Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İttihad-ı İslam kavramının bir devlet politikası haline getirilmesi ve pratik hayata yansıtılması, şüphesiz II. Abdülhamit'in eseridir. Abdülhamit, Tanzimat'tan beri devletin resmi politikası olan Osmanlıcılık siyasetini kâğıt üstünde sürdürüyordu ama bunun fiilen işlemediğini, azınlıkların ayrılıkçı eylemlerine devam ettiğini görüyordu. Azınlıkları, Osmanlı çatısı altında tutmanın imkânsız olduğunu gören Abdülhamit, hiç olmazsa Müslümanları bir çatı altında tutmayı amaçlamıştı. (...) Abdülhamit, İttihad-ı İslam politikasını hem içeride hem dışarıda kullanmıştır. Osmanlı sınırları içinde, değişik etnik kökene mensup, fakat İslam ortak paydasında birleşen bütün unsurları (Türk, Kürt, Arap, Çerkes, Arnavut, Boşnak vb.) birlik ve beraberlik içinde Osmanlı çatısı altında tutmak istiyordu. Bu amaca ulaşmak için de İttihad-ı İslam söylemini bir araç olarak kullanmıştır. Elbette dünyadaki bütün Müslümanların Osmanlı çatısı altında toplanması, bir ideal olarak ortaya konuyordu ama ilk planda amaç, Osmanlı sınırları içindeki bütün Müslümanların ayrılıkçı-milliyetçi fikirlere kapılmadan, Osmanlı çatısı altında devam etmesidir. Abdülhamit, özellikle yavaş yavaş ayrılıkçı fikirlerin filizlendiği Arap toplumunu, Hilafet kanalıyla Osmanlı'ya bağlamak ve muhtemel isyanları önlemek istiyordu... (...) İttihad-ı İslam politikası ve bunun bir aracı olarak hilafet kurumu, dış politikada en çok İngilizleri rahatsız etmiştir. Özellikle Hindistan bölgesi ve uzak doğudaki sömürgelerinde yaşayan Müslümanların, Halifeye bağlılıkları İngiliz yöneticileri rahatsız etmişti. İngilizler, Abdülhamit'in bu aktif hilafet politikasına karşı iki kademeli bir karşı hamle planladılar. İlk aşamada amaçları, Osmanlı hilafetinin meşruiyetini sorgulamak ve hilafetin Arapların hakkı olduğu söylemini yaymaktı. Bunu yapmak zordu ama yine de bu yönde yoğun bir yayın ve propaganda faaliyeti içine girdiler. Bu olmazsa, ikinci aşamadaki amaçları, Halife'nin meşruiyetini sorgulamak ve mevcut Halifeyi yani Abdülhamit'i görevinden uzaklaştırmaktı. İngilizler bu ikinci planlarını uygulama konusunda başarılı oldular; uzun bir mücadele sürecinden sonra Halife devrildi... (...) 1895-1896 dönemine gelindiğinde Anadolu'nun muhtelif yerlerinde patlak veren bütün ayaklanmalar sert bir şekilde bastırıldı. Bunun üzerine Avrupa basınında Abdülhamit aleyhinde yoğun bir karalama kampanyası başlatıldı. Abdülhamit, eli kanlı bir katil ve diktatör şeklinde karikatürize edildi. Bu bağlamda ilk olarak “Kızıl Sultan” (le sultan rouge) tabiri kullanıldı.
·
13 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.