Aslı Erdoğan'ın Mucizevi Mandarin kitabındaki her cümlenin altını çizip burada paylaşmak istiyorum. Söyledikleri bu kadar mı gerçek bu kadar mı yüreğe dokunur? Bakın Aslı Erdoğan sayfa 21'de ne diyor; "Cenevre'de ki ilk gecelerimde, sokaklarda, diskolarda, barlarda sevgilileriyle sarmaş dolaş yürüyen, dans eden, öpüşen, şen kahkahalar atan 13-14 yaşlarındaki kızları görünce içim cız ederdi. İlk gençlik yıllarımı benden çalmıştı Türkiye ve onları başka hiçbir ülke geri veremezdi... Genç ve umut yüklü bakışlarla seyrediyorlardı dünyayı. Yanlarındaki delikanlılar onları sevgiyle hayranlıkla, tutkuyla kucaklıyordu. Hiç tokat yememişler ve büyük olasılıkla bir ömür boyu yemeyeceklerdi. Doğup büyüdükleri topraklar gelişip serpilmelerini, gerçek boylarına erişmesini, mevsimi geldiğinde çiçek açmalarını sağlayacaktı. Daha şimdiden küçük birer tanrıçaydı hepsi. Ülkemizde erkekler kadınlara böyle bakmıyor, böyle davranmıyordu. O yaşlarda ilk ilişkilerinden aklımda kalan "ne koparsa kârdır" türünden bir cinsellik, nedenini bir türlü çözemediğim aşağılamalar, karşımda beliren zorbalar, timsahlar, cadı yakma törenleri, orospu yaftalarıydı. Avrupa'nın orta yerinde bile Ortadoğulu kadınları bir bakışta ayırt edebilirim. Hepimizin gözlerinde derin bir korku ve hüzün var. Özgüvenimizi hiçbir zaman kazanamamışız, gururumuz Rasputin gibi yaralarla dolu." (s.21) Diğer ülkelere baktığımızda kadınlara doğdukları günden itibaren sunulan sevgi, saygı ve özgürlük hakları var. Gecenin bir yarısı dışarıda olmaları, gezmeleri, tozmaları, erkek arkadaşlarının olması çok doğal. Bunu Türkiye'de yapan bir kadını düşünsenize. Direkt yapıştırılır orospu damgası. Kadın geç saatte, sokağa çıkamaz, kırmızı ruj süremez, açık giyinemez giyerse karşı tarafı davet etmiş olur. Başına bir şey gelirse kendi suçu olur. Sonra çıkmasaydı, yapmasaydı, giymeseydi olur. Terbiye adı altında yedikleri onca dayaklar, kızını dövmeyen dizini döver yargısı, hizmetçi muamelesi gösterilen, hakları elinden alınıp kadın okumaz, evlenir, çocuk doğurur, evinde oturur deyip kocasının malı haline getirilmesi, susturulması, kapatılması. Erkeklerin prens gibi yetiştiilip, erkektir ne yapsa yeridir, elinin kiridir deyip, kadınlara genellikle seks objesi olarak yaklaşması, her kadına bakmayı, dokunmayı kendilerine hak görmeleri, zamparalık yapıp iş evliliğe gelince el değmemiş kadın istemeleri gibi iğrenç toplumsal baskılar. Atam ne kadar kadınlara haklar vermiş olsa da günümüz Türkiye’si aksini iddia etmekte kararlı. Yıl 2023 olmuşken bu sorunların devam etmesi, çocuk yaşta gelinlerin olması, tecavüz eden erkeğin haklı görülmesi, kadın cinayetlerinde erkeklerin salıverilmesi… Atamın bize bırktığı Türkiye ile ne kadar farklı değil m? “Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” dedi Atatürk. Bugün Türk kadını neden yerde sürünmeye devam ediyor? Kadın haklarını ilk defa Atatürk vermesine rağmen.İngiliz kadınlarının hakları için “İngiliz kadınları Türk kadınların daha mı değersiz?”diyerek yaptıkları protestoyu şimdi neden biz yapmıyoruz? Türk kadınları diğer kadınlardan daha mı değersiz? Ne ara kadınlara bu kadar hoyratça dvranır olduk. Cenevre’de büyüyen kadınlarla Türkiye’de büyüyen kadınların umudu aynı mıdır sizce? Diğerleri fiske yemeden, zorbalık görmeden iş hayatına atılıp, sevdiği biriyle evlenerek hayatına devam ederken “acaba bugün yine dayak yer miyim? Acaba şunu giymeme ne derler? Okuyup sevdiğim mesleği yapmak istiyorum ama ailem evlendirmeye çalışıyor nasıl karşı çıkarım?” gibi düşüncelere kafa yoran bir sürü kadın var. Bu adaletsizlik değil de ne? Türkiye kadınlara bir gençlik, bir hayat borçlu. Ama tüm bu toplumsal baskılara, cehalete, yobazlığa rağmen kendi ayaklarımız üstünde dimdik durup hayatımızı yeniden kazanacağız. Geçmiş yılların acısını eğitimimizle, işimizle çıkaracağız. Umarım kadının adının olduğu bir Türiye’ye uyanırız.

Mucizevi MandarinAslı Erdoğan · Everest Yayınları · 20131,393 okunma

·

347 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Ümran Çilem Çelik