Gönderi

Bir zamanlar iki hoca efendi vardı. Biri sigara içmiyor, diğeri içiyordu. Olay çok eskilerde geçmiş. O zamanlar böyle sarma sigaralar yok. Tütün içilirmiş. Bu tiryaki hocanın da birbirine geçmeli çubuğu varmış. Onu doldurur uzun uzun içermiş. Arkadaşı demiş ki, ben ona sigara konusunda ne desem boş ve biraz da ayıp. Zira o da benim gibi bir hoca. Senin bildiğini biz bilmiyor muyuz, diye alınır, itiraz eder. Belki kalbini kırarız. Bu sebeble bekler, bir fırsatını kollarmış. Günün birinde bu hocaya tiryaki hoca ziyarete gelmiş. Hocanın öğrencileri de odada toplanmışlar, hocalarının arkadaşına hürmet göstermişler, sohbetten istifade edelim diye beklemeye başlamışlar. Tam o sırada tiryaki hoca çubuğunu çıkarıp doldurmaya başlamış. Öğrenci mollalar hayretle bakarlarmış. Neyse hocamızın misafiridir diye ona yardımcı bile olmuşlar, gidip çubuğu tutuşturmak için köz getirmişler, külleri fiskelesin diye bir çanak bulmuşlar. O ara misafire ikram için bal şerbeti getirilmiş. Bir tas ev sahibi hocanın önüne, bir tas da diğerinin önüne konmuş. Ev sahibi hoca fırsatı yakaladığını anlamış. Bal şerbeti tasını eline alarak arkadaşına: -Bak, demiş, şimdi şu kapı açılsa da Hazreti Peygamber içeri teşrif buyursalar, ben derhal kalkar yerimi ona verir ve elimdeki şu bal şerbetini de kendisine sunardım. Böyle bir şey olsa sen ne yapardın? Tiryaki hoca pek afallamış. Mollalar iki hoca arasındaki bu zekâ düellosunu, ender yakaladıkları zevkli bir fırsat olarak değerlendirmek, tatmak üzere beklemişler. Tiryaki hoca bir-iki saniye bocaladıktan sonra arkadaşının güzel arzusunu anlamış ve: -Ben de şu çubuğu dizime vurup parçalardım, demiş ve gerçekten de çubuğu o anda kırıp parçalamış. Bir daha içmemiş. Siz de hâlâ sigara içiyorsanız, ilkin kendinizde, sonra da arkadaşlarınızda bir eksiklik arayın, bakalım kimde bulacaksınız!..
··
2 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.