Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Hak, takva sahiplerinin zahiri olunca, yani onların zahir olan suretlerinin ta kendisi [ayn] olunca, (kemalatı ve övülesi şeyleri Hakk’a izafe ederek) Hakk’ı (kendi nefslerine) korunak [vikaye] kılan bu (kendileri için mekânın sözkonusu olabileceği bir zahir varlıkları kalmamış olan) takva ehli nerededir? Ve o takva sahipleri, bütün ehlullah indinde, insanların en yücesi, (zatî vahdaniyet ile nitelenmelerinden dolayı varlık ve yakınlığa) en layık olanı ve (bütün uzuv ve yetileri Hakk’ın olduğu için) en güçlüsüdür. Takva sahibi olan kişi, zaman olur ki, kendi nefsinin suretini Hakk’a korunak [vikaye] kılar (yani O’nu, kendindeki yerilesi şeyleri O’na isnad edilmeklikten korur). Çünkü, Hakk’ın huviyeti, kulun yetileridir. Böyle olunca, “kul” olarak adlandırılanı, “Hak” olarak adlandırılana korunak kılar — bilenlerle bilmeyenler ayrılsın diye. “De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak işin özünü bilenler düşünürler” [Zümer Suresi, 39/9].
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.