Gönderi

Tam şeffaflıkta ahlakın zorunlu olarak despotluğa dönüşeceği Rousseau örneğinde bile görülebilir. Bütün peçeleri yırtma, her şeyi günışığına çıkartma, karanlığı yok etme şeklindeki kahramanca girişim şiddete yol açar. Platon'un ideal devleti için daha o zamanlardan zorunlu kılmış olduğu tiyatro ve taklit yasağıyla Rousseau'nun şeffaflık toplumu totaliter nitelikler kazanmıştır bile. Rousseau, buralarda "herkes, her zaman kamunun gözü önünde, birbirinin doğal denetçisi olduğu" ve "polis herkesi kolayca gözetleyebildiği için küçük şehirlerden yanadır. Rousseau'nun şeffaflık toplumunun toplu kontrol ve gözetleme toplumu olduğu ortaya çıkar. Şeffaflık talebi daha da sivrilerek bir koşulsuz buyruk haline gelir: "Tek bir ahlak kuralı diğer hepsinin yerini alabilir, o da şudur: Bütün dünyanın göremeyeceği ve duyamayacağı hiçbir şey yapma ve söyleme. Evinin, içinde olup biteni herkesin görebileceği şekilde yapılmış olmasını dileyen Romalı'yı her zaman en saygın kişi olarak görmüşümdür ben." Rousseau'nun şeffaflık talebi ahlaki bir buyruktur. Şeffaf evin sahibi Romalı da ahlaki bir kuralı izlemekte, "ahlak öğretisinin gereği"ni yerine getirmektedir. "Duvar, çatı, pencere ve kapıdan oluşan sağlam ev" günümüzde zaten "maddi ve gayri maddi kablolarla delik deşik edilmiş, çatlaklarından iletişim rüzgârının estiği bir harabeye dönüşmüştür. İletişim ve enformasyonun dijital rüzgârı her şeyin içine işler ve her şeyi şeffaf hale getirir.Şeffaflık toplumunun içinden geçer. Ancak şeffaflığın ortamı niteliğini taşıyan dijital ağ hiçbir ahlaki buyruğa tabi değildir. Geleneksel olarak hakikatin teolojik-metafizik ortamı olagelmiş yürekten yoksundur adeta. Kardiyografik değil, pornografiktir. Dahası ekonomik panoptikonlar da ortaya çıkarır. Yüreğin ahlaki arınması değil, maksimum kâr, maksimum dikkattir amaçlanan. Işıklandırma kazancın maksimumunu vadeder.
Sayfa 65 - İfşa Toplumu
·
64 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.