bâb: (a.i.c. ebvâb) 1. kapı.
bâbûne, bâbûnec: (f.i.) papatya.
bâd-i hazân: sonbahar rüzgârı.
bâd-i hevâ: bedava.
bâde: (f.i.) 1. şarap; içki. (bkz: bâd). 2. meç. aşk, Allah sevgisi. 3. halk hikâyelerinde Hızır'ın kahramanlara ve bâzı saz şâirlerine rüyalarında sunduğu içki.
bâh: (a.i.) şehvet.
bahâ: (a.i.) 1. güzellik, zariflik. 2. parıltı. 3. alışma, dadanma.
bahâ-dâr: (f.b.s.) kıymetli, değerli, (bkz: bahâ-gîr, bahâ-lî).
bahâdır: (f.i.c. bahâdırân) cesur, yiğit.
bahâr: (a.i.) 1. güzellik. 2. s. güzel. 3. sığırgözü, papatya; sığır papatyası, sarı papatya. 4. put. (bkz: çelîpa, sanem). 5. atılmış pamuk. 6. ölçek. 7. karanfil, tarçın, karabiber gibi kokulu şeyler.
bâis-i bâdî: aslını, esasını bulan, sebebolan.
bâkî: (a.s. bükâ'dan) ağlayan, (bkz: gir-yân).
bâkîde: (f.i.) 1. yakut [kırmızı, sarı, eflâtun renklerindedir]. 2. (bkz: bâkend).
bânû: (f.i.) 1. kadın, hâtûn, hanım.
Âteş-bâr: ateş yağdıran.
Şûle-bâr: ışık saçan, serpen.
Hûn-bâr: kan döken.
Eşk-bâr: göz yaşı döken.
bârân: (f.i.) yağmur.
bârûdî: (f.s.) koyu gri.
bed-bînâne: (f.b.zf.) hiçbir şeyi beğenmeyen, her şeyi fena gören adama yakışacak surette, kötümserce.
bed-bînî: (f.b.s.) fena görürlük, kötümserlik.
bed-endîş: (f.b.s.) kötülük düşünen.
bed-güher [gevher]: (f.b.s.) içi, tabiatı fena, soysuz, mayası bozuk.
bed-gümân: (f.b.s.) her şeyden şüphe eden, şüpheci, septik.
bed-hâh: (f.b.s.) her işin fenalığını isteyen.
bed-hâhâne: (f.b.zf.) kötülük, fenalık isteyene yakışacak surette.
bed-hâl: (f.a.b.s.) hâli kötü, düşkün.
bed-hisâl: (f.a.b.s.) hasletleri, huylan kötü.
bed-hu[y]: (f.b.s.) 1. kötü huylu, huysuz. 2. i. kötü huy.
bed-mâye: (f.b.s.) soysuz, sütü bozuk.
bed-meniş: (f.b.s.) kötü huylu, kötü tabîath.
bed-mihr: (f.b.s.) iyilik etmeyen, insaniyetsiz.
bed-nâm: (f.b.s.) kötü adlı, fena tanınmış, adı kötüye çıkmış.
bed-nesl: (f.a.b.s.) soysuz, aslı fena, rezil.
bed-nigâh: (f.b.s.) kötü bakışlı.
bed-nihâd: (f.b.s.) rezil, aslı bozuk, soysuz.
bed-nijad: (f.b.s.) aslı, soyu bozuk, bayağı [kimse].
bed-pesend: (f.b.s.) 1. kötülüğü metheden, kötülüğü beğenen. 2. müşkülpesent, güçbeğenir.
bed-peymân: (f.b.s.) andında, sözünde durmayan, sözünün eri olmayan.
bed-şükûn: (f.b.s.) uğursuz.
behâmîn: (f-i-) bahar mevsimi.
behişt: (f.i.) cennet, uçmak, (bkz: adn, bihişt, fırdevs). behişt-i dünyâ.
behrâm: (f.i.) 1. Merih yıldızı. 2. Acem pehlivanlarından birinin adı. 3. Iran hükümdarlarından bir kaçının adı ki en meşhuru , yaban eşeği avına pek düşün olan "Behrâm Gür" dur.
beng: (f.i.) 1. afyon gibi uyuşturucu ve keyif verici "ban" denilen bir nebat ve bunun tohumu, esrar, (bkz: bene). 2. küçük çitlen-bik. 3. atlas üzerine işlenmiş sırma çiçekli bir nevî kumaş.
berâsin: (a.i. bürsün'ün c.) yırtıcı hayvan pençeleri.
berberî: (a.s.) Berber kavmine mensup olan, Afrika'nın bütün kuzeyinde -Mısır hâriç- oturan halktan olan.
Hâne ber-dûş: (evi omuzunda) serseri.
berfîn: (f.b.s.) kardan, kar ile ilgili.
bergüzâr: (f.b.s.) hediye, hâtıra, andaç.
Berîn: pek yüksek, en yüce.
Bâd-i berîn: tan zamanı esen yel. 2. yarık, yırtık, delik.
ber-kemâl: (f.a.b.s.) mükemmel.
bernâ: (f.s.) genç, delikanlı, yiğit.
bernâî: (f.i.) gençlik, delikanlılık, tecrübesizlik, toyluk.
betrâ': (a.s.) kısır kadın, (bkz: beste-rahim). [kelime ebter in müennesidir].
betyâr, betyâre: (f.i.) 1. şeytan, ifrit, gulyabâni; dev. 2. düşman. 3. görülmesi istenilmeyen şey.
beydâ': (a.s.) 1. tehlikeli yer. 2. i. sahra, çöl. 3. i. Mekke ile Medine arasında düz bir yer.
beyzâ': (a.s.) 1. daha ak, çok beyaz.
bezreka: (a.i.) yol gösteren, kılavuz, delil, (bkz: bedreka).
bîa: (a.i.c. biyâ') kilise.
bîbî: (f.i.) l sayın bayan, hanım, ev kadını, hatun. 2. hala.
bî-cân: (f.b.s.) cansız, ruhsuz.
bî-devâ: (f.a.s.) devası bulunmayan, çaresiz.
bih-zâd: (f., b. s.)1. doğuşu iyi, soyu güzel, aslı temiz. 2. h. i. erkek adı; [behzâd şeklinde de kullanılır]. 3. XV. yüzyılda yaşamış İran'lı ünlü bir minyatürcü.
bil'âhire: (a.zf.) sonra, sonradan, sonunda.
billûr: (a. i.) gayet parlak ve şeffaf (saydam) taş veya pek saf ve temiz beyaz cam, kristal [Farsçası bilûr dur].
bûyâ: (f.s.) güzel kokulu.
bûye: (f.i.) özleme.
bükâ': (a.i.) ağlama, gözyaşı dökme.
bükre: (a.i.) sabah, seher, erken, tan yeri. (bkz: bâmdâd).
büşrâ: (a.i.) müjde, sevinçli haber. (f.i.). 1. put. (bkz. çelîpâ,
bütân: (f.s.) 1. putlar. 2. s. güzeller.
büteyrâ': (a.i.) 1. Güneş, (bkz: hurşîd, mihr, şems). 2. sabah.