Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

208 syf.
·
Puan vermedi
Kitap Finlandiya’nın yozlaşmadan kurtuluş ve kendi kendine yükselişini anlatır. Finlandiya altı asır boyunca İsveç yasaları ve yönetim kurumlarıyla yönetilmekte, resmi dil olarak İsveççe kullanılıp Fince küçümsenmekteydi. İsveç kültürü ülkede hâkimdi. 1809’da Rusya’nın egemenliği altında Büyük Prenslik statüsü kazandı. Ama Finlandiya’da hala İsveç kültürünün etkisi devam etmekteydi. Bu da Finlandiya’da yaşayan Finler ve orada yaşamını devam ettiren bir grup İsveç halkı için yeni kimlik arayışı ve aidiyet sorunlarının ortaya çıkmasına sebep oldu. Bir ülkedeki milli benliğin oluşması ve ileriye aktarımı için en önemli araç nedir? Fin halkı da Fincenin ülke genelinde konuşulmasını sağlayarak işe başladılar. Böyle kurtuluş, yükseliş, ilerleyiş hikâyelerinde her zaman bir başkahraman vardır. Burada da başkahramanımız Johan Vilhelm Snelman.1830 yılında “Cumartesi Derneği” adını verdikleri toplantılarda Snelman ve birçok genç bilim adamı siyaset, kültür ve edebiyat alanında tartışmalar gerçekleştirerek bazı fikirleri hayata geçirmeye çalışıyorlardı. Snelman gelişmek için en önemli olanın halkı bilinçlendirmek olduğunu düşünüyor ve bu konuda mücadele veriyordu. Baskı altında yaşayan, kısıtlanmış halk yeniliğe açık değildir, ki zaten yenilenme isteğini kendi kendine bulamaz, bu durumda dışarıdan bir itici gücün halkı ayağa kaldırması gerekir. Snelman da bunun farkındaydı, aydın ve eğitimli olan kesimin halkı bilinçlendirmesi, uyandırması gerekiyordu. Tabi burada ki yükselmenin tek kaynağı aydın kesimin eğitimi, bilinçlendirmesi değildi. Halka bir şeylerin aşılanması çok önemli bir adımdır fakat halkın bunun farkına varıp gelişmek, geliştirmek için çaba göstermeye başlaması bundan daha büyük bir adımdır. Snelman ve arkadaşlarının çabaları ve halkında farkındalığıyla birlikte eskiden bataklık olarak görülen, hastalıkta kırılan adeta umutsuz bir vaka olan Finlandiya gelişip, değişmeye başlar. İlk önem verilen şey eğitimdir. Halk okuma-yazma öğrenir. Kadın-erkek demeksizin herkes bir işin ucundan tutar. Gezici kütüphaneler kurularak bütün halkın kitapları okumasına imkânlar sağlanır. Ülkedeki tiyatro binaları, müzeler, kiliseler vb. bütün yapılar halk tarafından inşa edilir. Bu yapılarda abartıya kaçılmadığını sade ama emek veren el işleri olduğunu kitapta görünce bende girip araştırma ihtiyacı hissetim. Ateneum Müzesi, Abo Sanat Müzesi ve Tampere Protestan Kilisesi gerçekten görülmesi gereken yapılar. Kitap aslında bir nevi gezi rehberi olma özelliğini de taşıyor. Okudukça gidip Finlandiya’yı görme isteği oluşuyor içinizde. Bu kadar gelişmenin kalkınmanın tek bir kişiye ya da birkaç kişiye atfedilmesi doğru bir şey olmazdı tabii ki. Hem bu halkın bütün çabasını görmezden gelmek hem de ülkeye olan bağlılığa zarar verirdi. O yüzden çoğu yerde halkın mücadelesi olarak görülür Finlandiya’nın gelişimi. Finlandiya halkı kendi ülkesini kendi elleriyle baştan yaratmıştı. Uzun zaman önce yazılmış olmasına rağmen bugün okunduğunda bile insanda heyecan uyandıran bir kitap. Sadece Fin halkı için tavsiyeler içermez aslında kitaba doğru yerden bakarsak. Her toplumun ihtiyacı olan şey ilk olarak eğitimdir. Buradaki eğitimden kasıt okullarda ders görmek değil, kişisel olarak gelişmek ve bunun için istekli olmak. Eğitim günümüzde bütün toplumlarda hala problem yaratmaktadır. Üniversite mezunu olunca eğitim hayatımız ve eğitimle bütün ilişkimiz biter. Çünkü üniversite mezunu olmak bizim çok bilgili olduğumuzu gösterirmiş gibi bir algı söz konusu. Mesele aslında lise, üniversite, ilkokul meselesi değil. Bireysel olarak insanın öğreneceği, eğitilmesi gereken alan bitmez. İnsan ömrü boyunca öğrenir, eğitilir ve eğitir. Eğitimin sürekli ve zamansız olduğunun en güzel örneği aradan yıllar geçmesine rağmen bu kitaptan bir şeyler öğrenebiliyor olmamız.
Beyaz Zambaklar Ülkesi
Beyaz Zambaklar ÜlkesiGrigory Petrov · Ayrıntı Yayınları · 201799,2bin okunma
·
65 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.