Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"Eğer sana icâbet etmezlerse bil ki hevâlarna uyuyorlar." (Kasas, 50) Bunların benzeri birçok âyet vardır. 'Arzuları getirdiklerime tâbi olmadıkça' Buradaki hevâ kasr iledir ve kişinin sevdiği ve hoşlandığı şeyler demektir. Eğer kişinin sevdiği, gönlünün meylettiği ve kendisi için çalıştığı şey Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in getirdiklerine uygun ise ve kişi Rasulullah'ın getirdiklerinin dışına çıkarak O'nun getirdiklerine muhâlif olan şeyleri istemiyorsa, işte bu sâhibi için cenneti ve cehennemden kurtuluşu gerektiren mutlak iman ehlinin özelliğidir. Eğer kişi bazen ya da genellikle Rasulullah'ın getirdiklerine muhâlif olan şeyleri istiyor ve yapıyorsa kâmil iman onda bulunmaz. Bu yüzden ona ancak bir kayıt ile mümin denilir. Çünkü o bir masiyet işlemiştir ve bu sebeple imanı azalmıştır. Ebû Hureyre hadisinde olduğu gibi: “Zina eden zina ettiği zanman mümin olduğu hâlde zina etmez. Hırsızlık yapan hırsızlık yaptığı zaman mümin olduğu hâlde hırsızlık yapmaz." Bu durumda kişi kendisinde müslümanlığının ancak kendisiyle sahih olacağı mutlak iman bulunduğu hâlde müslüman olur. Bu iman da kendisine hiçbir şirkin ve küfrün karışmadığı tevhiddir. İşte Hâriciler'in ve Mu'tezile'nin görüşünün aksine Ehli Sünnet ve'l Cemaat'in görüşü budur. Zira Hâricîler insanları günahlarından dolayı tekfir ederler. Mu'tezile ise büyük günah işleyen kimseye mümin demez ve onun cehennemde sonsuza kadar kalacağını söyler. Bu iki taifenin her biri dinde bidat ortaya atmış, Kitab'ın ve Sünnetin delâlet ettiği şeyi terk etmişlerdir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun altındakileri dilediği kimse için bağışlar." (Nisâ, 48)
Sayfa 353Kitabı okudu
·
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.