Gönderi

724 syf.
·
Not rated
·
Read in 16 days
uzun zaman sonra yazmak da böyle bir kitabı yorumlamak kadar yabancı ve uzak. ve bir aşamada içi hep boş, bir yerleri eksik kalacak hissi yine kafamda. sanırım sadece yazdığımda değil okuduğumda ve okumadığımda, öğrendiğimde ya da hiç bilmediğimde, her gün dinlediğim şarkılarda veya hiç duymadığım bir seste, daha önce ezbere bildiğim şiirlerde ve artık sadece adını hatırladığım insanlarda; bir yerlerim hepsinde eksik ve hepsi bende eksik. hakan günday’ın az’ının derda’sının sevdiği biricik yazar oğuz atay’ın tutunamayanlar’ından selim’in de dolduramadığı boşlukları var. çünkü zaman ilerliyor ama o uzaklaşıyor, yabancılaşıyor böylece sorgulamaların ve tutunma çabasının sonunu bir yitme hikayesi getiriyor. oğuz atay’ın okuduğum ilk kitabı. farklı ve karmaşık bir dil ama karakterler bizden, benden, senden, ondan. olay aslında basit. bir adam yaşamına son veriyor ve adamın arkadaşı okuyucuya o adamı anlatıyor. kitabı zorlaştıran ilerleyiş ve anlatım tarzı. eğer tek seferde okuyamayacak gibiyseniz bir kenara kaldırın ve her şeyi unutuna kadar ona geri dönmeyin. içerik sıkıcı değil ama özellikle farklı anlatım biçimleri, yetersiz noktalama işaretleri, aşırı melankoli, dünya edebiyatından önemli yazarlardan esintilerin varlığı sizi zorlayacaksa sıkılmanız olası. şans vermek gerek değil bu kitaba. gerçekten tutunabilecek (tutunamayan daha çok sevecek ama) bir ruh haline ve motivasyona sahip olmanız gerek. çünkü ondan bekleneni vermeyecek bir kitap ve aceleci bir yazar var karşınızda (yazmış da yazmış). selim'in dolduramadığı boşlukları ve içinde tutunacak duvarları kalmamış bir hayatı var. boşluklar dolmayınca tutunacak yer de kalmayınca muzdarip ruh selim, "o" selim olamayınca yitiyor. "o"nu okudukça öğreniyorsunuz. kitap hayatın dolduramadığımız boşluklarıyla ve kendine yer bulamamış kişilerin kısımlarıyla ilgileniyor. vaktinize değer mi? kesinlikle okunmalı mı? ya bu kadar da yazmaya gerek var mıydı? ben de bir tutunamayan mıyım? selim anlatıldığı "kadar" biri mi? selim'e üzülmeli miyiz? cevaplarını bilmiyorum ama döneminin ötesinde bir anlatım tarzıyla tanışmak, biraz da selim'i anlamak ve turgut'u sancılarıyla yalnız bırakmamak için okumalıyız. kitap çok gürültülü söyleyeyim. dopdolu, kenarlarından taşıyor kelimeleri ve gerçekten uzun. peki selim gibi insanlar hep tutunamaz mı? sonunda hepsi kayıp bir ruha mı dönüşür? diğerleri bu değişen modern dünyaya yetişirken, selimler nasıl geride bırakılır? turgut'un selim'in geçmişini araştırmasıyla bu sorular tekrar tekrar soruluyor ve kısmen cevaplanıyor. selim neden bu selim olmuş? cevabı çocukluğunda, yaşadığı odada, babasında, metin ve zeliha'da, esat ve süleyman'da, burhan'da ve günseli'de buluyoruz. bunlardan önce de selim'in şarkısında (satırlarca yazılmış hayat şiiri). ve anlatmaya çalışmış birini okuyoruz. "belki de anlatmaya çalıştın birilerine. kim bilir? anlatamadın; belki o insanın yüzüne bakar bakmaz anlatmanın yararsızlığını gördün." yaşamaktan korkmuş birini. "kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım." sonun gelişini. "önce, tabaklardaki yemeklerden bir usanma başladı. sonra, sözlerde bir gevşeme, bir isteksizlik görüldü. birlikte olmanın getirdiği heyecan eskidi. söylenen sözler düşünüldükçe beğenilmemeye başladı. bu nedenle yeni sözler için cesaret tükendi." "hiç bir zaman benden bekleneni vermeyi becerememişimdir, bekleyenleri utandırmışımdır." o yüzden belki de artık "bir anlam aramamalı. anlam kadar insanın hayatını zehir eden bir kavram yoktur."
Tutunamayanlar
Tutunamayanlar
Oğuz Atay
Oğuz Atay
Tutunamayanlar
TutunamayanlarOğuz Atay · İletişim Yayınları · 202061.9k okunma
·
80 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.