Gönderi

427 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 10 days
Vahşet Gömülmeyi Reddeder...
Suskunluğun öbür yüzündeki çığlığın tabiatı nedir? Bazı hatıraların dile getirilemez, unutulmuş ya da amnezi içinde kaybolup gitmiş olmasının anlamı nedir, önemli midir? Bu bihaber kalma rahatlığının gizli bir bedeli var mıdır?.. Uzun yıllar boyunca büyük ses getiren, Freud'dan bu yana yayımlanmış en önemli psikiyatrik eserlerden biri olarak kabul edilen "Travma ve İyileşme" isimli kitabımızın yazarı sevgili Judith Lewis Herman; Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde psikiyatri profesörü ve Cambridge Hospital'da Şiddet Mağdurları programının eğitim direktörüdür. Herman kitabımıza ilk olarak Psikanalitik kuramcılarının histeri ve travma teorileri ile başlıyan çarpıcı bir giriş yapar. Bu noktada sahneye tabii ki Freud, Janet ve Breuer çıkar. Analitik kuramların tarihsel süreçte nasıl evrildiği ve dönem Fransa'sının siyasi rejimi ile nasıl şekillendiği, 1789 Devrimi ve üçüncü Cumhuriyetin etkileri ile devam eder. Sonrasında Kardinel ve Spiegel'in tedavi teknikleri - özellikle hipnoz aktarımını yapar. Kitabın en sevdiğim yönü tarihsel akışta ve akademik çalışmalardan alınmış olmasıydı. Tek tek kaynak gösterimi yapılmış ve travma çalışmalarındaki temel akademik kaynaklar kullanılmış, muazzam bir aktarım. Sonrasında ise travma mağdurlarının deneyimlerini kısım kısım birincil ağızdan aktarıyor. İlk sayfalarda toplama kampları ve tutsaklar ele alınırken ileriki sayfalarda ev içi istismar, dayak yemiş kadın sendromu, kadınların taciz ve tecavüz travmaları - ki bu konu tarih sahnesinde çok sonra konuşulmaya başlanmıştır hatta kadınlar tecavüz hakkında konuşma cesareti gösterdiklerinde ilk aşamada bilim adamları onlara inanmamıştır. Özellikle Freud ve Dora vakasını özenle okumanızı öneririm, dönem şartlarının getirisi olarak değerlendirmek için çabalasam da beni büyük hayal kırıklığına uğrattı, ensestin nasıl olur da Oedipus olarak adlandırıldığı büyük bir sorumluluk getirisi, hastaya yönlendirilen manipülatif teknikler asla tıp camiası ile bağdaşmayan, etik olmayan durumlardır. Feministler bu noktada tecavüzü bir cinsel eylem olmaktan çok, bir şiddet suçu olarak tanımlamışlardır, bu formülasyon özellikle, tecavüzü kadınların arzularının gerçekleştirilmesi sayan görüşe karşı koymak için geliştirilmiştir. Tecavüz bir travma sendromudur, kadın bu noktada maalesef sakat kalmaktan ve ölmekten korkar, hayatı tehdit eden bir olay olarak deneyimler. Lütfen bu nokta için ekstra hassasiyet gösterilmesini rica ediyorum. Kadının toplumu ondan ziyade suçluya destek verebilir ve kurbanların maalesef çoğu zaman şöyle bir algısı da vardır : "Ben arandım, benden ötürü oldu, ben suçluyum, kendimden nefret ediyorum..." Kurbanlar tekrarlayan istismardan memnuniyet duymaz veya aranmaz. Bu sadece toplumun kaba sosyal yargısıdır veya mağdur, toplum tarafından böyle olduğuna inandırılır. Adalet ya da düzeltme arama çabaları çoğu kez daha da travmatize olmaya yol açabilir, zira hukuk sistemi tecavüz mağduruna açıkça düşmandır... İlerleyen sayfalarda da maalesef çocuk istismarı ile karşılaşıyoruz. Vaka olarak hepsiyle de bire bir hasta profili incelemiş olmama rağmen çocuk istismarı kısmında hâlâ çok zorlanıyorum. Kitapta da birincil ağızdan okuduğumuz için biraz fazla etkiliyor. Çocukluğunda istismara uğramış bir mağdur çevreye antisosyal tutumlar sergileyebilir ve yetişkin istismarına göre intihara daha eğilimli hale gelebilir. Genel olarak da travmatize insanlar yoğun duygular yaşarlar, TSSB'ye götüren bir dizi aşırı uyarılma, müdahale ve büzülme aşamalarından geçerler. Bu noktada mağdurun yaşı, cinsiyeti, kişisel esnekliği ve aldığı sosyal desteğin önemi büyük olmakla birlikte gösterdiği tepkiler