Mutlu sonlara inanır mısınız? Ya da mutlu son dediğimiz nedir? Diyelim ki sevdiğiniz kişiyle evlendiniz hatta çocuğunuz oldu bu bir mutlu son mu acaba. Peki ya sonrası? Benim kafam mutlu sonla ilgili çok karıştı. Zaten kitaptaki karakterimiz Emma’nın da başına ne geldiyse bu mutlu son merakı yüzünden geldi. Sonra gitti tüm bu başına gelenlerin suçunu Jane Austin’in üzerine yıktı. Hatta daha da ileri gidip ondan intikam almak için taa Londra’ya gidip bilmediği bir maceranın içine atıldı. Bana sorarsanız Em bir edebiyat kurbanı oldu. Neden diyeceksiniz. En başta Jane Austin tutkusu olmak üzere kitaplara olan sevgisi ve okuduğu bir çok karakter onu gerçeklerden uzaklaştırdı, aradığı hep bir roman kahramanıydı. Bu yüzden de etrafındakileri fark edemeden büyük hatalar yaparak kendini çok geç bulabildi. Neyse geç olsun da güç olmasın. Aslında onun kızdığı ne Jane Austindi ne de Edward, sonunda tüm kızgınlığının kendine olduğunu fark edebildi. Londra seyahatinden söz edecek olursam; Emma dan aşağı kalır bir yanım olmadığı için iflah olmaz romantik ruhum böyle bir seyahati çok kıskandı. Ben ki en sevdiğim romanlardan olan Nar Ağacı’nı okuduktan sonra hatta üzerinden yıllar geçmiş ola bile hâlâ daha Trabzon’da sokaklarda dolaşırken Zehra’ nın yürüdüğü yollardan bir iz bulmaya, yaşadığı evi bulabilmek için sokak sokak eski yapıları gezip hangisi olabileceğine dair tahminler yürütmeye devam ediyorum. Tabi ki bu gezi ve Jane Austin’in hatıralarına yapılan ziyaret beni kıskandıracaktı. Şimdiye kadar okuduysanız anlamışsınızdır fakat söyleyeyim yine de Emmayla bu Londra yolculuğuna ve kendini keşfedişine ortak olunuz, pişman olmazsınız. İyi okumalar.

Jane Austen Hayatımı MahvettiBeth Pattillo · Pegasus Yayınları · 2011198 okunma

·

107 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Spektrum