Gönderi

“Sultan Abdülhamid Han-ı evvel”, “Hâmid-i evvel” adlarıyla da bilinir. III. Ahmed'le cariye kökenli Şermî Rabia Kadın'ın oğludur. (...) Abdülhamid, III. Ahmed, tahttan indirildiğinde (1730) beş yaşındaydı. Topkapı Sarayı'nda, Şehzadegân Dairesi de denilen Kafes Kasrı'nda gözetim altında ve kapalı büyüdü. Kuzeni I. Mahmud'un saltanatına (1730-1754) rastlayan şehzadelik eğitimi yüzeysel oldu ve saraydaki tutukluluğu kendisinden önceki üç padişahın saltanatları boyunca 44 yıl sürdü. Ağabeyi III. Mustafa'nın ölüm döşeğindeyken “Abdülhamid'i bırakın! Selim'i iclâs edin. O, büyük bir padişah olacaktır” diyerek kendi oğlunun tahta geçirilmesini vasiyet etmesine karşın “ekberiyet” ve “bi'l-irs ve'l-istihkak” kuralından ayrılmayan devlet erkânı, III. Mustafa'nın öldüğü gün (21 Ocak 1774) sarayda yapılan cülus töreniyle Abdülhamid'i tahta oturttular. Ertesi gün III. Mustafa'nın cenaze alayı yapıldı. (...) I. Abdülhamid, hassas, sevecen, yardımsever olmasına, kamu işleriyle ilgilenme isteğine karşılık, sorunları çözebilecek deneyime sahip değildi. (...) Abdülhamid sudan bahanelerle sık sık sadrazam değiştirdi. (...) Seçtiği sadrazamlar ise (...) dünya görüşü kıt, sorunları kavramaktan uzak kişilerdi. Bu on sadrazamın ilk yedisinin seçimlerinde Hz. Peygamber'le adaş olmalarından uğur beklendi. Bunların ortak özellikleri adlarının “Mehmed” (Muhammed) oluşuydu. (...) Halil Hamid Paşa'nın (...) köklü girişimleri karşıtlarının bir iftira kampanyası başlatmalarına yol açtı. Sadrazamın kendisini tahttan indirip Selim'i padişah yapmaya hazırlandığına inandırılan I. Abdülhamid, Halil Hamid Paşa'yı 31 Aralık 1785'te idam ettirdi. Oysa ortam, deneyimli bir devlet adamının idam edilmesine elverişli değildi ve 1783'te Kırım'ı ilhak etmiş bulunan Rusya, İstanbul'daki elçisi Potemkin aracılığıyla Bâbıâli'yi yeni ödünler beklentisiyle sıkıştırdıkça bir savaş da kapıya dayanıyordu. İngiltere ve Prusya ise kendi çıkarları açısından Osmanlı yönetimini buna teşvik etmekteydiler. Yaşlı ve öngörüden yoksun I. Abdülhamid yine de bir savaşın getireceği sıkıntıları düşünebilmekte, “İbadullah ayaklar altında çiğnenecekse ben öleyim, daha iyi!” demekteydi. Halk arasında, Abdülhamid'in kerametine inanmayan yoktu. Sonunda, Şeyhülislâm konağında ve Bâbıâli'de yapılan meşveretlerden savaş kararı çıktı. Savaşa onay vermeyen padişah, “Moskof gemileri Sarayburnu'nda bekliyor!” denilerek kandırıldı. (...) 1787'de hem Rusya'ya hem Avusturya'ya savaş ilanı, öncekilere oranla daha ağır bir buhranın doğmasına yol açtı. Bu bunalım ve cephelerden gelen bozgun haberleri, tarihlerin yazdığına göre I. Abdülhamid'in felç olmasına ve 8 Nisan 1789'da ölümüne neden oldu. O gün padişah, Surre alayı için koltuklarına girilerek zorla Kubbealtı'na getirildi. Törenden sonra şehzadeleri Mustafa ile Mahmud dairelerine, kendisi de yine koltuklanarak ve âdeta sürüklenerek Harem'e götürüldü. Son kez kontrole gelen ve “nüzul” tanısını “nezle” sözcüğüyle tevil eden Hekimbaşı Gevrekzade Hasan Efendi huzurdan çıktıktan sonra sabaha karşı öldü.
Sayfa 417 - 27- Sultan I. AbdülhamidKitabı okudu
·
24 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.