KATLEDİLEN POTANSİYELLER FERYAT EDİYOR
Çocukların yaşarken ölmemesini dileyen, içindeki var olan cevheri ortaya çıkarmak isteyen herkes kulak versin. Beynimiz, hayatımızın ilk üç yılında çok hızlı biçimde büyür ve gelişir. Çalı süpürgesinin parçaları gibi birbirine bağlıdır. Dal dal iç içe geçmiş, kendi aralarında köprülerden oluşan yolları aklınıza getirebilirsiniz. Yaşımız arttıkça daha kestirme alanlar inşa eder, gidilecek istikameti kısaltarak ustalaşırız. Ustalaşmadan kastım; düşüncelerini, duygularını dile getirip iletişimi kuvvetli, sosyal, açık, girişken olması. Bunu gerçekleştirmek için en önemli faktör nedir? diye düşünüyorsun muhtemelen. Biraz basite kaçacak ama sayısız veri bizzat şunu destekliyor: 0-3 yaş arasında çocuğunuzla konuşmanız, sıcak ilgi göstermeniz, ona kitap okuyup karşılıklı diyalog başlatmanızdır. Daha konuşmayı bilmiyor, ne saçmalıyorsun, aklımızla alay mı ediyorsun derseniz hata edersiniz. Bizler dili öğrenirken çevremizdeki uyaranların zenginliğine göre besleniriz. O beslenme bizi ömür boyu etkiler. Çünkü temelin atıldığı, tekrar aynı evreyi yaşamayacağınız dönem orası. Binanın temelini iyi çıkmazsanız nasıl çökerse, kritik dönemi de sağlam atmazsanız çocuğu altında bırakırsınız. Evlatlarınızın düşünme hızı, kendini ifade etme becerisinde gelişmişliği, okul hayatındaki başarısı büyük ölçüde harcını attığınız bu evreyle ilgili. Araştırmalar çocuğun konuşması için teşvik edilmediği, gereken ilginin verilmediği bebeklik döneminin telafisi olmadığını söylüyor. Büyüyüp yetişkin hale geldiğinde kullandığı kelime sayısı, konuşma süresi çok az oluyor. Yani olayları algılaması, anlamlandırması, zihninde oluşanları dile getirmesi bakımından fakirleşiyor. İletişim kurmada, hayatta, ilişkilerde sayısız zorlukla cebelleşmesiyle sonuçlanıyor. Siz de yaptıklarınız yetmezmişçesine daha da katmerlendiriyorsunuz eksiklerini. Eline tablet sıkıştırdığınızda, sussun diye çizgi film izlettiğinizde amiyane tabirle salaklaştırıyorsunuz. Birçok dünyaca ünlü profesörün yaptıkları araştırmalar bizzat bunları doğruluyor. Ama sizin hala en çok yaptığınız iş eline "aptal kutusunu" verip sessizlik sağlamak. Üstelik AÇEV anketine göre %50'si neredeyse babaların çocuk bakımını kendi işi olarak görmeyip pek fazla konuşmuyor bile. Yalnızca işten gelip iki gülmekle, sevmekle yetiniyor. Sonra evlatlarınızdan gelişime açık, hızlı ve iyi düşünen, problem çözen bireyler olmasını bekliyorsunuz. Ne verdiniz ki, ne alacaksınız? En büyük kötülüğü yapıp güzel sonuçlar beklemek akılsızlıktır. O akılsızlardan, o cahillerden olmamayı istiyorsan 30 Milyon Kelime kitabını kaçırmamalısın. Dr. Dana Suskınd senelerini bu çalışmaya adamış. Yapılan deneylerle, izlenen yüzlerce ailedeki çocukların gelişim seyriyle, miniklerin potansiyelini en yüksek seviyeye çıkarmak adına yapılacak adımlarla elinize sağlam bir silah alacaksınız cehaleti öldürmek için. Kitapta ek olarak bilişsel, sosyal, duygusal gelişim adına neler yapmanız gerektiğini örnekleriyle detaylı biçimde bizzat faydası kanıtlanmış bilimsem verilerden hareketle beyninize kazıyacaksınız. Evladına iyilik yapmak, beynini çoşturarak en verimli şekilde katkı sağlamak, büyüdüğünde ailem benim gelişimimi zamanında iyi ki desteklemiş diyerek hayır duasını almak istiyorsan neyi bekliyorsun?