Gönderi

Molla Sadra
Sühreverdi'den etkilenen büyük filozoflardan biri, Muham­ med ibn İbrahim el-Kavimi eş-Şirazi (takriben 1572-1640) veya meşhur adıyla 'Molla Sadra'dır. Sühreverdi gibi o da doğum yeriyle (güney Acem diyarın­ daki Şiraz) anılır. Zengin bir aileden gelir. Zamanın meşhur alimlerinden İbrahim Şirazi, Şii Safevi saltanatının sarayında bakanlık yapmıştır. Şiraz da ilk eğitimini tamamlayan Sadra, Safevi saltanatının başkenti İsfahan'da eğitimine devam etti. O sıralar İsfahan henüz başkent olmuştu. Şah Büyük Abbas baş­ kenti 1598 yılında Kazvin'den daha merkezi bir konumda olan İsfahan'a taşıdı. Bunun sonucu olarak İsfahan, Acem diyarının kültürel merkezi oldu ve bu konumunu, 1722 yılında Afgan iş­ galcilerinin şehri talan etmesine kadar devam ettirdi. Sadra bu­ rada, Mir Damad olarak bilinen, Neoplatoncu filozofve İsfahan Okulu'nun kurucusu Astarabadi de dahil olmak üzere o zamanın Roy Jackson 1 1 9 bazı büyük düşünürlerinden ders alma fırsatı buldu. Mir Damad, Sadra'nın entelektüel maharetinden bahseder. Gerçekten de bir­ kaç yıl içinde Sadra İslami ilimlerde uzmanlaştı, hatta hocalarını bile geride bıraktı. Şii öğretisinin iki dalında, yani nakil ve akılda uzmanlaştı. Nakli ilimler fıkıh, tefsir ve hadis ilimleridir. Akli ilimler ise felsefe ve tasavvuftur. Sadra resmi eğitimi bitirdikten sonra, ilim tahsili için te­ fekkür ve züht gerekir şeklindeki Sühreverdi'nin fikrine uyarak İsfahan'ı terk etti ve Kum şehri yakınlarındaki Kahak isimli kü­ çük bir köyde inzivaya çekildi. Buna rağmen, entelektüel şöhreti sebebiyle, sarayda kalmaya devam etmek için birçok teklifi geri çevirmek zorunda kaldı. Servet ve şöhretin tuzaklarından kaç­ mak için, ihtiyarlığında memleketi Şiraz'a yerleşti ve dinii bir okulda öğretmenlik yapmaya başladı. Ömrü boyunca mütevazı ve muttaki oldu. Hayatında yedi defa hacca gitti. Yaklaşık 2200 km'lik bu mesafeyi her defasında yürüyerek katetti. Yedinci hac­ cından dönerken Basra'da vefat etti. Hanedanlık sarayının getireceği şöhretten uzak kalsa da bu onu velut bir yazar olmaktan alıkoymadı. Kendisine atfedilen SO'den fazla eser mevcuttur. Sühreverdi, İbn Sina ve eserleri hak­ kında şerhler ve farklı teolojik ve felsefi konularda özgün eserler kaleme aldı. Başlıca eserleri, Kitdbü'l-Meşdir, Cahiliye Putlarının Kırılması ve Müteal Hikmettir (Dört Sefer olarak da bilinir) . Dört Sefer adlı eseri, felsefe açısından bilhassa dikkat çeki­ cidir. Sadra bu kitabında, felsefenin teoloji ve hukuk rağmına genellikle ihmal edilen bir disiplin olduğunu öne sürer ve fel­ sefeyle dinin telif edilmesine dair bir örnek sunar. Sadra felse­ fe ve dinin aynı hakikati temsil ettiğini öne sürer. Bu hakikat ilk olarak, ilk insan olan Adem'e vahyedilmiş, daha sonra diğer bütün dinlerin peygamberlerine ve mazi ve halin filozof ve mu­ tasavvıflarına aktarılmıştır. Bu girişim hakikate kimlerin erişti- 120 Doğuşundan Günümüze İslam Felsefesi ğini göstermesi açısından kayda değerdi, ancak aynı zamanda tehlikeli bir girişimdi, zira birçok geleneksel Müslüman rahat­ sızlıklarını ifade ederek Sadra'yı küfür ve ateizmle itham etti. Sadra, filozoflarla