Artık dulum.12 Kasım günü Slvie öldü.
Çok üzücü.
Bu sene indirimli satışlara birlikte gidemeyeceğiz.
Kitap bizi bu cümlelerle karşılıyor.Bu cümleleri okuduktan sonra, insan kitabın içerisinde ne kıymetli anıların yattığını az buçuk tahmin edebiliyor.
Fransız sinemacı ve yazar Jean Louis Fournier karısının ölümü üzere yazıya aldığı bu kitabında, baştan sona kısa özetler halinde evliliği hakkında aklında kalan hoş anıları biz okuyucuyla buluşturuyor.Bir nevi onun iç döküşü bu kitap.O anlatıyor biz dinliyoruz çıt çıkarmadan.
Öldüğü ilk zamanların ne kadar zor olduğundan bahsediyor, kendisini teselli etmek isterken insanların yaptıkları gafları, patavatsızlıkları kaleme alıyor.Kendisi karısının hiç değilse ölümünün acısız olduğu konusunda kendini teselli ederken, birisinin çıkıp o kadar emin olmamasını istemesini mi söylersin, yoksa bundan sonra tek başına yapayalnız kaldığını üstüne basa basa söyleyenler mi, ya da kendisi sanki bilmiyormuş gibi ölümünün zamansız olduğunu mu söyleyen istersin?
İyi ki bizimki gibi bir de törenlerde, mevlütlerde başsağlığına gelenleri tıka basa doyurma adetleri yokmuş.Bizde de pidenin biraz yağlı olduğunu söyleyen mi dersin, pilavın tuzunun az olduğunu söyleyen mi dersin, helvayı biraz fazla kavurduğunu söyleyen mi dersin, sırf bu törenlere karnını doyurmaya özel olarak aç gelenleri mi dersin, hangi birini sayalım da bunların hangi birinin aç ruhunu doyuralım dersin ?
■ Mutsuz olduğumuzda sanki herkes öyle kalmamızı istiyor sonsuza dek. (Sf16)
Mutsuzluğumuz insanların yüreğine su serpiyor, insanlar kendilerinden daha mutsuz insan görünce hallerine şükrediyorlar, daha mutsuz insanlar onların içini rahatlatmaları için muhakkak olmalı, bir nevi kendi boktan yaşamlarından kaçış noktaları o insanlar.
Yazarımızın mutsuzluğu, kendisine kaçış yolları aratıyor çünkü böyle devam edemez biliyor.Psikolojik testlere göre yapılan araştırmalarda insanlar için en büyük yıkıcı sonuçlar doğuran olayların başında insanın eşini kaybetmesi geliyormuş, daha sonra diğer üzücü olaylar sıralanıyormuş.Hiçbir teselli cümlesi yazarı teselli edemez.Kendisini teselli etmenin yolları gene en çok kendisinde gizli ve bu sebeple eşinin adını yaşatmak, onu ölümsüzleştirmek için bu eseri kaleme almış.Onun anısını devam ettirmek için de eşinin bastıracak olduğu kitabı yayınlatma kararı alıyor, ona karşı son görevlerini yerine getiriyor belki de.
■Yarını düşünmeden, bugünden zevk almayı, ânı yaşamayı öğrenmeliyim.Çünkü yarın bana hiç iyi şeyler vaat etmiyor. (Sf 37)
Yazarın vicdanını rahatsız eden en büyük olgu, beraber çok güzel anılar biriktirmiş olmasına rağmen, eşini sağlığında fazla yüceltmemiş olması, ona hakkını yeterince teslim etmemiş olması oluyor.Bunun sebebini utangaçlığına bağlıyor.Bu bir insan için büyük bir üzüntü kaynağı olabilir, yazar gene de bu konuda şanslıymış, mutlu bir evlilikleri ve onu seven bir karısı olmuş, o da karısını çok sevmiş, gülerek andığı çok hikayeleri var.Fakat bu güzel anılardan yoksun, sırf basiretsizliğinden dolayı sevdiklerine yeterli sevgiyi ve ilgiyi gösterememiş onlarca kişi, sevdiklerinin kaybından sonra vicdan azabından kendisini yiyip bitiriyor.O sebeple, telafisi olmayan bir dünyada sevdiklerimizin mümkün oldukça gönüllerini almak, onlara küçük jestler yapmak, yüzlerini güldürmek, yaşamın en büyük şifresidir belki de...
■ Anlayabilmek için en kötüsünün başa gelmesini beklemek ne acı.Neden mutluluğu, anca çekip giderken çıkardığı sesle tanıyabiliyoruz ? (Sf90)
Kitap oldukça akıcı, kitaba başlamanız ile bitirmeniz bir oluyor.Kimi yerlerinde bir iki cümlecik sayfalar da mevcut.Yani aslında göründüğünden de kısa bir kitap lâkin zihinde çok hoş anılar bırakan, yaşayan kadar okuyana da keyif veren anıların olduğu bu kitabı değerlendirmenizi tavsiye ediyorum.Bu arada kitabın kapağı da orjinal, yani karı koca fotoğraflarıymış, bu da hoş bir bilgiydi benim için.Keyifli okumalar.