Sitede, arkadaş çevremde, kitapçılarda, internette; her yerde duyduğum bir kitaptı Parfümün Dansı. Okumadan önce her zaman yaptığım gibi yorumlara baktım, herkes tarafından beğenilen bir kitap olduğunu gördüm. Sitedeki incelemelerde de herkesin beğendiğine tanık oldum.
Ben farklı arayışlar içinde okuduğum için midir bilmem, aradığımı bulamadım. Evet konu özgündü, karakterler sıradışı idi, yazıldığı zamanın ötesinde bir kitaptı, zekice bir kurguydu.. Bunlara katılıyorum, herkes gibi düşünüyorum bu konuda. Ancak abartıldığı kadar iyi bulmadığımı da söylemek istiyorum.
Kitabı bölümlere ayırarak incelemek istiyorum ben. İlk bölüm benim gerçekten beğendiğim, karakterleri iyice tanıdığım kısımdı. Kral Alobar'ın başına gelenleri büyük zevkle okudum. Ölümsüzlük arayışını, ölüm hakkındaki düşüncelerini haklı buldum. (Her karakterden bahsetmeyeceğim sadece bölümlerde öne çıkanlar yeterli olacaktır bana kalırsa.)
İkinci ve sonraki bölümlerde de karşımıza çıkan Pan vardı bir de. Hepimizin bildiği Pan evet; hani Yunan mitolojisindeki şehvet simgesi Tanrı Pan. Ve altı keçi, üstü insan olduğundan onunla birlikte gelen 'kokusu.' Hikaye boyunca Alobar ile yolu kesişti, Fransa ve Amerika'ya Alobar'ın peşi sıra gitti Pan. (Amerika'ya da birçok serzenişte bulunmuştu bu kısımlarda yazar) Ve böylece kokusuna dayanamadıkları Pan'a, bu kokuyu bastırmak için parfüm yapmaya karar verdi ikili. (Kitabın ismini de verdiği yıllar boyu dans ederek sahibini beklemeye başlayan parfüm)
Yine bu bölümde Alobar ile yolu kesişen Kudra. Alobar'ın sevgilisi, kokulara tutkun Kudra... Herkesin formülünü aradığı kokusuyla, ölümsüzlüğün peşinden giden Alobar'a eşlik ediyor cesurca.
Hepsinden önemlisi kitabın bence esas kahramanı 'pancar.' Öyle ki ilk önce Pancarın Dansı olarak basılmış kitap. (1985, Kelebek Yayınları) Öyle kalsa daha doğru olurmuş aslında. Zira pancar her an ana karakter konumunda her yerde ve her zamandaydı.
Bu kadar anlattın, beğenmediğin neydi diye soracaklara kısaca anlatayım diyorum.
Öncelikle bazı kısımlar oldukça sıkıcıydı, konu uzasın diye yazılmıştı adeta. Aynı cümleler birçok sayfada karşıma çıktı, tekrarlardan hoşlanmayan ben doğal olarak bu anlarda sinir hastası oldum. Bir günde okunacak, ilgi çekici bir kitaptı evet ama bir kitabı her yönüyle beğenmediysem ve birilerine anlatmak için can atmıyorsam bir şeyler eksik gelmiştir bana mutlaka. Beğenenler neden beğendi diye sorgulamıyorum, tabi ki herkesin aradığı başkadır kitaplarda. Demek ki ben aradığımı bulamamışım diyorum...