Gönderi

TÜRKİYE’NİN GERÇEK SAVAŞI
                                                        TÜRKİYE’NİN GERÇEK SAVAŞI Sevgili okurlarım, Bugün sizlerle, Türkiye'nin en büyük savaşı olarak gördüğüm cehaletle mücadeleyi konuşmak istiyorum. Gözlerimizin önünde cereyan eden, ancak sahiplenmekten kaçındığımız bir gerçeklikle yüzleşmek zorundayız. Hazırsanız başlayalım. Türkiye’de 128 siyasi parti etkin durumdadır. Bu etkinliklerini toplumun çıkarları için harcıyorlar mı? Peki mazot kaç para? 24.05 lira. Ekmek kaç para?7,5 lira zam geleceği haberleri de cabası. Ayçiçeği yağı 5 litre fiyatı ne kadar dersiniz? 170 lira. Karpuz dilimle satılıyor, sebze fiyatlarına anlık zamlar yapıldığı için belirlenemiyor. Tarım ülkesi olan bir ülkede bunların yaşanması mümkün gözükmüyor dimi? Ama maalesef bunları yaşıyoruz. Sebebine gelince, dünya akıl ekonomisine geçiş yapıyor. Biz? Siyasi partiler için birbirimizle kavga ediyoruz. Dünya alın teri gücünü hızla akıl terine devrederken, bizde hızla partileşme ve akabinde koltuk savaşlarına tutuşuyoruz. Tarihte olmadığımız kadar akıllı ve azimli olmamız gerekiyor. Bunun için acilen kendimizi geliştirme seferberliğini başlatmamız gerekiyor. Bu konu da hepimiz suçluyuz. Değerli okurlarım, Konunun başında Türkiye’de kaç tane siyasi parti olduğunu yazmıştım, bu satırları yazarken birde sivil toplum kuruluşlarını incelemek istedim. 2020 rakamlarına göre; Sivil toplum kuruluşları incelendiğinde,121.720 dernek, 5.775 vakıf, 604 sendika, 3.003 oda ve 53.259 kooperatif bulunmaktadır. Toplamda 184.361 sivil toplum kuruluşu olduğu görülmektedir. Rakamları görünce hey yavrum hey diyesi geliyor insanın. Bu sivil toplum kuruluşları ne iş yapıyor? diye sormadan edemiyor insan. Asıl amaçları; demokrasinin hızlanması ve toplumdaki eksiklikleri görüp bizleri yönetenlere yani siyasilere aktarması gerekiyor. Peki, aktarıyor mu? Aktarsa bu sorunları yaşamayız herhalde. Rusya savaşıyor, enflasyonu yüzde 17,5 Ukrayna savaşıyor, enflasyon oranı yüzde 15.30 Türkiye?39.59 bu ne demek? Yani yüzde 150, çünkü biz cehaletle savaşıyoruz. Ve cahilden daha yıkıcı bir kitle imha silahı icat edilmedi henüz. Particiliğe bakış açımızı yeniden gözden geçirip, koltuk sevdamızdan kurtulup, birlikteliğimizi pekiştirip, çaresizliğimizi ve başarısızlığımızı başkalarına çamur atarak değil, başarısızlığımızı akılla bilimle ortak paydada birleştirerek daha büyük ve gelişmiş ülke olabiliriz. Daha ilerisinden vazgeçtim bari bulunduğumuz konumu kaybetmeyelim. Biz bunları yaşamak zorunda değiliz. Biz bu değiliz. Silkelenip bir an önce kendimize gelmemiz lazım. Eskiden daha iyi bir konumdaydık, şimdide istesek daha iyi daha refah bir ülke haline gelebiliriz, bir sefer başardıysak bir daha başarırız. Yeter ki inanalım. Bizim en büyük savaşımız cehalet. Cehaleti yenmemiz lazım. Bu konuda Mevlana: ‘’ Cahillerle yaptığım bütün savaşları kaybettim ‘’ demiş, ‘’Cahilin yanında kitap gibi sessiz ol’’diye nasihat etmiş İmam-ı azam. Hacı bayram veli, ‘’Cahilden sakınınız ‘’demiş. Einsten daha hazin özetlemiş: ‘’ Cehalet ne güzel, her şeyi biliyorsun’’ der. Mustafa Kemal Atatürk ise çok daha farklı bir tarifle bizleri uyarmış: ‘’ Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Bizim kastettiğimiz, hakikatı bilmektir, toplumun düşmanı cehalettir, en büyük savaş, cehalete karşı yapılan savaştır.’’ Sevgili okurlarım, Türkiye'nin gerçek sorunlarını, ortadan kaldırmak için cehaletle mücadele etmesi gerekiyor. Bilgiye, eğitime ve bilime dayalı çözümler üreterek, toplumsal bilinci yükseltmeliyiz. Bu, ancak birlikte hareket ederek ve sorumluluklarımızı yerine getirerek mümkün olacaktır. Yarının Türkiye'sini inşa etmek, herkesin ortak görevidir. Unutmayalım ki, cehaletle savaşmak, karanlıktan aydınlığa dönüşmek demektir. Şimdi, hep birlikte bu savaşı kazanma zamanı. Sevgi ve umutla kalın. Eğitimci yazar – Soner Atabek            
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.