Gönderi

520 syf.
10/10 puan verdi
*fazlaca spoiler içerir, neredeyse her cümlede*
Kitabı sadece bir aşk romanı sanıp başlarken bundan çok daha fazlası olduğunu gördüm. Bu beni memnun etti çünkü Martin'in kendi hayatını merkeze alarak yaşayacağını düşündüm, bir yandan da üzdü çünkü aslında Martin ne yaparsa yapsın o hayatın merkezinde kendisi yoktu, aşkına verdiği anlamlar vardı... Çünkü Martin'in yaşadığı aşk, ona yüklediği anlam ilk andan itibaren tehlikeli sularda olduğunu göstermişti. Birinin aşkını bu kadar ilahileştirmesi, tüm hayatını onun merkezi haline getirmesi bence iyi bir durum değildir çünkü o aşk bitince hayat da biter gibi olur. Kitapta da tam öyle oldu aslında... Martin, Ruth'u ilk gördüğü andan itibaren dedim eyvah diye. Bunun bir sebebi de daha önce kitaptan denk geldiğim alıntıların kitabın mutsuz biteceğini hissettirmesi yüzündendi. Ve kitap boyunca gelişen olaylar da bu hislerimi güçlendiriyordu. Sonuç olarak da aşk yani Ruth ondan gidince hayattan, yaptığı şeylerden aldığı zevk, Ruth uğruna edindiği hedefler, onun için kurmaya uğraştığı hayatı elde edebilmek için harcadığı çabalar, hepsi bir anda çöpe gitti. Daha doğrusu çöpe attı Martin bunları. Yani resmen aşk gitti, hayat bitti... Tabii bu hayat bitti kısmı için aslında birkaç şey daha üst üste geldi Martin için ama ben bunlardan çok aşkına bağlıyorum durumları. Çünkü Martin Ruth ile beraberken de kötü şeyler yaşıyordu, aç kalıyordu, borçlu oluyordu, yalnız kalıyordu, insanlar ona baskı yapıp duruyordu. Ama o zamanlar bunları o kadar da umursamıyor, koyduğu hedeflere ulaşmak için çalışmaya, çabalamaya devam ediyordu. Hatta zaman zaman daha da çok gaza geliyor, daha çok çalışıyordu. Bu yüzden her şeyin kopuş noktası bence Ruth ile ayrılmalarıyla beraber gözlerindeki perdenin kalkması oldu. O pembe gördüğü dünyanın renksizliğiyle kaldı birdenbire. Bu da kitapta sonun yaklaştığını gösterdiği gibi Martin'in yapacağı şeyin kendini belli ettiğini birçok sayfada görmeye başladık. Her o belli edişini okurken o kadar üzüldüm ki. Umarım düşümdüğüm şeyler doğru olmaz, bir mucize gerçekleşir, tekrar hayat sevinci geri gelir diye düşünüp durdum... uzun zamandır bir kitapta böyle boğucu ve beni üzen olayları yaşamamıştım yoğun anlamda. Aslında kitaba 10 puan vermem lazım ama içimden gelmiyor çünkü bir yanım her şeyin çok daha farklı olmasını, mutlu bitmesini istiyor ve bu yanımı görmezden gelemiyorum. 9,5 olsa onu vereceğim ama yok. 9'a da gönül razı değil... (aylar sonra ekleme: dayanamadım 10 puan verdim) Kitabı puansız bırakıyorum bu yüzden. Belki ileride duygularım değişir veya azalırsa puan eklerim, bilemiyorum. Martin'in beklediği haberler, o mektupları açarkenki heyecanları hep ben de yaşadım. Ve işler yoluna girdi derken, güzel şeyler peş peşe olmaya başladı derken, sürekli hayalini kurduğu şeyleri başarmaya başlamışken hiçbir heyecan duymamaya başlaması beni o kadar üzdü ki... o heyecan duymasa da ben o mektuplarla çok heyecan duymaya, mutlu olmaya devam ettim. Ama Martin'in hevessizliği, mutsuzluğu heyecanımın boğulmuş gibi hissettirmesine sebep oldu. Sanırım burada yazarın hakkını gerçekten vermek gerek. Çünkü bende çeşit çeşit duyguları yaşatmayı çok iyi başardı. Sadece bu olaylarda değil; çamaşırhanede çalışırken yaşadıkları yorgunluklar da öyle mesela. Okurken ben yoruldum resmen. Ya da başkalarına verdikleri sözleri tutarak onlara yardım etmesi, yardım ettiği benmişim gibi mutlu oldum. Fakat kitapta beni en çok üzen diğer şeylerden biri de Martin'in arkadaşının ölümü. Artı olarak Martin'in bu ölümün yasını doğru düzgün tutmamamasını geç, neredeyse tepkisiz kalması... Üzüldüğünü biliyorum ama gerçekten tepkisiz kaldı resmen. Bunu beklemiyordum ve daha farklı davranmasını isterdim. Ama dediğim gibi Martin tutması gereken yası bile yaşanayarak hayattan ne kadar koptuğunu belli etti zaten. Ruth hakkında pek konuşmak istemiyorum. Kendisinden haz etmiyorum ve yorum bile yapasım yok onun hakkında. Şu an bu yazdıklarım kitap incelemesinden çok kurgu ve karakterler hakkında içimi dökmem gibi oldu ama yapacak bir şey yok. Yazmam lazımdı... Kitabın başlarında özellikle Martin'in konuşma şekli beni nedense eğlendirdi çünkü kitaplardabyazım dilinin böyle kullanılmasına alışık değilim. Bir de sanırım Ruth ile Martin'in dil bilgisi gibi konularla ilgili konuştuğu bir kısım bayağı kısaltılmış. Orijinal diline baktığımda o kısmın çok daha uzun olduğunu gördüm. Çevirmen sanırım anlaşılır olmayacağı için kısaltmıştı orayı ama keşke kısaltmasaydı yine de. Ben o kısımlar okumak isterdim. Daha fazla uzatmadan bitireyim. Bu kitap okunmalı. Çok sevilen bir kitap ve sevilmeyi hak ediyor. Duygudan duyguya sürüklüyor, kurgu güzel, dil güzel, öğretici, düşündürücü yanı da var. Daha ne olsun?
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202392.8k okunma
·
65 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.