Gönderi

TEFSÎR-İ SÛRE-İ İHLÂS - İhlâs Sûresi Tefsiri ve Şerhleri
Hâtime Bu sûre-i şerifedeki hakâyık-ı âliye sûret-i icmâlide ber-vech-i âti derc-i sutûr edilir: “Hüve” tabirinden başka bir sûretle ifade edilemeyen ve hüve’den baş- ka bir ismi olmayan hüviyet-i mahza’ya işaretten sonra bu hakikat akre- bu’l-levâzım olan ve beyan olunduğu üzere tarif ve tavzîhte en kuvvetli olan ulûhiyetle takip olunup badehu “ehadiyet” zikr u îrad olundu ki bun- dan iki fâide-i azîme müstefad olunmuştur. (Bu fâideler yekdiğerinin mü- temmimidir.) a) “Mukavvimâtın zikriyle tarif-i kâmil icrâ olunmayıp niçin levâzımın zikriyle iktisar olunmuştur?” denilmemesi. (Çünkü ulûhiyet mertebesinde aslâ kesret olmadığı için mukavvimât olmamakla hadd-i tam ile tarif olu- namayacağını ‘ehad’ lafz-ı şerifi iş‘âr ve ifade eyler.) b) Ve ehadiyet, zât-ı ilâhî’nin cem‘-i vücûhtan olduğunu beyan ve ulû- hiyet, “kâffe-i avâlimden istiğna ve cem‘-i mevcudâtın kendisine ihtiyacı” mânâsına olmakla vâhid-i mutlak olmaması eczâsına ihtiyacını îcâb edece- ğinden, lâzım olan ehadiyet, ulûhiyete terdîf ve ulûhiyet, ehadiyet ile takip olunduğu, bundan da ulûhiyete ehadiyetin terettüb edeceği îzân kılındı. Çünkü her ne kadar “min haysu hüve hüve ulûhiyet” ehadiyeti muktezi ise de ehadiyet, ulûhiyeti muktezi değildir. Bundan sonra, mânâ-yı ulûhiyet’in tahkiki zımnında “vücûb-i vücûd” veya “mebdeiyyet-i küll” mânâlarına olan “samediyet” îrad olundu. Badehu, kendisi gayrdan tevellüd eylememiş olmakla gayrın da kendi- sinden tevellüd eylemediği ve her ne kadar zât-ı ulûhiyet cemî‘-i mevcu- dâtın hâlıkı olmakla kâffe-i mahiyâta ifâza-i vücûd eylemiş ise de vücûd-i ilâhîsi gayret-i eser-i feyzi olmadığı gibi, kendisi dahi bir misline ifâza-i vücûd etmediği beyan buyuruldu ve bunu dahi vücudda kendisine müsavi bir şey olmaması beyanı takip eyledi.
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.