlangıcına ilişkin sorular, bizi, genelde sanatın başlangıcına götürmektedir. Sanatın doğuşuysa insanın yeryüzünde var oluşuna, (...) insanın doğayla savaşımına dek uzanmaktadır. Doğayı dönüştürmeye yönelik, yaratıcı bir çalışmadır burada söz konusu olan. Ama insan bununla yetinmez, doğada bulunmayan nesneler yapmaya başlar. Böylece araç yapımıyla karmaşıklaşan çalışma düzeni yeni bir bildirişme dizgesini de gerekli kılar ve dil ortaya çıkar. Araştırmacılara göre bu dil ilk aşamada müzik ve dansla birliktedir. Başka bir deyişle ritmiktir, ezgisel bir vurgu taşır, el kol hareketleriyle bütünlenir. İşte edebiyatın başlangıcını da bu aşamada aramak gerekmektedir. Çünkü onun anlatım aracı dildir. Toplumsal gelişime bağlı olarak dille birlikte serpilir, türlere ayrılır. (...) Atilla Özkırımlı, Türk Edebiyatı Ansiklopedisi
·
48 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.