Bu kitapta yer alan karakterlerin adlarını, yenen yemekleri, şehir isimlerini falan Türk isimleri, yemekleri ve şehirleriyle değiştirsek, kimse
kitabın Koreli bir kahramanı anlatan, Kore'de geçen bir roman olduğunu söyleyemezdi. Kitabın anlattığına göre kadına verilen değer, yaşadığı zorluklar, gelenekler, toplumsal normlar, büyük kentlerdeki zorlu yaşam koşulları, ebeveynlikle ilgili roller açısından şaşırtıcı derecede benziyoruz.
Kim Jiyeong'un doğumu ( erkek olmadığı için hayalkırıklığı),çocukluğu (erkek kardeşine pozitif ayrımcılık, kendisi ve ablasına daha düşük imkanlar sunulması, erkek kardeşlerine, babalarına, babaannelerine hizmet etmelerinin beklenmesi), gençliği ( otobüste bir erkek tarafından tacize uğradığı için babası tarafından azarlanması, okulda teşhirci birini ifşa ettiklerinde kız arkadaşlarının cezalandırılması, üniversitede bir erkek arkadaşı olup ayrıldığında kendisinden çiğnenip tükürülmüş sakız diye bahsedilmesi), iş hayatı (erkek olmadığı için yüze yakın iş başvurusundan sadece birinden kabul edilmesi, erkeklerin üçte ikisi kadar para kazanması, iş yerinde herkese hizmet etmesinin, kendisini taciz eden erkeklerin hareketlerine sessiz kalmasının beklenmesi), evliliği (hemen çocuk yapmasınin beklenmesi, çocuk olmayınca kendisinin suçlanması, eşinin ailesine hizmet etmesinin istenmesi), ebeveynliği (çocuğuna bakmak için kariyerini, maddi ve günlük özgürlüğünü, özdeğerini feda etmesi) anlatılırken, tüm bunların nasıl delirmesine yol açtığını adım adım takip ediyoruz. Feminizmin temel meselelerine yer veren, Kore Kültürünü tanıtan, dünyada farklı coğrafya ve kültürlerde yaşayıp ortak dertlerimizin olduğunu anlatan kitabı okuyun kız kardeşlerim.