Gönderi

Burada mesele anlaşılıp anlaşılamamakta değil, anlamak meselesidir. Halkımız çok cefa çek- miştir, belki dünyanın başka bir coğrafyasında bu kadar büyük acılar yaşanmamıştır, daha ağır acılar da yaşanmış olabilir. Varsayalım ki bunlar yaşanmamış, Diyarbakır Cezaevi gerçeğimiz yok, 12 eylülde bir darbe yapıp ve orada Nazi kamplarını aratan uygulamalar yapıl- madı. Varsayalım ki köylerimiz boşaltılmadı, varsayalım ki korucu- luk kurumu oluşturulmadı, varsayalım ki JITEM yok. Varsayalım ki insanlar "ben Kürdüm" değdiği için cezaevlerinde işkencehanelere sürüklenmedi; sorun ortadan kalkacak mı? Bizim sorunumuz bunlar değil, aksine bunlar bizim sorunumuzun tezahürleridir. Sorunumuz dünyanın kendisine bir düzen bulurken, bu düzeni bizim yokluğumuz üzerine kurmalarıdır. Biz bu düzene itiraz ediyoruz. Biz bu düzene isyan ediyoruz. Bu düzenin bütün so- rumlularına isyan ediyoruz ve bu mesele aşılmadığı müddetçe bu sorunun çözülemez olduğunu söylüyoruz. Yani bir devrimci olarak biz huzur peşinde değiliz. Eşitlik özgürlük peşindeyiz. "Huzurunuz var ama eşitlik olmasa da olur", "özgürlük olmasa da olur" gibi bir bakış bizim bakışımız değildir. Onun için tartışmaları meselenin teza-hürleri üzerinden değil ki asla bu tezahürler önemsizdir falan demi- yorum, aksine çok önemlidir. Yani siz anlatırken bile geriliyor insan. Bunu yapanlara karşı öfke ve kinle doluyor. Hani böyle kalkıp gidesi geliyor insanın ama sorunu ve çözümünü gerçek zemin üzerinden tartışmak lazım. Bu bir plandır, bu bir tuzaktır. "Allah önce garibana eşeğini kaybettirir, sonra da sevinmesi için buldurur" diye bir mesel vardır. Türk siyasetinin Kürdlere yapmak istediği şey budur. Bakın 80 öncesi Türkiye'de koruculuk sistemi yoktu. Bu gün siyasi taleplerimi- zin başında "koruculuk sistemi kaldırılsın" var. İyi de, Kürdistan'da silahlı mücadele oldu. Silahlı mücadelenin olduğu yerde doğal olarak "cahş"lık sistemi de gelişir? (Gülerek ve artık kesin anlaşılamamanın verdiği yüz mimiklerinin hepsiyle) Doğal olup olmadığını tartışmıyoruz. Ne doğaldır ne insanidir o ayrı ama tartıştığım o değil. Şimdi meseleyi, Kürd sorunu olarak tarif eden Türk siyaseti bize açılım aracığıyla ne vaat ediyor? Koruculuk sisteminin kaldırılabileceğini, dil meselesini söylüyorlar, anayasada etnik vurgunun olmayacağını söylüyorlar, yani işte meşhur "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür" bu sefer böyle söylemeyeceğiz diyorlar, hatta çok liberal olanlar çok böyle büyük laflar ediyorlar, çok böyle kalıbı geniş laflar ediyorlar hani dinleyen de "bu abi çok biliyor" gibi algı uyandıran laflar. Bunlar- dan birisi de şudur; "Türkiye anayasası etnik olarak kör olmalıdır." Türk siyaseti çözüm olarak Kürd sorunu tanımlaması üzerinden bize bunları vaat ediyor. Sonuçta bu açılım gerçekleşirse "Türklükten" "Türkiyeliliğe" terfi edeceğiz. Şimdiye kadar Türkiye devletine va- tandaşlık bağı ile bağlı olan herkes "Türk"tü bundan sonra "Türki- yeli" olacak. Bunun bizim için çok önemli olduğu söyleniyor, ben bir önemini göremedim. Burada kendim için bir terfi göremiyorum yani.
Sayfa 322Kitabı okudu
·
82 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.