Gönderi

107 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 6 hours
İnsan niye mektup yazar? Kitabın ilk giriş cümlesi buydu ve kafamda hemen bir soru şekillendi. Hiç birisine mektup yazdınız mı? Yazdıysanız hisleriniz nelerdi ve neleri aktarabildiniz? Yazılan mektuplara baktığımda ve yazdığım mektuplara baktığımda kendimi hep yetersiz hissetmişimdir. Mektuplarını okuduğum insanlar, konu ne olursa olsun, bir şekilde çok iyi yazıyorlar da sanki ben bir türlü istediğim şekilde mektup yazamıyorum gibi. Neden mektup yazdığım ise genelde içimdekileri dökmek ve daha özel nedenler. Yazarın ise iki temel sebebi var kendince. Ya karşısındakinin yüzüne söylemek istediklerini utancından söyleyemiyor ve söylemekten çekiniyordur ya da karşısındakiyle oturup konuşma olanağı olmadığı için mektup yazıyordur diyor. Ben yazdığım mektuplarda iki nedenin de dışında satırlar kaleme aldığım için yazara burada katılamadım. Diğer yandan mektupların bu kadar etkileyici yahut hissettirdiği yoğun duyguları gördüğümde bir sebep araştırması yaptım kendimce. Burada dikkatimi bir şey çekti. Eğer yazar bu kitap basılacak gibi düşünerek kaleme alsa yazılarını, bu kadar doğal ve etkileyici olmak yerine daha robotça yani duygulardan uzak bir mektup kaleme alabilirdi. Ama tamamen hislerini kaleme alarak ilettiği bu yazılar doğal ve içinden geldiği gibi olduğundan daha etkileyici. Ya da biz samimiyeti, resmiyetten daha fazla seviyoruzdur. Diğer yandan böyle aşk konusunda çok farklı yorumlar var biliyorsunuz. İşte inanmayanlar olsun güvenmeyenler olsun. Bu insanlar zorluklara göğüs germişler ne bileyim birbirleri için akılları gitmiş. Bunları görünce de hayran oluyorum. Yani aşkı da sevdayı da gerçekten yaşamış ve hissetmişler. Yaşadığını zannetmek başkadır yaşamak başkadır ve bu insanlar yaşamışlar. Çoğu satırda aktarılan yazının adeta bir hissi, o hissin adeta bir tadı var ve o tadı alıyorsunuz. Ancak bu sizi üzer mi, gülümsetir mi bunu cidden bilmiyorum. Biraz kıskandırabilir ama onu inkar edemem. Bir de kitaptan ipucu verelim. Cemal Süreya yalnızca 13 gün için bu mektupları kaleme alırken bu duygusal ve anlamlı mektupların aynı zamanda kişisel gelişim yazılarına benzer mektuplar olduğunu da eklemek isterim. Çünkü Zühal Hanım’a yazılan bu satırlar onu motive etmek, hayata bağlamak, güçlendirmek amaçlı yazılmış güven ve sevgi satırları olarak karşımıza çıkar. Yalnızca bir aşığın (Zeki Müren olsa aşıkın derdi) aşkına yapacağı şekilde. Anlamlı olan bir şey varsa o da mektuplar ve onun tadını bir kere bile almış olan bizlere hitap eden satırlardı zaten. Bir de kendine mektup yazan Cemal Süreya olunca naif, Sadık Koçak olunca başka kelimeler... Ne yapalım kardeşim hoşumuza gidiyor kanımızda biraz delilik var. Şaka bir yana öyle güzel bir cümle var ki kitapta, beni çok derinden etkiledi. Yazar sevdiği kadınla kendi arasındaki ilişkiye yalnızca ‘Aşk’ demenin biraz eksik kaldığını düşünüyor. Bazı anlar ve durumlar vardır ki en iyisini yapsanız da, hazırlık aşamasını görenler hayran olsa da sanki o işi yapacağınız kişi etkilenmeyecek, beğenmeyecek gibi düşünürsünüz. Ben bu cümleyi biraz da bu benzerlikte düşündüm. Oldukça etkileyici bir cümle olduğunu da inkar etmiyorum. Ben bu kitap hakkında yazmaya devam edersem 36 sayfalık Osmanlı Padişahları isimli inceleme rekorumu egale edeceğimi de biliyor o yüzden hepimize iyi okumalar, iyi akşamlar diliyorum..      
Onüç Günün Mektupları
Onüç Günün MektuplarıCemal Süreya · Can Yayınları · 19904,694 okunma
·
95 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.