Gönderi

342 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 3 days
Herkese mutlu, huzurlu ve bereketli sabahlar. İncelememizi sabaha bırakmıştık, o halde başlayalım. Kemal Tahir okuma serimizin Notlar aşamasında bu defa mektuplardan devam ediyoruz. Bu mektupların konusu daha çok 1950 öncesinde Bursa’da cezaevinden Orhan Kemal’in Kemal Tahir’e yazdığı mektuplar ve 1950 sonrası yollarını birleştireceği Semiha Sıdıka’ya yazdığı mektuplardan oluşuyor. Diğer evliliği aksine (cezaevine girince yolları ayrılmıştı) bu evliliği 1973 yılındaki yazarın vefatına kadar sürüyor. Zaten bir insan en imkansız en çaresiz hapishane zamanlarında dahi kendisini yalnız bırakmayan bir insanlar özgürken neden yollarını ayırsın? En zor zamanlarda yanımızda olanın kıymetini bilmek gerek düşüncesinde olduğunu söyleyebilirim yazarın da bu vesileyle. Tabi yalnızca bu iki konu üzerinden ilerleyen bir kitap olmadığını belirtmek gerek. Daha evvel 21 eserini okuma fırsatı bulduğum Cevat Şakir ile mektuplaşmaları da burada. İçinde bulunduğu ve yaşadığı şartlara rağmen amaçlarını ve hedeflerini nasıl ifade ettiğini nasıl bir gelecek hayalinde olduğunu da öğrenme fırsatı bulacağız. Bunun yanında ilginç olan hapse girmeseydi bu kadar verimli olup olmayacağı yönündeki yorumlar. Açıkçası ben de hapse girmese bu kadar verimli biri olacağına inanmıyorum. Özel durumlar özel sonuçlar getiriyor ve içeride geçirdiği uzun yıllar ona düşünmek için pek çok fırsat verdi. Tabii ki içerde olmasını tasvip etmiyoruz yanlış anlaşılmayalım ama dışarıda günlük koşturmaca içinde bu kadar düşünüp kalemine sarılma şansı bulabilecek miydi yoksa üzerinden yıllar geçen ve kaybolup giden bir yazar mı olacaktı bunu bilemiyoruz. Bildiğimiz ise düşünme fırsatı bulduğu ve iyi eserler ürettiği. Diğer yandan Komünizm düşüncesine olan yakınlığı ve aldığı mahkumiyeti değerlendirince haliyle gerek o dönem insanlarında gerekse de günümüzde belli bir kesim tarafından hain vs. ilan edilmiş olması da düşündürücü. Eski zaman komünistlerine şöyle bir göz attığımızda ben işi bir yandan Hikmet Kıvılcımlı’ya diğer yandan Mustafa Suphi’ye kadar indirir, Cem Karaca’ya kadar çıkarım ve bu insanlara göre değerlendiririm. Yani öyle günümüzdeki sosyal medya trolleri gibi her şey hakkında fikri olan ama icraatı olmayan sözde komünistlere göre değerlendirmem. Ve bu insanların ülkelerine ihanet ettiklerini vatan haini olduklarını, askere polise kurşun sıktıklarını, silahsız insanlara silahlı eylem yaparak canlarını aldıklarını da düşünmem ve ezberden konuşarak yargılamam. Ve günümüz komünistlerinden de açıkçası bu yolda olduğunu düşündüğüm tek insan Nurullah Efe Ankut’tur. O da artık 77-78 yaşlarına geldi. Yani bir şeyleri araştırmak, ona göre doğruları söylemek gereklidir kanımca. Ayrıca komünizm propagandası yapmadığımı da belirteyim, ideolojim ile uyuşmuyor ama ben doğru bildiğimi söylemekten asla çekinmem. Burada da olanı söylüyorum. Diğer yandan mektuplara geri döndüğümüzde yazım dili çok dikkatimizi çekecek. Burada orijinaline sadık kalmak çok önemli. Şunu görüyoruz ki ideolojileri ne olursa olsun yapılan değişiklikler onları da fazlasıyla etkilemiş. Bilhassa harf devrimi sonrası gelen yeni alfabenin böyle üstün bir yazma becerisine sahip insanları da nasıl etkilediğini görmek mümkün. Tabi kitapta da bu yazım dili ile alakalı bir eleştiri var. Güncel eserlerde bu yazım dili değiştiriliyor ve buna kızıyor bu yayın da. Ancak şunu da düşünmek gerekiyor, tabii ki orijinale sadık kalmak gerekiyor ancak tek bir harf bile değişince yazılan yazıyı anlamayan insanlar mevcut, koca metinler aynı şekilde kalınca anlayanların sayısı az olacak, kitaplar okunmayacak ve satılmayacak kaygısı da bunda hakim. Hatırlayalım, Ahmet Mithat Efendi’nin hikayelerini yeniden bir set halinde yayımlayan TDK baskısı vardır ki, amacım kendimi övmek değil, benim gibi kitapları adeta ısıran insanlar bile anlamakta güçlük çeker. Daha sonra İş Bankası’nın başı çektiği yayınlar günümüz diline göre çevirip yayımlıyor da biraz daha fazla okunuyor kitaplar. Bu dengeyi de sağlamak lazım. Yazarların yazım dilini olduğu gibi aktaran bu yayına da teşekkür etmek gerek tabi. Bir de bu eserlerin bize kazandırılmasında rol oynayan Nimet Yazoğlu ve onun oğlu Cengiz Yazoğlu’na teşekkür edelim. Nimet Bey evvela bu işleri yaparken Cengiz Bey ufacık bir çocuk ve Kaml Tahir üzerine düşüncelerini babasına açıklıyor. Yıllar sonra da babasının çalışma yürüttüğü kitaba önsözü kendisi yazıyor. Bunlar önemsenmeyen ama güzel şeyler, bir teşekkür etmek de boynumuzun borcu. Borçlu kalmayalım dedik. Hepimize iyi okumalar dilerim..  
Notlar 15
Notlar 15Kemal Tahir · Bağlam Yayınları · 199421 okunma
·
145 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.