Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Devamlı Konuştuğumuz Mesele: Eğitim
Eğitim mevzusu kamuoyunun sürekli tartıştığı, milli bir mevzu niteliğinde. Tükenmeyen gündemimiz eğitim. O zaman sıkıntı nerede? Sürerkli bir gündem ise, konuşulup-tartışılıyorsa o zaman yanlışlık nerede? Burada tespit etmemiz gereken iki farklı konuşmanın-eleştirmenin-sorgulamanın olduğu gerçeğidir. Bunların doğasına dair müstakil çalışmalar da yapılabilir. Ben teferruatına girmeden açıklığa kavuşturmak için bir kaç noktanın altını çizeceğim. Eleştirel okumanın belirttiğim gibi iki çeşidi mevcut: Birincisi evcilleştirilmiş, rehin alınmış daha doğrusu mevcut düzeni, kurumsa| yapıyı var etmeye, yaşatmaya ve tahkim etmeye odaklanmış, bakışı, vaziyeti ve ufku ayarlanmış okuma iken diğeri; yapısal okuma diyebileceğimiz, kendini sınırlandırmayan, ideolojik-politik blokajlardan sıyrılmış, geniş bir perspektiften yapılan daha varoluşsal, daha ontolojik olan okumadır. Birisi araçsallaştırılmış, önceden tayin edilmiş bir sonucu gerçekleştirmeye matuf iken diğeri belirli ilkeleri-değerleri ve hassasiyetleri öncelemeyi, onlar üzerinden yürümeyi öneren bir ucu açıklığı barındırıyor. Bu iki okumanın varlığını dikkate aldığımızda sormamız gereken konuştuğumuz ve sözüm ona tartıştığımız eğitim mevzusunun ele alınış biçiminde, tartışılma şeklinde bir tuhaflık olup olmadığıdını açıklığa kavuşturmaktır. Maharetle tartışma dışı kılınan bir takım boyutları var mı meselenin? Tartışmada belirlenmiş bir takım akredite pozisyonları benimseyerek tartışmaya mı yönlendiriliyoruz acaba? Bu bakış ve yaklaşım, aşırı şüpheci ve komplocu bir hava estirmesin. Güç yetirilemeyen, karşısında çaresiz kaldığımız kadiri mutlak rolü oynayan bilmediğimiz, gizemli, ulaşılamayan bir üst akıldan bahsettiğim sanılmasın. Evet, çoğunlukla bu tarz iktidar oyunlarında faal olan operasyonel bir akıl vardır. Belirli çekinceleri muhafaza etmek kaydıyla buna üst akıl da denilebilir. Benim altını çizdiğim husus, bir üst aklın mevcudiyetini abartan, onun manipülasyonlarının büyüklüğüne vurgudan ziyade o mevcudiyet içerisinde yitip giden bir etkisiz mevcudiyete işaret etmektir. Ama çoğunlukla tartışma alana ilişkin egemen algının cenderesinde blokaja alındığından onun dışına çıkmak, tartışmayı onun ötesine taşımak zannedildiğinden çok daha zor geliyor. Zor geldiği veya bu başarılmadığı için bir namevcudiyet, bir etkisizlik, bir nesne hâli egemen. O yüzden cari sisteme ilişkin dile gelen eleştiriler ve sorgulamalar başka bir zihnin, başka bir dünyanın terennümleri oluyor. O yüzden bu terennümler dile geldiği ağzın, bilincin varlığına ilişkin bir ilişkinin tesisini gerçekleştirmiyor. Tersine dile geldiği ağzın, bilincin ve dünyanın aleyhine işleyen bir işlev görüyor çoğunlukla. Bu yüzden meselenin ne olduğunu, konuştuğumuz şeyin ne olduğunu bilmek, anlamak, klişeler, ezberler ve egemen kodifikasyonun vaziyeti görülmeden gerçekleştirilemez.
Sayfa 87-89
·
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.