Gönderi

Artık daha sık geliyorlar, ikisi de; ve her gelişlerinde bana karşı, dünyaya karşı biraz daha tahammülsüzleşmiş oluyorlar. Aç ve kaba bir şey var içlerinde, kanlarında kaynayan bir gaddarlık, daha önce de gördüğüm, avcının önünden kaçan bir hayvan gibi kokusunu aldığım. Ama şimdi av değilim ben. Artık değilim. El üstünde tutuluyor, nazikçe sorgulanıyor, izleniyorum. Arzularının girift doğasını anlamadığımı düşünüyorlar. Oysa uykudan başka hiçbir şey kaçmıyor artık benden. Uyku kaçıyor ama. Belki gözümü uyku tutmayacak kadar yaşlanmışımdır. Belki uykudan sağlayabileceğim bir fayda kalmamıştır artık. Belki ne rüya görmeye ihtiyacım vardır, ne de dinlenmeye. Belki gözlerim yakında sonsuza dek kapanacaklarını biliyorlardır. Uyanık durmam gerekiyorsa duracağım. Şafak sökerken, günün ilk ışıkları odanın içine sızarken bu merdivenlerden aşağı ineceğim. İzlemek ve beklemek için kendime göre sebeplerim var. Bu uzun uyanışın sonunda huzur diyarı bekliyor beni. Bir gün biteceğini bilmem kâfi. Dünyada yavaş yavaş büyümekte olan şeyin ne olduğunu anlamıyorum, sorularının gayesini görmüyorum sanıyorlar, manasız sözler, aptalca laflar ettiğimde, bizi hiçbir yere götürmeyen şeyler söylediğimde, yüzlerinde örtülü, seslerinde saklı duran hiddetin korkunç gölgesini fark etmiyorum sanıyorlar. Ya da hatırlamam gerektiğini düşündükleri şeyleri hatırlamaz göründüğümde. O büyük, o doymak bilmez ihtiyaçlarına öyle kaptırmışlar ki kendilerini, o gün birlikte duyduğumuz korkunun kalıntıları o kadar kör etmiş ki gözlerini, her şeyi hatırladığımı fark edemiyorlar. Oysa bedenim kanla kemikle olduğu kadar hatıralarla da dolu benim.
Everest Yayınları
·
9 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.