Gönderi

Ölmedi Onlar! Işık Oldular Sonsuza!
2 Temmuz 1993'te, tarih bir kez daha tekerrür ediyordu Sivas'ta. Göz göre göre gelen bir katliamın vahşi finali sergilenmek üzereydi. Yüzlerce yıldır her fırsat verildiğinde onlardan olmayanları vahşice katledenler, bir kez daha bir araya gelmişlerdi. Madımak Oteli'nin içinde can pazarı vardı. Kimi son şiirini yazıyor, kimi mızıkasını çalıyordu. Tarihi biliyorlardı, olacakları biliyorlardı, öleceklerini biliyorlardı, yardım gelmeyeceğini biliyorlardı. Yüzlerinde şaşkınlıktan çok umutsuzluk ve hüzün vardı. O gün 35 can Hakk'a yürüdü. 'Birimize bir şey olursa ne yaparız?' dediler. 'Kalanlar ölenler için şiirler yazar' dedi Metin Altıok. Çok şiirler, çok türküler yazıldı, çok ağıtlar yakıldı arkalarından. Bir de onların yazdıkları, söyledikleri, çizdikleri vardı tabii. İşte o gün Hakk'a yürüyenlerin, halka bıraktıklarından naçizane seçmeler. 1. Muhlis Akarsu 1. Muhlis Akarsu Görseli 1948 yılında Sivas'ın Kangal ilçesine bağlı Minarekaya köyünde doğdu. Çocukluğundan itibaren saz çalıp türkü söylemeye başladı. Uzun süre Alevi-Bektaşi cemlerinde zakirlik yaptı. 2 Temmuz günü eşi Muhibe Akarsu ile birlikte barbarlığın ateşi tarafından yutulduğunda arkasında 100'den fazla kırkbeşlik plak, 4 uzunçalar, 20 kaset ve yüzlerce deyiş bırakmıştı... 'En büyük bir ibadettir, sevgi insana yakışır' 2. Metin Altıok - 'Bir daha ölmem artık' 2. Metin Altıok - 'Bir daha ölmem artık' Görseli 16 Mart 1940'ta Bergama'da doğdu. Felsefe öğretmenliği yaptı. Öğrencilerine kara tahtada yazanı ezberlemeyi değil, düşünmeyi, sorgulamayı öğretti. Vahşet yangınından ağır yaralı olarak kurtuldu ancak komadan çıkamayarak 9 Temmuz 1993'te Ankara'da vefat etti. Ardında derin bir acı ve yüzlerce şiir bıraktı. Günlerden öyle bir gün Günlerden öyle bir gündü; Üstüne tarih düştüğüm. Gözümün önüne geldi birden Balkıyan güzel yüzün. Ve yüreğim yandı söndü, Ter bastı avuçlarımı. Bir işlek kovan uğultusu Kapladı kulaklarımı. Uzandım usulca cigarama; Yavan ömrüme katık. Ben o gün öldüm gülüm, Bir daha ölmem artık. 3. Behçet Aysan - 'Çünkü beyaz bir gemidir ölüm' 3. Behçet Aysan - 'Çünkü beyaz bir gemidir ölüm' Görseli 1949 yılında Ankara'da doğdu. Psikiyatri ihtisası yapmış bir doktor ve aynı zamanda bol ödüllü bir şairdi. Aşktak, sevgiden, barıştan, özgürlükten bahsediyordu şiirlerinde. Geride bıraktıklarına bir şiirlerini, bir de acı ağıtları bıraktı 2 Temmuz'da. Beyaz bir gemidir ölüm sen bu şiiri okurken ben belki başka bir şehirde olurum kötü geçen bir güzü ve umutsuz bir aşkı anlatan rüzgarla savrulan kağıt parçalarına yazılmış dağıtılmamış bildiriler gibi uzun bir yolculuğa hazırlanan yalnız bir yolculuğa. çünkü beyaz bir gemidir ölüm siyah denizlerin hep çağırdığı batık bir gemi sönmüş yıldızlar gibidir yitik adreslere benzer ölüm yanık otlar gibi sen bu şiiri okurken ben belki başka bir şehirde ölürüm.. 4. Asım Bezirci - 'Hayat efsanedir' 1927 yılında Erzincan'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuydu ve yazarlık yapıyordu. Çevirileri de dahil çok sayıda eseriyle edebiyata büyük katkılar sundu. Fazla geldi kör cehalete, fazla geldi barbarlığa. 