Gönderi

İslâm ordusu dönüp Medine'ye geldi. Efendimiz'in (s.a.v.) bir sünneti vardı; Medine'ye döndüğünde gider, hücre-i saadet'ten önce Mescid-i Nebevi'de iki rekât şükür namazı kılar, sonra evi hemen orada olmasına rağmen evine gitmez, kızına yani Fâtıma'sına gider, onu ziyaret eder, öylece evine giderdi. O günlerde Hz. Fâtıma Medine'nin içlerinde bir evde oturmaktaydı. Efendimiz (s.a.v.) her zamanki gibi namazını kılıp kızına doğru giderken, kızı Fâtıma da, "Babam yorgundur, o buraya gelmeden ben gideyim," diyerek Mescid-i Nebevi'ye doğru gelmekteydi. Yolun orta yerinde birbirleriyle buluştular. Hz. Fâtıma ânında babasına sarıldı ve ağlamaya başladı... Bir müddet sonra bir taraftan babasının elbisesindeki tozları temizlerken bir taraftan da, "Baba! Sen hiç mi rahat yüzü görmeyeceksin? Hiç mi bu dünyada rahat etmeyeceksin?" dedi. Allah Resûlü (s.a.v.) duygulandı, kızının gözyaşlarını sildi. Sonra dedi ki: "Sabret kızım! Gün gelecek, Allah babanın adını yeryüzünde kerpiçten kiremitten yapılmış her eve, kıldan tüyden yapılmış her çadıra, ya izzetle ya zilletle koyacaktır." Bu büyük bir müjdedir. Sahâbeyi harekete geçiren ve ayağa kaldıran bir müjdedir. Bu ne demektir biliyor musunuz? | Yeryüzü sizindir, yürüyün... Bu, yeryüzünün tamamına "Muhammedün Resûlullah" isminin ulaşacağının müjdesidir. Nasıl ulaşacak? İki şekilde: | Ya izzetle ya zilletle... İzzetle ulaşacaktır; oradaki insanlar Müslüman olacaklar, aziz oldukları için izzete kavuşmuş olacaklardır... Ya da zilletle kabul edeceklerdir; yani Müslüman olmayacaklar ama İslâm'ın dirilten mesajları oraya hâkim olduğu için zelil olacaklardır... Bundan dolayı ümitsizliğe asla yer yoktur, bu müjdenin tahakkuk etmesi için vazifemiz ve gayretimiz vardır.
Sayfa 194Kitabı okudu
·
62 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.