Gönderi

159 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Borges Arjantinli bir dünya yazarıdır. Kendisi Milli Kütüphane yöneticisi olmasına rağmen “öyle çok da okumadığını” söyler. Ama bir tavsiyesi vardır “her şeyi ve herkesi okuyamazsınız sevdiğiniz bir kaç yazar olur dönüp dönüp onları okursunuz.” Arjantin Milli Kütüphane müdürü olduğu sırada kaderin ne garip cilvesidir ki “görme yetisini kaybetmiştir. Ancak kendisi asla bundan muzdarip değildir. Daima kendisine okuyacak birilerini bulmuş bu okuyucuların önemli bir kısmı da yazar olmuşlardır. ANDRE MAUROIS'e kulak verecek olursak JORGE LUIS BORGES yalnızca küçük denemeler ya da kisa hikâyeler yazmakla yetinmiş büyük bir yazardır. Kısalıklarına karşın, yazdıklarının olağanüstü zekice ve ince buluşlarla dolu olması, üslup açısından son derece inceden inceye hesaplanmış, neredeyse aritmetik bir kusursuzluk taşımaları, ona büyük' sıfatını yakıştırmamıza yetmektedir. Arjantin'de doğan ve duygu ve düşünüş açısından tam bir Arjantinli olan ama kaynakları tüm dünya edebiyatında bulunan Borges'in tinsel vatanı yoktur. Onun edebiyattaki yerini saptamaya çalışırken yalnızca kimi benzersiz ve kusursuz eserleri aklımıza getirmek durumunda olmamız, Borges'in öneminin en iyi kanıtıdır. Borges, Kafka ve Poe'yla, bazan da Henry James'le akrabadır, paradokslarını 'kişisel metafiziğine' yansıtması onun Valery'le birinci dereceden akraba olmasını sağlar. Tanrı, orta noktası her yerde ve çevresi kapsanamayacak kadar geniş olan, varlığı akılla kavranabilir bir küredir." Çin, Arap ya da Mısır kültürlerinde böylesi araştırmalara girişmek Borges'e büyük hazlar verir ve hikâyelerinin konularını bulup çıkarmasını sağlar. Ustalarının çoğu ingilizdir. Wells'e olduğu kadar, düşsel korku hikâyeleri yazarı ve polisiye hikâyenin babası Poe'ya ve Chesterton'a da hayrandır. Schopenhauer, diyor Borges, yaşamımızla rüyalarımızın aynı kitabın sayfaları olduğunu yazmıştır; onları sırayla okumak yaşamaktır; şöyle bir karıştırmaksa rüya görmek.) Öldüğümüzde yaşamımızın bütün anlarını yeniden keşfedecek ve onları rüyalarda olduğu gibi keyfimizce bağdaştırabileceğiz. "Tanrı, dostlarımız ve Shakespeare yardım edeceklerdir bize." Borges'e en büyük keyfi veren şey, zihinle, rüyalarla, uzam ve zamanla böyle oyanmaktır işte. Oyun ne kadar karmaşıklaşırsa, o kadar çok keyif alır. Sırası gelince rüyayı görenin de rüyası görülebilir. "Zihin rüya görüyordu; gördüğü rüya Dünyaydı." Demokratius'dan Spinoza'ya, Schopenhauer'den Kierkegaard'a kadar bütün düşünürlerde paradoks niteliği taşıyan entelektüel olasılıkları arar durur Borges. Borges'in hikâyelerinde çatallanan yollar vardır, başka koridorlara çıkan koridorlar göz alabildiğine uzar gider. Borges bu imgeleri neden-sonuç zinciri boyunca sonsuza kadar yol alan (sonsuzluğu bir türlü tüketmeyen) ve belki de insanlıkdışı bir şey olan 'kader' karşısında şaşırıp kalan insan düşüncesini simgelemek için kullanır. Peki neden gezinip durmali bu labirentlerde? Gene estetik nedenler için, çünkü hep şimdiki zamanda varolan bu sonsuzlukta, bu baş döndürücü simetrilerde' trajik bir güzellik gizlidir. Biçim, içerikten daha önemlidir. Borges'in öbür hikâyeleri arasında gizemli, hiçbir zaman tam anlamıyla anlaşılmayacak meseller, Chesterton tarzında polisiye hikâyeler vardır. Olay örgüleri her zaman son derece entelektüeldir. Suçlu, dedektif yöntemleriyle olan tanışıklığından yararlanır. ('Ölüm ve Pusula') “Dupin, Dupin'e karşı ya da Maigret Maigret'ye karşı" diye özetlenebilir bunlar... Bu tür hikâyelerden birinde (Gizli Mucize'), bir idam mahkûmu beklentilerin hiçbir zaman uymadığını farkederek kendi ölümünün gerçeğe ne gibi koşullarda olacağını düşlemeye koyulur. Bu koşullar böylelikle birer beklenti haline geldiklerinden artık gerçek olamayacaklardır. Her yazar kendi öncüllerini yaratır. Borges'in 'buluşları' hep son derece arı, son derece bilimsel bir üslupla kaleme alınır. Bu da bize "Valery'i doğuran Mallarme'yi doğuran Baudelaire'i doğuran" Poe'yu hatırlatır ki, Borges'i doğuran da Poe'dan başkası değildir. Borges'i Valery'e bağlayansa, özellikle sarsılmazlığı, kararlılığıdır. "Aşık olmak, yanılgıdan uzak olmayan bir Tanrının dinini yaratmak demektir." Ardarda yığdığı hikâye kipini sık sık kullanmasıyla bazan Flaubert'i, sifatlarının benzersizliğiyle, St. John Perse'i hatırlatır. "Bir kuşun avuntu bulmaz çığlığı." Bunların hepsi bir yana, Borges üslubunun düşünceleri gibi son derece özgün olduğuna da işaret etmek gerek. Tlönlü metafizikçiler için şunları söyler: "Tlönlü metafizikçiler gerçeğin, hatta gerçeğe benzerliğin bile değil, daha çok şaşırtıcı olanın arayışı içindedirler." Borges'in büyüklüğü ve sanatı bundan daha iyi özetlenemez.
Yolları Çatallanan Bahçe
Yolları Çatallanan BahçeJorge Luis Borges · Can Yayınları · 1985181 okunma
·
124 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.