Gönderi

"EYLEMLER KARŞISINDA GERÇEK DİRİLİŞ AKSİYONU
Diriliş görüşü, bugün için, aksiyon anlayışında, piyasada geçerli bütün sansasyon amaçlı hareketlerden kesinlikle ayrılır. Marksistler, varlıklarını, kamuoyunda duyurmak ve etkilerini canlı tutmak için bilhassa gençlik ve üniversite çevrelerinde çok defa "kanlı" olaylara sebep olan "eylem"lerini sürdürmekte, bazı politik çevreler de, isteyerek istemeyerek bu tip aksiyonu desteklemekte veya destekler görünmektedirler. Terör ve anarşinin fiil halindeki kaynağı budur. Marksistlerin karşısında bulunan sag politika ortamı ise, bu sol aksiyonun karşısında iki tip reaksiyonla, aksiyon planında görünmektedirler. Birinci tip: solcularla fiili çarpışma ve çatışma. Ikinci tip: tarihle ve toplumun muhafazakâr katıyla ilgili anı günlerini ve olayları, duygusal gösterilerle donatma. Birinci karşı koyuş, yani silaha silahla cevap verme, marksistlerin işine gelen bir tepkidir. Onlara göre, böylece anarşi sürüp gidecek, kanlı olaylar birbirini izleyecek, devlet ve hükümet otoritesi sarsılacak, bir gün usanan kamuoyu ya marksizme kaya cak veya eninde sonunda marksistlerin işine yarayan demokrasi yozlaşması veya ortadan kaldırılma- sı yönünde bir takım askeri müdahelelere yol açacaktır. Kurtsa, bulanık havaları sever. Bu tip karşı koyuş, kesinlikle marksistlerin umduğu sonucu doğurur mu, tartışılabilir ama bunun, böyle bir ihtimale kapı araladığı açık bir gerçektir, denebilir. İkinci tip karşı koyuş ise, insanın kendini aldatmasından, zaman kaybından, enerjinin, yeni bir ruh gelişimi için çok gerekli olan enerjinin akıtılışından başka bir şey sağlamamakta pek. Gerçek aksiyon, meydanlarda yapılan şamatalar, bağırışlar, yürüyüşler, duvarlara ve yerlere yazılar yazmalar ve daha kötüsü tabanca patlatmalar, kavga döğüşler değildir. Gerçek aksiyon, inanç, ahläk, düşünce, bilim ve sanat planında ortaya konan, uzun çalışmaların ve sürekli sabırların yemişi eserler, durumlar ve oluşumlardır. Yeni bir insan tipini doğurmaktır. Asıl aksiyon, çok bilinçli, bilgiyle yüklü, kültürle güçlenmiş, disiplinli ve uzak görüşlü davranışlardan doğar. Unutulmamalıdır ki, her türüyle komünistler, marksistler, leninistler, maoistler vb. bütün umutlarını bu sokak hareketlerine ve gerilla girişimlerine bağlamamışlardır. Bu hareketler, asıl aksiyonlarına dikkat çekmek için baş vurdukları bir taktikten baş ka bir şey değildir. Asıl aksiyonları ise, yayınları, sa yısız kitap, dergi, gazete ve yazı ile aydın tabakanin beyinlerini yıkama işlemidir. Basını, üniversite, og retim kadrosunu, bütün bir öğretmenler ordusunu, bütün kitapçı vitrinlerini, gazete bayileri köşelerini diyalektikleri yönünde âdeta kendiliğinden işleyen dev bir diyalektik mekanizması haline getirdikten sonradır ki, bu "eleman kazanma merkezleri" ne adam toplamak için, meydanlara, duvarlara, yazılar yazmakta, yollarda yürüyüşler düzenlemekte, üni- versitelerde bilim ortamının oluşmaması ve böylece karşı bir düşünce direnişinin doğmaması için kürsü- lerin önünde ve anfilerde önce "forum" lar tertiplemekte, arkasından da, karşısındakilerin kolayca oyuna gelmesiyle, kanlı gösterilere girişmektedirler. Arkasından cenaze törenleri de ayrı bir sansasyon ve olay konusu olmakta. Marksistlerin bu strateji ve taktiklerini boşa çıkarmak için kapitalizmin paralelindeki kesime söy- lenecek bir söz yoktur. Çünkü: onlar, ne dense dinlemeyecekler, marksistleri, sözde susturma adı altında, besleyecekler, güçlendireceklerdir. Ahlak ve erdeme, inanç ve tarihsel kültüre yabancı bu çevrede bir umut yoktur. Ancak, hükümete, gençliğe, halka ve henüz şartlanmamış aydınlara söylenecek sözler vardır. Hükümet, eylemlere