2 Temmuz'da Hakk'a yürüdü. Hayat efsanedir Saçların aklarla dolduğu zaman Geriye hasretle bir bakar mısın? Yıllar mazimizi yolduğu zaman Göğsüne menekşe, gül takar mısın? Pembe kıyılardan geçse bir sandal, İşitsem sesini şen fıskiyenin; Zikrimde canlanır eski bir masal: Gözümde gözlerin, elimde elin... Zaman kalbimizde can vermiş gibi, En güzel renklerle süslenir mekân... Suda aksimizle, havuzun dibi “Hayat efsanedir” diyordu her an! 5. Nesimi Çimen 1931 yılında Adana'nın Saimbeyli ilçesinde doğdu. Aslen Dersim Hozatlıydı. Çeşitli nedenlerle birçok kez yer değiştirdi. Küçük yaşlardan itibaren türkü derlemeleri yapmaya, saz çalmaya, türkü söylemeye başladı. Gözaltılar, işkenceler gördü. Almanya'da, Fransa'da, İsveç'te albümler çıkardı. Zeytinburnu'daki gecekondusuna gelen misafirleri arasında Yaşar Kemal, Atıf Yılmaz, İlhan Selçuk, Behice Boran, Mehmet Ali Aybar, Harun Karadeniz, Yılmaz Güney, Mahzuni Şerif, Aşık İhsani, Emekçi ve Ali Özgentürk gibi isimler vardı. Gözü dönmüş katillerce elimizden alındı. Arkasında müzisyen Mazlum Çimen'i ve eşsiz bir birikim bıraktı. Bize de Banaz'dan Pir Sultan derler' 6. Hasret Gültekin 1 Mayıs 1971 İmranlı, Sivas doğumlu. 6 yaşındayken bağlama çalmaya başladı. Şarkıları, güzel sesi ve şelpe tekniğiyle dikkat çekti. Henüz 22 yaşındaydı Madımak canlara mezar olduğunda. 22 yaşında böyle içli vurulur mu sazın teline? 22 yaşında yanılır mı böyle? 'Sevgi kuşun kanadında' 7. Uğur Kaynar - 'Güneşin altında ölmek' 1956 Sivas Zara doğumlu. Ankara'da yaşayan bir şairdi. Şiir kitapları bastığı bir yayınevi vardı. Hayatı boyunca yokluk içinde yaşadı. Başı birçok kez belaya girdi. 12 Eylül döneminde, iki yıla yakın Mamak'ta yattı. Şenliklere pek meraklı değildi ama doğduğu topraklara olan özlemi nedeniyle gitmeye karar verdi Sivas'a. Bir daha da dönemedi oradan. Yangından kurtarılan çantasından şöyle bir not çıkmıştı; ''öldüğümde doğduğum yere gidiyorum yıllarca süren bir hasret ve bilinmezliği işte böyle yeniyorum''. Güneşin Altında Ölmek Ölüm aramızda geçinip giden zavallı yıllar gibi Hem bizimle hem bizden biri değil Sanki seninle varoldukça yaşayan bende Sokağımın yangına ateşle koşan kızı güzeller güzeli Neslime İyi bak kıvamıdır İyi bak kırmızı şarap renkli akşamlarına Ben akşamına azbuçuk kalayken azbuçuk belasıyken başının Tam zamanıyken Şiirden ölen bir şairin son bahanesi gibi bir bahane bul kendine Enazından öp beni 8. Asaf Koçak 1958'de Yozgat'ın Yerköy ilçesinde doğdu. Küçük yaşta resim ve karikatür çizmeye başladı. Kırşehir Eğitim Enstitüsü'nü bitirdikten sonraki öğretmenlik yapmaya başladı. Daha sonra asıl tutkusu olan karikatürü seçti ve öğretmenliği bıraktı. Muhalif çizgileriyle ezilenlerin sesi olmaya çalıştı. Madımak canilerce kuşatıldığında, mızıka çalarak bekledi ölümü. ''Beni öldürebilirler ama çizgilerimi asla'' diyordu Asaf Koçak. Haklı çıktı... ''Beni öldürebilirler ama çizgilerimi asla'' 9. Edibe Sulari 1952 yılında Erzincan'da doğdu. Ünlü halk ozanı Aşık Davut Sulari'nin en küçük çocuğudur. Baba Davut Sulari Seyyit olduğu için küçük yaştan itibaren onunla beraber Alevi-Bektaşi cemlerine katıldı. Birçok plak ve kaset çıkardı. 1970li yıllarda İsviçre'ye göç etti ama Türkiye'deki Alevi-Bektaşi etkinliklerine katılmak için sık sık gelip gitti. Son gelişinde, kötülüğün vücut bulmuş hali olan bir güruh tarafından Madımak'ta katledildi.
Sosyaldeli

Sosyaldeli

@Sosyaldeli
·
11ay
Nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata. Öldüğünden haberi yok fotoğraflarının.
Murathan Mungan
Murathan Mungan
··
446 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.