I-
yalnızlığın küf kokusu sinmiş bir mekânda
görünmez bir çığlığı bastıran zamanın
bukağısız esiriyim
lacivert gökyüzünde okyanus sezsizliği
bütün hücrelerim hasretine vurgun
sen yoksun!
ve rengi yok, kar serinliği şehla bakışlarının…
II-
ruhumda, onulmaz hicran kırıntıları var
çatlamış dudağımda muammadır adın
gözlerime dokundur hançer bakışlarını
buğulu camlara yaz gizli gizli
duayla serpilmiş tomurcuktan
bereketli aşklar yeşertmeli
bu kıraç topraklar oysa ki
sen yoksun!
kokusunu yitirmiş ilkbahar dokunuşların…
III-
yürür ayaklarım bir karınca sessizliğinde
uykusuz denizlerinin körpe kıyısından
ve sütliman akşamların
dar kaldırımlarında ağır
güz yangını kalbimde yeşerir isyan
cebimde, tumturaklı bir küfür
ağlarım, yas tutan mağrur zamana
yenilgi şerbetini içmiş
dargın göşyaşlarımla
sen yoksun!
içimdeki kadim sevdalar ülkesi tarumar…
IV-
gülüşünü resmettiğim kağıtlar yırtılmış
ihaneti kuşanmış karabulutlar
savrulmuş yedi kıtaya
en kıytırık rüzgarlarda
tanyeri ağarırken kanatlanmış mitralyözler
yıldırımlar düşürmüş genç
rahimlere bilenmiş ordular
korku ve ölüm sızmış nazenin tenlere
sen yoksun!
unutulmuş tarih otağımda birikmiş, yüzyıllık hüzün …
V-
işgal edilmiştir beynimin her santimetre karesi
hayalin, kibirli bir komutan edasında
gezinir, gümüş eyerli beyaz atıyla
keskin kılıcının kabzasında
kurumuş kan lekeleri siyah!
dağları yırtan öfkemi
nasıl sığdırsam kınına
ve boğmadan kendi gölgemi
zulme başkaldıran örselenmiş ruhumu
kiminle avutsam?
sen yoksun!
öyküsü yalnızlığa uyarlı bütün şiirlerim öksüz …
#Alpaslan Akdağ