karşı kesin ve kararlı day- ranmalı, ama, bunda da, eylemleri fiilen oluşturan asıl merkezleri hedef almalıdır. Düşünce özgürlüğünü mutlaka korumalı, fakat, bunun fiilen tek taraflı işlenmesi için, kültürümüzün temeli olan islám kültür ve medeniyetini tanıtma amacını taşıyan büyük bir kültür seferberliği açmalı, gençliğin çok iyi yetiş mesini herşeyden öne almalıdır. Geçmiş edebiyatımızı ve şiirimizi küçük görmemeli, şaheserlerin hepsini bir an önce bastırıp ucuz bir fiatla gençliğin okumasına sunmalıdır. Üniversite yayını olarak bile bir Nef'i, bir Şeyh Galip divanının basılmış bulunmadığını söylemek yeter bir örnek değil midir? Seçmeler kâfi değildir. Bütün eserlerin tam metinleri basılmalıdır. Imam-ı Gazali, Muhyiddin-i Arabi, Mevlâna, Fuzûlî, Baki, Nef'i, Şeyh Galip ve nice bilgin, mutasavvıf, şair, her fırsatta gençliğe tanıtılmalı, onların ruhlarına bu büyük insanların mesajı en ciddi bir tarzda geçirilmelidir. Bunu özel kesim yayını ciddiyetle yapmadığına göre, vazife, devlete düşmekte- dir. Bu işi Üniversiteden beklemek de faydasızdır. Çünkü: Üniversite, bunu yapsaydı bugüne kadar yapardı. Ayrıca üniversiteler yapıları gereği daha çok ayrıntılara gideceklerdir. Halbuki, "yitirilen bir total kültür problemi" söz konusudur. Gençlik, bu şahsiyeti kazanmadıkça, Rusya ve diğer komünist üniversite ve kültür çevreleri laboratuvarlarında oluşturulan diyalektige kapılmamakta büyük bir güçlükle karşılaşacaktır. Gençlige düşen görev de, şovenizmden, kavga ve gürültüden, yürüyüş ve gövde gösterilerinden, duygu boşalımlarından pek bir fayda gelmiyecegi- nin bilinciyle, kütüphanelere koşmak, inanç ve erdem, ahlak ve kültür çilesine en derin bir heyecan ve aşkla sarılmak, saldırı ve sataşmalara, âdeta "öteki yanağını çevirircesine" bir sükûnet ve olgunlukla, ve uzun erdemle cevap vermek, sabırlı ve güvenli vâdeli bir diriliş oluşumunun, güç, fakat şerefli disiplinine girmektir. Kısa zamanda ün yapmak, politikaya atılmak gibi amaçlardan çok, gerçekten büyük bir misyon sahibi bir medeniyet ve milletin çocukları olarak "hizmet aksiyonu" geleneğini diriltmelidirler gençler. Diriliş'in aksiyondan anladığı, budur; inanç, düşünce, ahlâk ve kültür aksiyonudur. İnanç ve medeniyet ideasına bağlı sanat ve edebiyat aksiyonudur. Bir örnek verelim: Istanbul'un alındığı gün olan 29 Mayıs'ta bir takım gösterilerle deşarj olmaya, "bir ulusun dirilişinin başlangıcı" deme imkânı yoktur. Neyi kutluyoruz? İstanbul'u yeni almadık ki, kutlayalım. İstanbul o kadar bizimdir ve bizim olmuştur ki, onu bu biçimde kutlamak, bu sahipliğe bir gölge düşürebilir. Böyle bir tarihi mutlu olayı kutlamanın en güzel yolu, teker teker her entellektüelin, Fatih'e ve Fatih Devrinin aydınlanma çığırına, sükûnetle nüfuz etmek için eğilme fırsatı araması olabilir. Hamasi tabloları değil, tarihi-sosyolojik perspektifleri yeniden araştırmak, öğrenmek ve büyük Osmanlı medeniyet olayına gönül ve kafayla derinden derine yaklaşmak için, herkesin kendi gücünde bir gayret sarfetmesi olabilir, asıl kutlayış. Bunun dışında, formel kutlayışı, resmi plana bırakmak en iyisi. Düşünce, bilim ve sanat planında, ruh ve gönül planında, dirilişi gerçekleştirici bir oluşumun, bir akımın neslini hamur teknesinde yoğurmadıkça, girişilecek "eylem"lerden, "göğde gösterileri"nden bir fayda beklemek mümkün değildir. Bilinmelidir ki, sol, sadece "eylem"den ibaret değildir. Eylem, doktrin çalışmalarının bir uzantısıdır. Doktrine doktrinle karşı çıkmak, asıl çaredir. Gerçek aksiyon, bir doktrinin aşkından ve mayalanmasından doğar.
Sayfa 19 - Diriliş YayınlarıKitabı okudu
·
116 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.