Yunan mitolojisiyle alakam en son orta okul edebiyat dersi için Herakles'in kahramanlıklarını okumakla sınırlı olduğu için kitaba başlama konusunda tereddütlüydüm. Ama garip bir şekilde kitabın akışından çok mitolojik havasını sevdim. Kısaca konusundan bahsedecek olursam: Bahar tanrıçası olmasına rağmen Persephone çiçeklere dokunduğu an onları kurutuyor ve özel güçlerini kullanamıyor. Annesi Demeter'in baskısından kurtulmak için New Athens'e taşınıp fani bir hayat sürer.
Kitapta tanrıların kendi alanıyla ilgili dünyada bir işletmesi var. Ölüler tanrısı olan Hades de bir kumar imparatorluğuna sahip. İnsanlar kendi istekleri karşılığında onunla kumar oynar. Hades ise onların ruhlarını görür ve kaybettiklerinde yapmaları güç olan bir anlaşma belirler. Yapamadıklarında ise ruhlarını alır. Hades'in kimliğinden habersiz olan Persephone onunla kumar oynar ve kendini bir anlaşmanın içinde bulur: Yeraltı Dünyası'nda bir hayat yaratmak..
İlk kitap olmasından mı kaynaklı bilemiyorum olay örgüsü çok yavandı. Kızın günlük rutini derse git, gazetede Adonis'le atış gel yeraltında 2 tohum ek, sonra selam bile verilince kızar, Hades'in asistanına kıskançlıktan iki göz devir :D bizde sayfalarca bunu okuyak. En azından kitabın ilk yarısı bunlarla geçti. Kitabın tek katlanır yanı Hades'ti. Hades ne kadar ikonik karakterdise Persephone'u okumak ise bir o kadar ironik.
Günümüz ve mitolojinin birleşimi güzeldi. Olympos Galası tanrıların ihtişamlı girişiyle Met Gala'yı aratmadı. :D
Çok fazla olay olmamasına rağmen akıcı bir şekilde kendini okutmayı başaran bir kitaptı. Beklentinizi çok fazla yükseltmediğiniz sürece şans vermeye değer. · ⋆