Gönderi

Celalzade'nin Selimname'de yazdığına göre Şahkulu Olayı sırasında bunalan II. Bayezid'in vezirlerine, "Benim padişahlık etmeğe mecalim kalmadı. İhtiyarımla saltanatı oğlum Ahmed'e verdim. Padişahınız odur" diyerek kararını açıklaması karşısında, Selim Rumeli'den topladığı orduyla harekete geçti. 3 Ağustos 1511'de Uğraş Köyü (Çorlu) Savaşı'nda babasının kuvvetlerine yenilerek Kırım'a döndü. Ancak İstanbul'daki yeniçerilerin mutlak desteğini sağladığı için, bu başarısızlığına karşın taht şansını yitirmedi. Yeniçeriler odalarda toplanıp Ahmed'i padişah yapmanın "ulu günah" olduğuna karar verdiler. Şehzade Ahmed yanlısı paşaların konaklarına saldırdılar. (...) Üsküdar'a kadar gelen Şehzade Ahmed, Anadolu'ya dönmek zorunda kaldı. İstanbul'a gelip yeniçerilerden destek arayan Şehzade Korkud da emeline ulaşamadı. Selim, Rumeli'nden topladığı yeni kuvvetler ve İstanbul'dan yanına gelen üç bin yeniçeriyle başkente yürüdü. (...) Celalzade'nin yazdıklarına göre vezirler baba oğul arasında gittiler, geldiler. II. Bayezid hayli direndi. "Madem ki dayire-i sıhhatteyim kimesneye saltanat vermezem!" dediyse de askerin ve devlet ricalinin desteklediği Selim, 24 Nisan 1512 Cumartesi günü bir zafer alayı sergilemesiyle Topkapı Sarayı'na geldi. (...) Selim'in tahtı gasp edişi, o dönemde yazılan bir Selimname'de II. Bayezid'in ağzından "Bu beylikden feragat itmedüm ben / Görün beyler bana nitdi Selim şah" denilerek vurgulanmıştır. (...) Selim'in ilk buyruğu babasının İstanbul'dan uzaklaştırılması oldu. (...) (Daha sonraları Selim sefer için) Edirne'ye hareket etmek üzereyken sırtında uç gösteren çıban hızla büyü(dü). Bir gün saray bahçesinde gezerken nedimi Hasan Can'a sırtındaki ağrıdan söz etmesi üzerine Hasan Can'ın eliyle yoklayıp çıban ucunu sıktığı, yaranın birden azdığı rivayet edilir. Ağrıların vücuduna yayılmasına karşılık Edirne'ye hareket eden Selim, Çorlu yakınındaki Sırt Köyü'nden ileriye gidemeyerek burada kurulan çadırda tedaviye alındı. Hekimbaşı Ali Çelebi ve hekimler, "yanıkyarası" (şirpençe) tanısı koyarak zift yakısı uyguladılar ve ağrı dindirici afyon verilmesini yasakladılar. Önden Edirne'ye giden Veziriazam Pirî Mehmed Paşa ile devlet erkânı da ivedi olarak ordugâha çağrıldı. Manisa Valisi Şehzade Süleyman'a da gelmesi için haber gönderildi. Selim, arabayla İstanbul'a götürülmesi hazırlıkları sürerken, 21 Eylül 1520 günü öldü. Yeniçerilerin ayaklanmasından korkularak ölümü gizli tutuldu. (...) İslam birliği siyaseti güttüğü, İstanbul'u İslam dünyasına merkez yapmayı amaçladığı ileri sürülen I. Selim'in kısa saltanatı, Doğu ticaret yollarının yön değiştirmesine neden olması ve fethedilen ülkelerin yoksulluğu yüzünden kalıcı bir ekonomik bunalımın başlangıcı olmuştur. Bunun hiç değilse İstanbul'daki etkisini azaltmak için her taraftan ticaret ve sanat erbabının başkente göç etmelerine çalışılmıştır. Ülkede ve İstanbul'da kalpazanlığın yaygınlaşması, Anadolu'da filizlenen ilk kitle ayaklanmaları da aynı ekonomik buhranın sonuçları sayılabilir. Buna karşılık, kamu hazinesinin en yüksek değerlere Selim döneminde ulaştığı, sonraki padişahlar onun dönemindekinden daha fazla bir birikim sağlayamadıkları için saray hazinelerinin uzun zaman "Sultan Selim Şah" mührüyle açılıp kapatıldığı tarihlere geçmiştir. Kuşkusuz, Selim'in hazinesinin böylesine dolması savaş ganimetleri, Tebriz'den ve Mısır'dan getirilenlerle sağlanmıştı.
Sayfa 129 - 9- Yavuz Sultan (I.) SelimKitabı okudu
·
63 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.