Gönderi

ÖNCE SEVGİ VARDI-SUNA TANALTAY “Sevgisiz yaşayamam diyordu, yaşayamam sevgisiz. gözlerini düşünmeden, ellerini tutmadan yaşayamam… içimdeki bu acı, bu içten içe dağlayan sancı var ya, alışmışım bir kere, onsuz olamam…” ve gülüyordu ansızın; gözlerine dolu dolu birikip de akamayan gözyaşlarının ardındaki ışıl ışıl güneşleri yansıtırcasına gülüyordu. .. kıvrılan dudaklarındaki acı ile gözlerinde yanan güneşler öyle yaraşıyordu ki birbirine… yalnız, kimsesiz, çaresiz; ama evrenlere sığmazcasına dop dolu… sevgisiyle güçlü, özlemiyle sonsuz…” “Görmeyeceksin onu dediler… birdaha onunla karşılaşmak yasak… sesini duymak, gönlünün akışını izlemek yasak… ya onu benden ya beni ondan koparmaları gerek… üst üste çekilmiş soluk fotoğraflar vardır hani… kim hangisi?.. kim kimin?.. kim nerden, neyi, nasıl ayıracaksınız?.. Ne kalacak geriye ?.. Boşluğu görecek mi gözleriniz?.. Sanmıyorum… Resimler ayrılmaz, fotoğraflar da… Ama, insanlar ayrılır.. kilometrelerce, millerce, dünyalarca ayrılır, uzaklaşır insanlar… İstersem ben de ayrılır uzaklaşırım… Göremezsiniz, bilemezsiniz nerelerde olduğumu… Düşüncelerin resmi çekilmez, duyguların asla… İstediğiniz kadar koparıp götürün onu benden, alıp götürdüğünüzü sanın…” “Su oldu, küçücük bir su damlası, çağıl çağıl yüreğimde çağıldayan… Işık oldu, gözbebeklerimde ışıldayan… Ses oldu, yalnız benim duyup işittiğim… Rüzgar oldu, tüm duygularımı savuran… İstediğiniz kadar koparıp götürün onu bendeni öyle sanın…” “Çoktandır ağlamıyorum.. Önce niçin ağladığımı sorarlardı; sonra da neden ağlamadığımı merak eder oldular… Sordular, resimler gösterdiler, doktorlara götürdüler ağlatmak için beni… Niçin gülmüyorsun derlerdi; şimdi korkuyorlar kahkahamdan… Bazen ben de korkuyorum. Sahi başkası mıdır gülen?.. Ben olamam , öyle uzaklardayım ki…” “… suyumu, ışığımı aldım ve yolculuğa çıktım… Yemek yemiyorum, tabakları fırlatmak geliyor içimden… Yolculuk için hafif olmak gerek… Onca insanı, onca sorgu-suali yanımda götüremem ya… Elimden, kolumdan, bacaklarımdan çekiştiriyorlar… Kendileri gelemedikleri için, beni de bırakmıyorlar… Ben istediğim an, istediğim yere gidebilirim oysa…” “.. önce kırmızıydı yapraklar… Sonbahar olduğunu sanırdınız. Sonbahar olduğu için mi bu kadar sıcak sarı, kahverengi, turuncu?... Yapraklar yalnızca dallardan değil de topraktan fışkırmış, sanırsınız… Yerden göğe doğru dökülüyor, benim sarı, kırmızı yapraklarım… Cam oyuncaklarda yağan karlar gibi… Hiç sıcak kar gördünüz mü?.. Ben gördüm… Tuttunuz mu, dokundunuz mu ellerinizle?.. Yandı mı parmaklarınız?.. İşte tıpkı öyleydi… Sıcak güneşi anımsatır ve güneş her zaman güzeldir…” “.. sonra yeşerdi her şey… Toprak, ağaçlar, dallar yeşerdi… Ne çok yeşil, ne kadar çok yeşil; saymakla bitiremezsiniz… Görürsünüz ama siz bile… Ve uçuşması yeşillerin… Topraktan fışkıran toprağa düşüyor şimdi… Yer çekimi kuralı… Kuralları bilirsiniz benden iyi… Seversiniz, yalnızca kuralları… Sevmek kural… Kural, sevgi… Hiç yakışmıyor birbirine… Biri sizin , biri benim gerçeğim…” “Ellerimden, ayaklarımdan tuttular… Kollarımdan sım sıkı yakaladılar beni… Gitmemem için, geri dönmem için sürüklediler bir yerlere… fark etmedim bile… İnan hiç acı duymadım… Benim iyiliğim içinmiş; öyle diyorlar… İnanmıyorum. Tüm söçzleri, tüm davranışları yalan… Bir şeyler söylüyorlar ve güldüklerini sanıyorlar ; ya da gülümsediklerini… gözleri acımasız, gözleri kaskatı… Dişleriyle dudaklarıyla gülüyorlar… Anlayamadığım bir dilden konuşuyorlar sanki… Kuşkusuz onlar da beni anlamıyorlar… Dilimi, söyleyişimi yani… Bir çeşit oyun bu… Çok eğleniyorum… Konuştukça uzaklaşmak ne hoş… Ve oynamak tek başına…” “Ne zaman yakın oldular ki?.. Neden tutuyorlar acıtırcasına?.. uzaklıklarını somutlaştırmak için mi?.. Tuttukça, değdikçe, dokundukça uzak… Konuştukça daha uzak… Gülerken yani dişlerini gösterirken çok daha uzak… Onları görmeden de bakmayı öğrendim…” “Ne garip kimseyi sevmiyor dediler geçen gün, kimse ile ilgilenmiyor… Gözlerimi kapıyorum sımsıkı… Çekip almasınlar diye…Kıskanmasınlar seni benden… Yok olduğuna inandırmak istiyorlar beni… Sevmiyorsam yoksundur… Bu kadar yakın, öylesine uzak olmak istemem. Çok uzaklarda da olsan, yokluğuna inanamam… Çünkü biliyorsun, sevgisiz yaşayamam ben; yani sensiz… Gözlerini düşünmeden, ellerini tutmadan yaşayamam… Sevmezsem yokum ben… Sen, ben; yine sen… Uzak… Yakın… Bulurken kaybetmek gibi… Yok yok; kaybederken bulmak…” “Biliyor musun kendi kendime konuştuğumu sanıyorlar. Hayal gördüğümü sanıp korkuyorlar… Ağlarken güldüğüm, gülerken ağladığım doğru, yalnızca… Sen biliyorsun, duyuyorsun, görüyorsun… dünyalarca, evrenlerce ötede de olsan anlıyorsun beni… Ben de beklemesini biliyorum, çağırmasını biliyorum seni… Sesini duymayı, ellerine dokunmayı biliyorum… Su gibi, ışık gibi ben’de, ben’imin ta içinde saklamayı biliyorum seni… Ben hasta değilim; “…..” değilim. Ben sihirbazım. Yaratmayı biliyorum; görmeyi, dokunmayı, tutmayı biliyorum, sen olmadan. Çünkü; “SEVİYORUM…” Suna TANALTAY “Önce Sevgi Vardı”
Suna Tanaltay
Suna Tanaltay
Önce Sevgi Vardı
Önce Sevgi Vardı
·
219 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.