Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"ZOR"UNLU VEDA
“I was the girl who was on your side.”~ Shootout-Izzamuzzic Gitme fikrini aklımdan bile geçirmeyeceğim yerlerden uzaklaştığım günler harabe gibiyim. Ve bugün harabeyim. Evim yıkılmış, bahçem aşınmış, çiçeklerim koparılmış, bahar gitmiş kış gelmiş ve bunu en sevdiklerim yapmış. Bir gün yoluna çiçekler serdikleriniz sizin çiçeklerinizi kopartabilirmiş. Canım dediğiniz en çok yakarmış canınızı evet ama bu kadar acıması normal miymiş? Soralım bilenlere, yaşayanlara ve yarası kanayanlara, yıllar geçmiş olsa bile kanayanlara. Tahminimce bu kan durmaz. Çünkü: En ihtiyacı olduğunda yanında olduğunuz, birlikte ağlamayı göze aldığınız, uykunuzu ve zamanınızı harcadığınız, hayatına dokunduğunuz insanlar size bu denli yabancılaşamaz. Doğanın kanunda da var mı bu? Yoluna çiçekler serdiğiniz, sırf mutlu olsun diye farklı muameleler yaptığınız, kötü olduğu için bütün derdinizi bir kenara koyup yanına koştuğunuz o insan nasıl sizi yıkıp gidebilir ve yıkılmanızı dert etmeyebilir ki? Filozofların buna bir kuramı var mıdır? Birlikteyken doyasıya eğlendiğiniz, karnınız ağarıncaya kadar güldüğünüz insanların sesini uzaktan duyacak raddeye gelemezsiniz, bu kadar yabancılaşamazsınız. Yüzü düşünce sebebini bile soramadan fark edebilecek kadar yakınken göz göze gelip gülümsemeyecek kadar aranız açılamaz. Birini gözden çıkarmak çok çaba gerektirir, peki göz göre göre yıkılmasını izlemek? Buna ekstra bir vicdan yoksunluğu ve hissizlik gerekmeli. Birinden kopmak sadece onun sizinle olan bağını koparmak mıdır? Şüphesiz daha fazlası… Canınızın yandığından, derdinizden, neşenizden, bilinmez hallerinizden, gülüşünüzden ve ağlayışınızdan habersiz bırakmaktır. Onu sizsiz bırakmaktır. Bu yüzden bu yaranın kanı durmaz. Bazı gidişlerin nasılı ve niyesi olmaz. Öyle gerekmiştir. Sizde istemezsiniz, canınızı bırakır gidersiniz ama gitmişsinizdir. Geride kalan kalmıştır ve gitmişsinizdir. Kalan mı giden mi felsefesi bu konuda işlemez çünkü gideni belli değildir. Birini gitmesi için iteklemek de “gitmek” değil midir? Peki, gitmeye mecbur kaldığı için giden “kalan” değil midir? Kim gitti kim kaldı tartışılır ama içimde kopanlara bakılırsa bu yıkılış kolay toplanmayacak. Bu enkazı kaldırmak o kadar kolay olmayacak. Suç aramak bazen lanettir. Seni dinlemeyecek insanlar için haklı olmanızın hiç ama hiç önemi yoktur. İnsanlar sizi anlamak istediği kadar anlar ve dinledikleri ancak anladıkları kadardır. Bu yüzden haklı olmak bazen çaresiz olmak demektir. Bir sayfa açmak istedim, en sevdiklerimin bu sayfaya geçmesi çok kolaydı, iyi hissetmek çok kolaydı, konuşmak çok kolaydı ama onlar suçlamayı seçti. Defalarca kendimden ödün verdiklerim bana uğramadı bile , mutsuz olduğunda paragraflar döktüklerim bana bir satır bile yazamadı, günü güzelleşsin diye uzun yollar yürüdüklerim bana iki adım bile atmadı, yüzünün bir süre asık kalmasına bile izin vermediklerim beni acımla bırakıp gitti. Ama giden ben oldum, hata benim oldu, suçlanan ben oldum. Sorsan severlerdi ama bir adım bile zor geldi. Ve çok iyi biliyorum ben size bunu yapmazdım, yapamazdım. Her ne olursa olsun bu kadar acımasız davranamazdım. En çok bu his yorar insanı ve çok istemiştim beni yormamanızı... Sonra anladım gitmem gerektiğini… Ve bir ben üzüldüm gittiğime
·
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.