öfke ve saldırganlıktan tekrarlama zorlantısına kadar uzanır. Travmatik olaylar artık dünyanın güvenli bir yer olmadığı, kendiliğin pozitif değeri ve yaratılmanın anlamlı düzeni hakkında kurbanın temel varsayımlarını tahrip eder. Akut travma mağduru olaydan sonra "kendisi değil gibi" hissederken, kronik travma mağduru kendisini geri dönülmez şekilde değişmiş hissedebilir ya da kendiliği olduğu duygusunu tamamen kaybedebilir ve uzamış travma deneyimi her geçen dakika depresif semptomları alevlendirmeye çalışır. Mağdur üçlemesi dediğimiz "uykusuzluk, kabuslar ve psikosomatik şikayetler" ortaya çıkmaya başlar. Tekrarlayan kendini yaralama ve intihar girişimleri ile devam edebilir. Buradaki en önemli nokta kronik travma sonrası ortaya çıkan karmaşık etkilerden muzdarip olan hastalar "kişilik bozukluğu" gibi yanlış bir tanı konma riski altındadır ve genellikle de semptomlar mazohistik kişilik bozukluğu ile oldukça uyumludur ancak durum öyle değildir. Bu tanıyı koyan araştırmacılar psikolojik travma literatürünü bilmeyen, sosyal olarak gerici ve ayrımcıydılar hatta APA heyeti "ben hiç kurban görmedim" gibi abes bir cümle kurdu. Böylelikle yeni bir kavram arayışına gittiler ve ismi bugün tanımlandığı haliyle "travma sonrası stres bozukluğu" oldu. Tabii bu karmaşık bir süreç kompleks uzamış travma olup olmamasına göre de farklılaşma gösteriyor. Gelelim tedavi ve iyileşme kısmına... Psikolojik travmanın merkezi deneyimleri, başkalarıyla bağların kopması ve güçsüzleşme olduğu için iyileşme, mağduru güçlendirme ve yeni bağlar yaratma üzerine temellenir. İlk olarak hasta ile güven ilişkisi kurmak, ev ödevleri ve somut güvenlik planları geliştirilmesini kapsar. Bu bağlamda bilişsel ve davranışsal stratejiler hasta merkezli olması durumu da gözetilerek kombine şekilde uygulanır. Bu süreçte hastanın kendi hayatının kontrolünü ne kadar eline aldığı, terapiye ek olarak sosyal destek sistemlerinin yeterliliği de önem arz ediyor ve iyileşme sürecini hızlandırıyor. Özellikle grup terapileri, hastalara benzer deneyimleri yaşayan diğer insanların da olduğunu gösterir ve yalnız olmadıkları hissiyatını kuvvetlendirir. Tabii ki burada ele alamayacağım yüzlerce teknik var ve bunu hasta profiline göre şekillendiriyoruz, bu yüzden o kısmı okuyucunun ilgisine bırakıyorum. Ek olarak resolution asla tamamlanmaz, önemli yaşam olaylarında travmatik hatıralar tekrar canlanabilir ancak önemli olan bireyin hayatınının kontrolünü ne derece eline almış olması ve devam edebilirlik derecesidir. Son olarak; kitabımız travma konusunda yazılmış kapsamlı temel kaynaklardan birisidir. Tez okuma sürecinde not tutarak okuduğum için bitirmek biraz uzun sürdü ancak katkıları da aynı oranda büyük oldu. Gerçekten ağır ve zihin yoran bir eser, çapraz okuma bile yaptırmadı, sadece onunla ilgilenmek zorunda kaldım :) İlgililere kitabın sonundaki kaynakçalardan da merak ettiklerini açıp okumalarını öneririm, hepsi akademik kaynak ve gördüğüm en geniş literatür taramasıydı. Alandaki bütün meslektaşlarıma, terapistlere ve psikologlara, ek olarak sosyal hizmet uzmanlarına, adalet çalışanlarına ve ilgi duyan bütün okuyuculara tavsiye ediyorum. Keyifle okuyunuz dileklerimi bu kitap için sunamayacağım maalesef ama farkındalıklarla zenginleşmek ve gelişmek için, önce kendi hayatınıza sonra da başkalarının hayatına dokunmak için okuyunuz ve okutunuz, iyi okumalar dilerimm...
Travma ve İyileşme
Travma ve İyileşmeJudith Herman · Literatür Yayıncılık · 2016314 okunma
··
1 plus 1
·
1,468 views
Seymaa okurunun profil resmi
"Şayet her bir kayıp için bir yıl yas tutulsa ve ben 107 yaşına kadar yaşasam (ve ailemin tüm üyelerine yas tutsam) bile, geri kalan altı milyon için ne yapabilirim?.." -Syf 235
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.