Prof. Dr. Nadir Devlet kıymetli bir tarihçiydi. Türk Dünyası tarihi ihtisas alanıydı ve alanında en iyilerden biriydi. Denebilir ki "adı gibi nadir" idi. 30 Nisan 2021'de vefat ederek alanında büyük bir boşluk bıraktı. İlber Ortaylı kadar popüler bir müverrih olmadı-belki de olamadı ya da olmak istemedi- ama en onun denginde bir değerdi ve onun gibi bir Tatar asilzadesiydi. Bu asalet öyle kendi yakıştırdığım bir şey değil gerçekten ailesi İlber Ortaylı'nınki gibidir ve "Devlet-kildi"ler de aristokrat bir familyadır. Nadir Bey, Çin'in Liaoning eyaletinin başkenti ve en büyük şehri olan Şenyang'da eski adı ile "Mukden"de doğmuştu. Elimde 1952 yılına ait Milliyet Gazetesinden bir kupür var. "Mançurya'dan Türkiye'ye 200 kadar soydaşımız dün vasıl oldu" şeklinde. O kafilenin içinde ailesi ile gelenlerden idi muhtemelen. 1945 yılında Kızıl Ordu, Mançurya ile Kore’yi işgal etti ve rejim aleyhtarı saydıkları arasında Devlet-kildi çiftini de tutuklayıp çalışma kampına yolladı. Tuhaftır ki bu ihbarı yapan da kendi aralarında bir soydaş Tatardı ve imamlık vazifesiyle Uzak-doğu Türk-Tatar toplumunda yer etmişti. Tutuklandığında hamile olan Rukiye Devlet Kildi'nin kampta doğan kızı Feride, üç buçuk yaşına gelince elinden alındı ve bir yetimhanede büyüdü. Nadir Beye ise dedesi sahip çıktı ancak kısa bir süre sonra yaşlı adam öldü. İki yaşındaki çocuğu 1946 yılında Şanghay’dan İlyasov ailesi evlat edindi. Aile sonrasında Devlet soyadını aldı. Nadir Devlet kızkardeşini çok yıllar sonra gördü. Rusya Mültecileri eseri işte bu serüvenleri anlatıyor yalnız sadece kendisininkini değil kendisiyle beraber diğerlerini de "milli" bir gözle. Açıkça söylemek lazımsa ben Nadir Devlet'e Kazan Tatarı bir hocamdan dolayı mesafeli olmayı yeğlemiş ve eserlerini de Gaspıralı'dan sonra okumamıştım. Hocam bana Nadir Devlet'in Türkist biri olmadığını yalnızca Tatarcılık yaptığını ve Rusya'nın böyle kişileri çok sevdiğini söylemişti. Bu olumsuz imajı yıkmak bir miktar zamanımı aldı. Malum ya Atsız Bey de Zeki Velidi Togan'ın Sadri Maksudi Arsal'a yönelik olumsuz sözlerinden dolayı Atsız da uzunca bir zaman Arsal'a cephe almış hatta Dalkavuklar Gecesinde onu da tenkit etmiş ancak kızı Adile Ayda Atsız Beyin vefatından sonra bundan haberdar olmuş hem kendi hem babasının adına Atsız'a haklarını helal ettiklerini söylemişti. Benzetmem yanlışsa affolunsun ama böyle hissediyorum. Nadir Devletle hiç tanışmadım, konuşmadım ama eserlerinden dolayı niye okumakta gecikmişim demekten kendimi alamıyorum. Evet Türkçülükten ziyade Tatarcılığa yakın bir isim bu doğru ama Türk soylu halklardan bile kendisini Türk kabul etmeyenler varsa o ne yapılabilir? Ben GÖKALP'ın "MİLLET" şiirindeki gibi düşünüyorum;
Deme bana Oğuz, Kayı, Osmanlı
Türk’üm, bu ad her unvandan üstündür
Yoktur Özbek, Nogay, Kırgız, Kazanlı
Türk milleti bir bölünmez bütündür.
Gök, Ay, Yıldız, Dağ ve Deniz Hanlar bütün ölmüşler
Yalnız diri Gün Han kalmış altun yayı elinde
Baktı, dedi: Moskof’la Çin Türk kavmini bölmüşler
Artık onlar hür olacak Rus ilinde ve Çin’de.
Her ülkede Türk bir devlet yapacak
Fakat bunlar birleşecek nihayet
Hep bir dille aynı dine tapacak
Olacak tek harsa malik bir millet.
Evet mesela Tatarlar Mişer, Sibir, Kreşin, Kırım, Nogay filan demeden üst kimlik olarak Tatarlıkta, Başkurtlar Başkurtlukta, Azerbaycanlılar Bütöv Azerbaycan'da, Türkmensahra ile Afganistan Türkmenleri Türkmenistanda, Güney Türkistan Özbekistanla birleşebilir sonraki birleşme ise İdil-Ural'da, Oğuzlukta, Karluklukta, Kıpçalıkta olur ve en son nihai birleşme gerçekleşir. Beni böyle bir milliyetçilik rahatsız etmez, edemez, Türk milletine ve Türk Dünyasına bu perspektiften bakmak daha sağlıklı.
Gerçi "Kardeş Kalemler" dergisinden bahsederken "bu dergide her ne kadar bütün Türki dillere falan Türkçesi, filan Türkçesi denilse de, çeviri sözü yerine aktarma sözü kullanılsa da, değişik ülkelerin yazar ve şairlerinin, hikaye ve şiir çevirileri yerleştirilir. Bu dergiden Türk okuyucu bir hayli Tatar-Başkurt yazar ve şairini öğrenme onların eserlerini tanıma imkanı bulmuştur. " sözü bana "kabilecilik" anlayışı gibi gelse de bütüne giden yolda bütünden kopan parçaların yeterince parçalandığını ve daha da parçalanmamasını arzu ettiğimden görmezden geldim. Türk dilinin farklı farklı lehçelerinin maalesef ayrı ayrı diller olma yolunda ilerlediklerini elbette görebiliyorum ama biraz hissi biraz da fütüristtik bir yaklaşımla yeniden üst dil olabileceğimiz inancını taşıyorum en azından mahalli dillerin yanında bir "lingua franca" istiyorum diyebilirim. Zor mu evet ama imkansız değil.
Bu olumsuz imajı yıktıktan sonra eserlerini bir çırpıda okumaya başladım ve çok sevdim diyebilirim. Kısır bir tarih algısı yok Nadir Devlet'in, tarihi bugüne giden yolun köşe taşları olarak görüyor, zaten olması gereken bu değil mi derseniz elbette öyle ama bu muhakemeden yoksun o kadar çok tarihçi var ki ister istemez bu özellik kıymetleniyor. Türk Dünyasının Kuzeyine Tatarlara, Başkurtlara, Çuvaşlara ilgi duyuyorsanız Nadir Devlet okumadan geçmemeniz gereken bir isim.