Gönderi

256 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
"Bu dünyada doğru dürüst bir şeyler yapabilmek için hâlâ cesaret ve inancım olsaydı, ne yapardım biliyor musun?" "Hayır," demiştim. "Zengin ailelerin çocuklarına bakacak bir cemiyet kurardım," diye konuşmasına devam etmişti. Yüzü yine kızarmıştı. "O aptallar 'toplumun dışındakiler' deyimini hep fakirler için kullanırlar." (Syf 53) Spoiler vb türevleri bulunmaması için iki elin izin verdiği, fikrin hükmettiği kadar çaba gösterilecektir. =============================== Bireyde ön plana çıkan yabancılaşma halinin "normal" tanımından ayrılamayan, bazen ise ekmek su gibi bir ihtiyaç haline geldiği bir asrın çocuklarıyız. Okuduğumuz kitaplarda bile halinden memnun olan, vatanına ve kendine küsmeyen bir insan yoktur, Mustafa Güzelgöz dışında. Bknz: "Kötülere kızıp yurdumuza, halkımıza asla küsmem." -Eşekli Kütüphaneci, Fakir Baykurt- syf 110 Anadolu insanımızın yaşamayı ve görev bilincini edilgen değil etken algılamasına bağlayalım =] Palyaço anlatacaktım. Nereden geldim de Eşekli Kütüphaneci'ye laf attım. Manasız görünüyor. Ama içinde bir anlam barındırıyor. Kendi içselleştirmeme tabii. Velhasıl Palyaço =] Evet, Palyaço.. PALYAÇO. Bu sayfalarda günümüz dünyasında çok sık rastalanan bir konu işleniyor basit olarak ifade edecek olursam: Yabancılaşmak. Ancak yabancılaşmak kelimesinin altında türlü yaşanmışlıkları ve bir ağacın dallanan yaprağı, kolu gibi farklı budanmayı bekleyen uzantıları var. Tutun ki hepimizin dilinde olan; varoluşsal sancı ve yabancılaşmayı kendimize ait kimya laboratuvarında, bu kitap özelinde incelemek istedim ve yaptım. =] ================================ "Hegel’e göre yabancılaşma, bireydeki ruh ile fizik arasındaki zıtlığın sonucunda meydana gelir. Yabancılaşmanın hastalıklı değil de doğal bir olay olduğunu savunan Hegel (Özbudun, Markus & Demirer, 2008, s. 18) evren var olduğu sürece yabancılaşma olgusunun da var olacağını ileri sürer." "Yabancılaşmanın salt bir tanımı bulunmamakla birlikte, bireyin toplumdan, çevresinden ve hatta kendisinden uzaklaşması, giderek kendi dâhil herkese ve her şeye yabancı olması olarak tanımlanabilir." "İncil’in Avrupa’da eleştirilmesiyle birlikte din algısında sarsıntılar meydana gelir. Bu durum hem bireyin hem de toplumun yabancılaşmasına neden olur." Bu kitabın Protestan ve Katolik mezhebi çatışmalarını barındıran, zamanında din karşıtı damgası yiyen bir kitap olduğunu düşünürsek; karakterimiz için yabancılaşma kaçınılmazdır. "Yabancılaşma olgusundan söz edilebilmesi için öncelikle insanlarda ‘birey’ kavramının oluşması gerekir. Birey olmayı başarabilen/bireyselleşme sürecini tamamlayan insanlar, yaşadığı çevrede var olan ya da var olacak olan olay ve durumları sorgulayarak tepkiler verir." Bireyselleşmenin getirisiyle; başkalarından uzaklaşan, kendi fikirleri başkaları tarafından tanınmayan bir karakterdir aslında ana karakterimiz. "Yabancılaşan insan; İlk olarak hükmettiğine inandığı doğa tarafından yenilgiye uğradığı zaman bunu yaşar. Bununla birlikte kendisine sığınacak bir liman olarak gördüğü toprak parçası üzerinde devletin siyasi figürlerine yabancılaşır ya da aynı devletin hukuk sistemine, ideallerine ve yönetim tarzına yabancılaşır." Ana karakterimiz savaş döneminde hükümetlerce, halkça düşman belledikleri insanlara savaş sonrasında dostça yaklaşma "iki yüzlülüğünü" görünce bu gerekçeyle ekstradan yabancılaşacaktır. "Yabancılaşma olgusunu bireyin bizzat kendisini kendisine yabancı hissetme hali şeklinde açıklayan Erich Fromm, yabancılaşma durumunda bireyin, başta kendini bizzat yarattığı dünyanın merkezi olarak gördüğünü, kendini toplumdan soyutlayarak yabancılaştığını belirtir." Karakterin adım adım bunu yaptığını ve yaşadığını sayfalarca izleyeceksiniz. "Bu yabancılaşma için; Fromm, genellikle gerek din olgusunun baskın olduğu toplumlarda, gerek ise tüketimin ön planda olduğu toplumlarda meydana geldiğini belirtir."(örn: kapitalist sistem) Karakterimizin(tatkaçıran olmayacağına inandığım için söylüyorum) aşka, bağlılığa, evliliğe bakış açısı düşündürtüyor. Bu konuda yaşadığı o bunalmışlığı, yalnızlığı okurken buram buram hissediyorsunuz. Öyle içselleştirmişim ki bu durumu, rüyama bile girdi diyebilirim. Kitap için şu cümleyi kurmuştum okurken: size belki cevaplar vermiyor ama sorular getiriyor aklınıza. "Neden?" diyorsunuz. Çok edebi bir dili olduğunu iddia edemem, bizim kült yazarlarımızın dili gibi bir beklentimiz olmamalı ancak işlediği konu dikkate değer. Tavsiyem eğer okumak isterseniz, okumadan önce küçük çaplı Protestan ve Katolik mezhebi hakkında bilgi edinmeniz olacaktır. İyi okumalar dilerim🪻 (Başka kaynaklardan yapılan alıntılar " " işareti ile gösterilmiştir.) dergipark.org.tr/tr/pub/erciyesa... - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Palyaço
PalyaçoHeinrich Böll · Can Yayınları · 20191,522 okunma
·
123 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.