peygamberlerin bilgi edinmeleri arasında bir fark gözetmeyerek Empedokles, Pisagor, Sokrat, Platon, Aristo ve Plotinus gibi filozofları, epistemolojik açıdan peygamberlerle aynı seviyede gördü. Kendi ifadesiyle bunların hepsi, nübüvvet ziyasından 'hikmet nurları' alan 'hikmet sütunları'dır. Buna bağlı olarak Sadr:i, peygamberler ve filozofların, Allah'ın birliği (tev­ hit), dünyanın yaratılması ve haşir gibi konularda aynı fikirleri paylaştıklarını öne sürer (ancak bu kitap durumun hiç de öyle olmadığını gösterir!). Sadra'nın epistemolojisi hakikate nasıl erişilmesi gerektiği­ ne dair soruları da gündeme getirir. İlahiyatçılara göre hakikatin sırları Allah'tadır ve O da bunları Peygamberleri aracılığıyla açar. Müslümanlar Muhammed'in (s.a.v.) son peygamber olduğunu kabul ederler, peki bu durumda yeni bilgiler nasıl edinilecek­ tir? Geleneksel görüşe göre, nihai olarak Kur'an'da ihtiyacımız olan bütün bilgiler mevcuttur. Müslümanlara düşen, bu bilgi­ yi yorumlama gayretidir. Bir genelleme olsa da bu görüş Sünni Müslümanlar arasında daha muteberdir, Sufi ve Şiiler arasında pek rağbet görmez. Sadra, (Hazreti) Muhammed'in (s.a.v.) ölü­ müyle birlikte nübüvvetin son bulduğunu kabul eder. Artık yeni peygamber gelmeyecektir. Kendisi de bir Şii olan Sadra'nın as­ len ifade ettiği şey, Nübüvvetin bitmesiyle İmametin, yani 12 Şii imamının manevi liderliğinin başlayacağıdır. Şiilere göre Müslümanlar günümüzde halen İmamlık Saf­ hası'ndadır, zira 12. İmam olan Mehdi gizlidir, henüz açığa çık­ ma zamanı gelmemiştir. İmamlar, peygamberlerin konumunda olmadığı için Sadra onları vasi olarak adlandırır, çünkü imamlar, peygamberler tarafından açığa çıkarılan hakikatin varisçisi ve icra edicisidir. Aynı şekilde, peygamberlik ilk insan olan Hazreti Adem'e kadar uzanır. İlk vasi ise Şit, yani Adem ve Havva'nın üçüncü oğludur. Bil ki felsefe ilk olarak Safiyullah olan Adem'le başladı, sonra neslinden gelen Şit ve Hermes'le ve Nuh'la devam e t t i , ziLi dünya tevhit ilmini ve Allah'a dönüşü talim eden bir insan­ dan hiç hali kalmadı. Büyük Hermes, felsefeyi farklı diyar ve ülkelere neşretti, onu açıkladı ve insanların istifadesine sundu. O filozofların babasıdır ve alimlerin alimidir... Roma ve Yunan için ise felsefe eski bir olgu değildi, zira belagat, mektup yazma ve şiir gibi alanlarda birikimleri vardı. Sonra bir peygamber olarak Hazreti İbrahim gelip onlara tevhit il­ mini talim etti. Tarihi kayıtlara göre Yunanlar arasından ilk defa felsefe yapan ve felsefeye ismini veren Miletli Thales'tir. Önce Mısır'da felsefe yaptı, sonra ihtiyarlığında Milet'e ge­ çerek felsefesini orada yaydı. Ondan sonra Anaksagoras ve Miletli Anaksimenes gelir. Onları da Empedokles, Pisagor, Sokrat ve Platon takip eder. (Sadra 1999: 153-54) Ancak On ikinci İmam'ın gizli olması ve bu yüzden icracı olamaması gibi, bu bilgiye erişim ancak Müslüman filozof ve mutasavvıflara müyesser olabilir. Bu da biraz kafa karıştırıcıdır, bu 'peygamberane' bilgiyi belli bir zamanda kimin edindiği ve bunun birden çok kişiye açık olup olmadığı belli değildir.
·
110 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.